Yüzünün beyazlığına dağılmıştı çilleri

İlyas Kaplan
1260

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Yüzünün beyazlığına dağılmıştı çilleri

dağların eteğinden bir rayiha yayılıyor göğüs kafesime
keskin ama büyüleyici
ağır ama ruhumu estiren, damağımı çiçeklendiren bir koku
odunsu köklerin tarçın ve karanfile bezenmiş muazzam uyumu
yanan bir ateşin yanında rüyaya dalmak gibi

bitkiler kendiliğinden boy veriyor ıssız bayırlarda
karşımıza gelişigüzel çıkan insanlar gibi
hiç hesapta yokken
ayaklarının seni bir yerlere götürmesi gibi
dalgınlıkla saptığın yollar uzun çıkmazlar gibi
mor salkımlarıyla, tutunmadan duruyor ayakta
ben gibi

ne yani beni
bir fincan orkide köküne mi tercih ediyorsun
yo, öyle deme
çınarın gölgesinde büyümekle
kırgın dağların hırkasına bürünmek bir olur mu
perdeyi sıyırıp dışarıya bir bak
bitmeyen gün ışığı nasıl da azalmış

elleri güllerden narin
yüzü nar gibi kızarmış bir kızcağız ayakta beklemekteydi
daha önce hiç görmemiştim
ilk defa rastlıyordum
kimdi bu yabancı
bir arkadaş mı
yoksa uzaktan gelen bir yolcu mu

cumbalı pencerelerden yansıyan ışık
çehresinin hüzünlü kıvrımlarını belirginleştirmiş
biraz daha ortaya çıkarmıştı şehla bakışlarını
fonda çalan şarkı susmuş
büyüsüne kapıldığım sözleri tekrar hatırlıyorum

çiçek desenli, rengarenk mine fincanını iki parmağımla kavradım
burnuma yaklaştırıp dumanını çektim içime
yumuşak bej renginin ardına gizlenen tarçın kokusunu aradım önce
bir cennet hurisinin gözlerinden yayılan
efsuna bıraktım kendimi
gözlerimi kapatıp ılık ılık yudumladım salebi
kıvamı yumuşak, tadı kararındaydı

bu salep tadını başka yerde bulamıyorum
sırrı nedir
siz biliyor musunuz
salebin üstadı sensin dediler
tarçın, karanfil, kakule, zencefil senden sorulur
senden daha iyi birini tanımıyoruz bu sahada

gizlenmiş bazı hisler vardır
bazı tatlar, bazı kokular ve bazı anlar
belli bir mekanda zuhur ettiğinde güzelleşir
belli ki ben de böyle bir güzelliğin tesirindeyim
salebin tertibi musikinin notaları gibidir
duygulara hitap eden sofistik kokusu vardır
sıcak, tatlı
tıpkı bir gönül salıncağında mutluluk besteleri yazmak gibi
insan ne bilsin kaç nefeslik ötesindedir
gönlüne düşen ilham perileri

*
gri bir gökyüzü altında
ıslak ağaçların arasında yürürken dönüp ardıma baktım
belki bu kez varlığım heba olmamıştır
yere düşen kuru yaprakların hışırtısına kulak verdim
serin havanın anlık iç titreten rüzgarında
bir kez daha harlandı ateşim
bahar konacaktı dallarıma, ümidim vardı, istiyordum
karlar eriyip yerini kuşlar alacaktı

ağır adımlarla ilerlediğim yolda
buğulu bir ses yankılandı ardımdan
efendim…
atkınızı unutmuşsunuz
onunla ilk defa bu kadar gözden uzak ve baş başa kalıyordum
bu anı bir fırsat bilip hislerini açmalı mıydım,
tereddüt ettim
biraz heveslenmenin tadını yaşamak istedim
zaten atkıyı uzattığı gibi hemen döndü, gitti

bir kese vardı atkının arasına konulmuş
heyecanla ipini çözdüm ve açtım keseyi
bir avuç salep tozu gördüm kağıda sarılmış
onu öptüm bir serçe yavrusu gibi
koydum kalbimin üstüne
bir izdi bu sevdaya dair
bir işaret olmalıydı

bazen sabahım diye başlarım söze
bazen pırlantam
sahibi yoktur sevmenin
sadece kendisine has bir haldir sevmek
adresi değişse bile

yazdığım şiir ilk değildi
ben, her güzel anı yaşar ve yazarım
yazdıklarım bazen kitap aralarında unutulup kalır
bazense ulaşacağı ikameti kendisine bırakırım
yazdığım her kelimenin bir can taşıdığını
bir su gibi aktığını
kavuşmak istediği okyanusu kendisinin bulduğuna inanırım

bütün bunlar sevda masallarını yaşatmaya yetmiyor
ardından koştuğun her hayal,
avucuma düşse eriyip gidiyor .
her şiir
aynı kadına yazılmaz diyorum

ertesi gün
ilk kez heyecan duyuyordum
salep servisi için salonun bir kenarında beklerken
öksürdüm…
sesin geldiği yönü fark etse bile
gözünü yerden kaldırmadı
öksürdüm bir kez daha
bir bardak su rica ettim kendisinden
bir an, sadece bir an yakalamak istiyordum o esnada
temas kurmalıydım onun gözleriyle

kızıl kaşlarının altından göz kapakları görünüyordu sadece
yüzünün beyazlığına dağılmış çillerine
bu kadar yakından bakıyordum ilk defa
sineme bastırmak istiyordum o an uzun kirpiklerini
bir kez olsun başını kaldırmadı
kalbimin derinliklerinde sevdanın ateşini fitilleyen bir güç vardı

birden başını kaldırdı ,baktı gözlerime
dünyanın durduğu
yerin ayaklar altından kaydığı bir an varmış gerçekten
buyurun efendim…
salep var mı
sessiz bir gülüşme oldu aramızda kimseler görmeden
almıştım istediğim ışığı böylece
ateş ruhuma ilişmişti bir kere
kimi sesinden bir parça
kimi gözünden bir nazar

*
trenle gece yolculuğu yaparken
cebimde duran kağıdı fark ettim, çıkardım
bir kenar süsü yaptım yanına
şimdiye değin ne yazdıysam
yakalanmış güzel anların bir süsüydü hep

niyetim görülmekti
görülmüştüm…
şimdi sıra, yeni çıkacağım tren yolculuğundaydı
beni bekleyen başka güzel hikayelerin satırlarıydı artık
gönlümün sürgününe karşın sevdayı
kalbimin atışına karşın saadeti
sığdırdım…
salebin kattığı tat gibi
anı yaşıyordum farklı heyecanlar içinde

redfer

İlyas Kaplan
Kayıt Tarihi : 20.7.2024 00:12:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!