Susuyorum gecelerim, yeniden doğuyorum uykularımla,
Kapkara bir iklimin güneşini arıyorum, beyaz atmış sakallarımla.
Kalbimin bekçisiyim artık bir tek kurşunum var zulam da,
Asidir dinim, dilim, hep bakacağım gözü kanlıda olsa ufaklara.
Bazen de tatlı sevdalar dostluklar çiziyorum sokaklarıma,
Bir devin uyanışıydım başkaldırdığımda
Yıktım duvarları sadece öfkeli duruşumla
Bedeller verdim ulaşıncaya kadar yurdumda
Son kurşunu kendime sıktım…
Namımla anıldım dağlarda,taşlarda
Rüzgâr gecenin içinden bir stran ulaştırıyor bana,
Beynimi kamçılayan melodiler oluşuyor kafamda.
Bakıyorum iri gözlerimin cansızlığında sabit bir noktaya,
Heyecanlanıyorum şekere kavuşmuş çocuk gibi stranı her andığımda…
Tutukluyum tutuklu…
Gözlerinin vurgunu…
Sen yanımda yoksun ki,
Dağlar bilir solduğumu.
Sevmek bazen ölümdür,
Nedir bizim hayatımız,
Karakollar kaldı sizlere mirasımız.
Yazılmıştır nedensiz fermanımız,
Eylemlerimizde; güneşli günler çağrımız...
Eğer seni düşleyip seni yaşıyorsam
Sana baktığımda milyonlar kere ölüyorsam
Şiirlerimi yazarken bile gözlerini düşlüyorsam
Sana olan sevdamdandır bilesin…
Saçlarına esen rüzgarı bile sorgulamışsam
Ufak yaşta ressam terbiyesiyle büyüdüm
Asker ruhu taşıyan insanları tanımaya çalıştım
Yaşam tarzı ve çektiklerinden harita yaptım
Kendimi eğitip geliştirme imkanı yarattım.
Ozanlarla saz çalarken hem ağladı, hem duygulandım
Yine gece yarısı öyküler yazıyorum yalnız sokaklarda,
Sevdamı isyan bilmişim kanar yüreğim senin uğruna.
Bilsem de kaybedeceğimi bir güç sarılır boğazıma,
Bir ben bilirim ölürüm ölürüm defalarca…
Newrozda toplanırdık yüzbinlerle
Dalardık hepimiz tanıştığımız günlere
Hayatımız boyunca dışlansak da solcuyuz diye
Duruşumuzla fark edildik bulunduğumuz yerlerde
Azadla tanıştım kültür evi binasında
Everest’in zirvesinde açmış kır çiçeği,
Gün ışığı altında parlıyor kanatları.
Sarmış ufku renginin verdiği gökkuşağı,
Dolamış tüm dağları bir içim kokusuyla.
Ulaşmaya çalışıyordum acımasız yamaçlardan,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!