Hülyalarıma aşina olan kadın,
Ah u zar etti beni kahrın
Yeganedir gönlümde tahtın
Kâfidir tüm cihana endamın
Söndürdü yüreğimi hicranın
Konuk oldum sincap kovuklarına
Bezeli, hüznün yol ayrımlarıyla;
Göğün mavi akınlarına muhafız,
İskandinav ormanlarında…
Sığındım sincap kovuklarına;
Tutmak isterdim ellerini,
Uzanmak gibi,
Cennete uzanan sarmaşıklara...
Kaybolmak isterdim gözlerinde,
Doyasıya;
Bir nisan sabahı Kyoto’da,
Zarafetine uyanmıştım
Pembeliğin, sen gibi asil;
Haber veren ılık düşler
Mevsimini,
Japon bahçelerinde…
Ritmisin kalbimin, ayağa
Kaldıransın suskun duygularımı;
Coşkun kılıp harabe yüreğimi,
Gülüşünün mızraplarından
Melodiler yayansın,
Raks ettiren her zerremi…
Sen ki baharsın, bense hazanım
Her şeb sana şiirler yazanım
Düşmez misin bahçeme nazanım
Yine geçti mevsim, kaldım kışa…
Sen ki sultansın, bense köleyim
Kışın yakasından zor kurtulan,
Kuru topraklarda gezinirken
Serçeler, dolanıp
Uykuya yatmış kavakların
Gölgesinde;
Yuva bilmiştim bir kamelyayı,
Seviyordum seni,
Toprak kokusu gibi;
Dokunuşundan yayılan,
Kasım şafaklarını örten
Kara bulutların…
Asilzadeler sokağındayken,
Soğukla dans eden
Yılın, gözlerini kapattığı
Paris gecesinde Kibritçi Kız,
Telaşıyla yüreğindeki alevlerle
Kibritini yakmanın,
Hüzünlü oyuklarında dağların
Periler vardı kırlangıç kanatlı,
Dökülünce yakutları gecenin
Göğün katlarında gezinen…
Aşktan yadigar ruhların
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!