Artık
Eski bir hatırasın artık
Zihnimin kovuklarında yatan
Karanlıkla sırdaş olacak hatıra
Hiçbir ışığın giremeyeceği
Deveran ediyordu dünya,
İki boynuzun arasında sallanan.
Buzlar dökülüyordu bulutlardan
Tepesine Fin ormanlarının.
Kucaklanmıştı aşılmaz sislerle etraf,
Geyiklerin burnundan yükselen…
Kelebek olmuştu ay bu gece
Konup hasret çeken aşıkların alnına
Eylülün suyundan kana kana içen
Aşkla buharlaşmış sinelerin ortasına
Yanıyordu gece alev alev
Yorulmak nedir bilmez misin
Hücum etmekten belleğime durmadan
Her yolun sonunda, her ayrımda sen
Benliğime yapıştırılmış yüzün
Zamklarla
Ağaçların gözyaşlarıyla karışık…
Kaplardı etrafı soluksuz bir sis
Kutsal metinlerin sayfalarından çıkan
Sabırla beklerdi And Dağları
Soluk almayan serüvenleri
Machu Picchu’da…
Düğününde kumların rüzgarlarla,
Geliniydin çöllerin destan dillere
Giydiğin nedir garbın karasından
Ey Palmira?
Saklambaç oynardın yıldızlarla
Yaraşmazdı başka bir bedene
Vücudunun ahengiyle dans eden pardösü
Donakalırdı asilzade fraklar
Geçerken güneşi gizleyen şemsiyenle
Avrupai salonlardan, meydanlardan…
Açılmıştım eski bir gemiyle okyanusa
Uyanmamışken yunuslar henüz
Dağınık saçlarıyla güneş
Suların aynasına bakmamışken daha…
Kalkmıştı kızıl ufkun kanatları
Kıyafetinde kâinatın tüm yaprakları
Renk renk
Gülüşünde tüm ışıkların seremonisi
Pırıl pırıl
Saçlarında göğe tutkun sarmaşıklar
Kıvrım kıvrım
Dökülüyordu sakuralar baharda
Hatırlatıp geçici zamanı
Seyredalmıştım ölümün yolculuğunu
Arafta kalmış gözlerimle
Kaskatıydı ayaklarım
Atamıyordum hür adımlarımı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!