Öyle
erken akşam düşmez bakışlarına,
bakışları zindanken de
alaca seher öper yanağını şair'in karısı.
Ellerini ayan uzatmaz
hayasız acılara,
Herkes kendi limanında
denizlerden yorgun dönmüş
koskoca bir yalnızlığı
demirler gibi sularına.
Herkes kendi göğünde
yağmur öncesi bir bulut,
Gitmeli
Adsız arkasız
Kaybolmalı belki
Bir nara düşmeli
Yanmalı belki
Üşüyor içimde bir şeyler var ki.
Doğunca,
Güneş gibi mesela,
Değmeli insana,
Kurutmak için
sırılsıklam yanlızlığı.
Geçmedik kalmadı
Acıdan tatlıdan yana
Bin yıl oldu biteli
Serin kış geceleri
Ağustos ninnileri,
Bin yıl oldu
Kirli beyaz açar papatyalar.
Caddeler,
iki başlı ejderha,
alev alev
püskürürken üzerine öfke,
düşleri
Bir akşam,
bir akşam hayalini
öpmeden yattıysam
yarı ölüm uykulara,
bir sefer ola yaktıysam
ateşine değmeden tütünü.
Kayaları oyan nehir gibi
Akıp giderken üstümüzden zaman,
Yüreğimiz boz bulanık suda,
Yolunu kaybetmiş balık misali
Can havliyle atmakta.
Sofrada kaşık tabak
Ekmek tuz,
Sofrada bir aş
Ellerin değmiş,
kusursuz.
Sen bir köşesinde masanın
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!