SUSKUNLUĞUN MEALİ
Yaz yaz bitmez sana sustuklarım
Esef ettiğin yazgı
Kelam ettiğin yıldız falı
En ketum yanı karanlığın
Hıçkırığı, viran kervansarayların harfsiz , elifbasız
SUS VE SADECE AĞLA
Sus ve kalbini
Bulutlarım örttüğünde
Bulutlardan önce sen ağla
Doy ağlamaya kana kana
Sensiz geçirdiğim yıllara ağla
TEPE TAKLA
Hazan benzime vuran güneş,
Alıp getirmez mi yanaklarıma gökkuşağını,
Bağrıma salmaz mı korundan bir parça?
Hastalıklı tenime değen o güneş,
Kırmaz mı kalplere dadanan o illeti?
TILSIM VE TINI
Eskizlerini yırtıp attım evvelin.
Oval ve lâl bir tepside
Sundum bakışlarımı
Kutsayarak ruhunu.
Mabedler vardı gecede yükselen
TÜL
Zamanla zamanı zamansız da olsa yeneceğim
Bir kelebek dolanır başımın üstünde
Oh olsun, ben artık onu seveceğim!
Kendi kendimi aşıp kendime geleceğim
ULAK
Bir çeltik daha attı ulak
Gözü seğiren güvercinler salındı göğe
Tekir'in dağından bir ceylan indi şehre
Panik bir heyecan
Sıradışı ürpertiler
UN UFAK
Biraz kül bırak bu kente
Ama önce ucundan şiirler yakmalı
Şöyle içli bir sela tadında
Makamı kırık rüzgarlar okumalı.
UYKU
Bazen tüm düşüncelerini terkeder zihnim
Topu gönle atar, hüznünle bezenirim
İşte o pervasız vakitlerde
Peyderpey yük olasım gelir toprağa
Kaldıramaz bu yükü soluklarım;
VE DAHİ AŞK
Aya tohumlarını saçtım beyazlığının
Ay kendinden sandı seni…
Oysa ne ay senin kadar beyaz
Ne de sen aydansın…
Sana cennette huri olmak yakışır da
VERESİYE DEFTERİ
Biri kulağını çeksin artık şu poyrazların
Ödemesi hafif vadesi uzun
Kampanyalar olsun mesela vuslatlarda.
Kol illa ki kırılacak, kaçarı yok;
İçinde kalmasın yen bari.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!