/kırılmış camlar ve parçalanmış canlar üzerinden
duyulduğu zaman ayak sesleri/
tahta tekerlekli kamyonlar ve sopa boyunlu atlar geçer, gözlerimin önünden
cılız bacaklı süvariler geçer, atların dizginlerini bırakmadan küçücük ellerinden
yarınım yaşanmadı diye bana çocuksun deme, olur mu anne
Kara gözlüm bu ayrılık yetişir,
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Devamını Oku
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Doyumsuz bir eserdi okuduğummm.
Kutluyorum Sn.CEŞTEPE
Doğumdan ölüme kadar ilerleyen 'Yürüyüş kolları' buradaki kol ilk adımlardaki anne eli gibi geldi bana, sonrası bir dik yürüyüş,gözler daima ileri...
Doğum gününüz sebebi ile buldum şiirinizi bir gün gecikme ile, halbuki bir kuş fısıldamıştı kulağıma bu günü unutmuşum affedin...
Açık denizlere doğru Kaptan yeni yaşınız sağlık huzur ve mutluluk getirsin size, tüm sevdiklerinizle...
zincirli paletler ve sert tabanlı boyasız postallar geçer, beynimin üzerinden
çiçeğimin köküne kezzap döker geçer, kaktüs açsın diye çöl kurusu dikeninden
büyüdüm işte bak, büyümemi istemeyenlere alabildiğine inat
ama en kör cahil tarafından ve bir idam gibi vurdu beni hayat
duvarımda ki her çentik güneşler açtırıp güneşler batıracaktır
ama saz telinde türkü gibi kuş kanatlarına binmiş çocuk sesleri, beni avutacaktır...
Şiir kalesinin soylu duvarları öyle ince ve öyle özenle döşenmeli ki , tuğlalardan birinin çekilip alınmasıyla duvarın yıkılması nasıl kaçınılmaz ise, mısralardan birinin, şiirin ortasından çekilip alınması ile de şiir öylece bozulmalı.Yetkin ve olgun bir şiirin altın kuralıdır bu...
Bir yaşamın özetiydi:
Önce hiçbir zaman unutmayacağımız oyuncaklarımızla çocukluğumuz.
Sonra ideallerle dolu, bedeller ödenen delikanlılık dönemimiz.
Peşinden sevdalarımız
Ve en sonunda çocukluğumuzdan bu güne hayatımızın bir film şeridi gibi geçtiği ve yavaş yavaş derin toprakların kokusunu aldığımız dönem.
Ve şiiri doruklarda yaşatan, şiirin yaşayan efsanesi Cevat Çeştepe.
Bir yaşam gelip geçiyor yanıbaşımızdan,tutmak istiyoruz,tutamıyoruz.Tutacak kulp,halat arıyoruz bulamıyoruz,öylece kayıp gidiyor yanıbaşımızdan yaşam..Tebrikler
ve perde........
üstadım zengin sofranızdan buruk bir mutlulukla kalkıyorum ve masanıza finalsiz tebriklerimi bırakıyorum, sevgiler...
Cevat Çeştepe şiirlerinin evrimini anlamak için onun ilk şiirinden başlamak lazım okumaya. Döne deneye, düz yazı stilinde yazılan ama okudukça şiir tadı veren dizelerindeki anlam da ancak şairin dilini anladıktan sonra mümkün olmaktadır.
Ben şairin eserlerinin tamamı konusunda bir çözümleme yapmayacağım, aslında yapılması gereken çözümlemelerin, yazarın eserlerinin tümü dikkatle okunduktan sonra, hayatı incelene bildiği kadar incelendikten sonra; hangi tarih aralığında nerede yaşadığına bakıldıktan; yaşadığı toplumun geçirdiği sosyal olaylar dizesi de şairin yaşantısı ile bağdaştırdıktan sonra çözümlemesi yapılacak esere dönülmelidir. Benim bunları yapma imkanım yok. Antolojideki sanal ortamda ancak gözlem ve duyumlarımız ve yazarın kendinin bize verdikleri ile yetinmek zorunda kalmaktayız. Bu çözümleme yapanı yanıltacağı gibi, tarihi yanıtma etkisine de sahiptir. Bunun için bu parağraf bu kadar uzun anlatılması zorunda kalındı.
Ben mümkün olduğunca şairin Yürüyüş Kolları isimli şiiri ile kısıtlı kalmak üzere görüşlerimi yazacağım. Hem fikir olmayanların ve şairin affına sığınarak.
Şiirin başlığı genellikle, şiirin içinden bir kısım alınarak oluşturulacağı gibi, şiirle bağı olmayan kelimelerden yaratılan bir cümleden de olabilir. Biz bu şiirde şiirin başlığını şiirin içindeki temayı daha çok açığa çıkaran bir başlık olarak alğılıyoruz. Şöyle ki; Annemle yan yana yürüyoruz .. / ...Voltayı yan yana atıyoruz.../...Yürekler yan yana yaşıyoruz... ve final ...Baş üstü yan yana taşınıyoruz.... Bence şiirin başlığı esere yakışmış ve tamamlayıcı nitelikte.
Başlıktan sonra yine şairin şiirlerinde gözlediğimiz yan kesme işareti içerisine alınmış veciz nitelikte bir ön söze ratlıyoruz. Bu tür başlangıçlar genellikle başka bir şairden veya başka bir yazardan alınan sözle başlanacaksa yapılır, ama burada şairin bu tavrına alışık olarak yan kesme işareti içinde yazdıklarının da kendisine ait oldugunu biliyoruz, ve buradan şiirin içine girebilmek için küçük bir kovuk buluyoruz.
Şiirin içine daldığımızda annesi ile yüyrüyen tahta oyuncaklı dizleri yara bere içinde bir çocukla karşılaşıyoruz. Bu çocuğun çocukluğu yarını henüz yaşamamış olmasından, ancak olgunluğu da dünü saklamasından, çünkü şiir ancak bu sayede bu güne taşınabiliyor. Ancak anne ya ölüm nedeniyle bir adım geride kalıyor yada devinip gelişen hayata ayak uyduramadığı için bir adım geride kalıyor, ama çocuğun annesiz kaldığını kesin kes anlıyoruz, açıkça söylenmese de.
Bundan sonraki satırlar okuyucuyu bir hapishane sahnesine taşımaktadır. Kendisini engellemeye kalkanlara inat büyümüş, kapatılmış tıstırılmış ama umudunu kaybetmemiş, büyümesi engellenen çocuklara umut bağlamış bir yetişkin volta atmaktadır. Yürüyüş kolu buraya kadar gelmiştir.
Sonraki satırlar bir olgun insanı getiriyor yanımıza, artık sevgiyi tende değil, yürekte aramaktadır, ve sevginin gerçekte bulunması gereken yeri keşfetmiştir. Ancak bir gerçek daha vardır ki ençok sevilen en çabuk kaybedilecek olandır. Sevilenin kaybetmenin şekli de tektir, yoksa izin vermez seven; ihanet daha iyi anlaşılıp, sıkıntısı içine dolmadan.
Eserin sonuna doğru yaklaşırken:
“karşı durulmaz vurgun gibi duyulmaz sesler geçer, görmediğim gökyüzümden
“anlarım yalan gene makbule geçer, iyilik tanımazların iyi bilirdik demelerinden “
artık imamın ey efendiler nasıl bilirdiniz sorusuyla karşılaşıyoruz. İyi bilirdik sözünü yalan olarak niteliyor şair, çünkü iyilik bilmezler inkarcı ve yalancıdır. Bu yalancılar ki;
“ve inanılmaz fırtınalar arasında düşe kalka, toz duman olup kaybolan hayatlar” ın da
kıymetini bilememişlerdir, bu yüzden inkarcı ve yalancıdırlar.
Artık son satırlarda “ Baş üstü yan yana taşınıyoruz” diyor şair,
“şimdi burnuma toprak kokuyor …
“nedir bu ayak sesleri bir şeyler mi bitiyor, yoksa her şey yeniden mi başlıyor…”
şiir, hayat gibi, bir bütünlük içinde son buluyor. Ve dinlerin tamamında bulunan tekrar tekrar hayata dönmenin o baş döndürücü bitişle birlikte başlayan başka hayatın önünde sayğı ile duruluyor. Degişen gelişen hayatın önünde durulamayacağı er geç dogum olacağı ve bunun engellenemeyeceğini söylüyor ince tasavvufi bir diyalektik içinde.
Burada not etmeden geçmeyeceğim bir durum var benim anlamadığım. Eger son satırlarda sözedilen baş üstü taşınmak, başın üstünde taşınmaksa ve bir cenaze töreniyse ki, şiirin gidişinden böyle anlaşılmaktadır, orada baş üstü denince pazardan alınan tavuklar gibi başı aşağıda taşınmak anlamı çıkıyor bence, baş üstünde denmesinin daha doğru olacağı gibi bir duyguya kapıldım. Buradaki anlam ölümü değilde bir ereği çağırsa bile
Cevat beyin, Türkçe'sini övmek gerekmiyor, onun Türkçe'yi ustaca kullandığını uzun uzun ve şiir tadında cümlelerinden biliyoruz.
Teknik se, kendine has, uzun bir zaman içinde geliştire geliştire tarzını oturtmuş, bu tür şiirlere düz yazı diyenler de bulunmasına rağmen, edebiyatımızda bunun örneklerine sık rastlamaktayız. Zaten şiiri bir kurallar dizisine oturtmak yanlıştır, şiir bildiğimiz kuralların hiç birini tanımaz.
Şiirlerinde her zaman bir tema işlemiştir. Yazarın şiirlerini tekrar okumak şiiri anlamak için değildir, tadına varmak içindir. Bu durum şiiri işlerken ağır imge yükü içinde anlam yitirmeden okuyucuya ulaştırır ve okuyucuda farklılaşmayı kendi okuma sistemi içinde işletebilmektedir.
Sadece sevgilinin özellikleri veya kendi özsel duygularının anlatılmaması, eserde toplumsallık ve evrensellik de işlenmesi:
“zincirli paletler ve sert tabanlı boyasız postallar geçer, beynimin üzerinden
çiçeğimin köküne kezzap döker geçer, kaktüs açsın diye çöl kurusu dikeninden
büyüdüm işte bak, büyümemi istemeyenlere alabildiğine inat
ama en kör cahil tarafından ve bir idam gibi vurdu beni hayat
duvarımda ki her çentik güneşler açtırıp güneşler batıracaktır
ama saz telinde türkü gibi kuş kanatlarına binmiş çocuk sesleri, beni avutacaktır “
ve bir zaman diliminin çağrıştırılması şairin şiirini evrensel kılar.
Sayın Cevat Çeştepe'yi ve edebiyat adına verdiği emeği kutluyorum.
AHMET TAHSİN
ustaları okumak büyük bir zevk........ve şiir okumak.................SAYGILAR
Kimden : silkele (Bay, 60)
Kime : uzungemici / cevat çeştepe
Tarih : 13.06.2009 11:01 (GMT +2:00)
Konu : Yn: [mavigul] Yürüyüş kolları...
Çok ince ince işlenmiş Cevat Çeştepe
şiirini bizimle paylaştığınız için size
teşekkür ederim .
Şefik KÖROĞLU
Tek kelimeyle muhteşem bir solukta okudum üstadım ellerinize yüreğinize sağlık.
Bu şiir ile ilgili 85 tane yorum bulunmakta