Telefon geldiğinde “Hemen çıkıyorum” demişti Suna..Teyzesinin ağırlaştığı haberini veriyordu karşıdaki ses..Belki de son saatlerini yaşadığını, acil gelmesi gerektiğini..Telefonu kapatıp hızla Yatak odasına girdi ve dolaptan bulabildiği herhangi bir elbiseyi üzerine giydi..İrem salonda tek başına oynuyordu..Kızını aldı pembe montunu giydirerek “Hadi kızım, dolaşmaya gidiyoruz” dedi…..
Annesini küçük yaşta kaybedince teyzesi almıştı yanına onu..Henüz beş yaşındaydı o zamanlar..Teyze diyordu ama, Annesinden farklı görmemiş, farklı bakamamıştı hiç bir zaman için ona..Ve şimdi..
………………………………………………………
Gururlu bir adamdı Yalçın..Borcuna sadık yaşamıştı bu güne kadar..Sıfırdan başlamıştı her şeye..Açılış yapıldığı gün ne umutlar büyümüştü içinde..Karısı çocukları sevinçle gözlerine baktığında “Artık sıkıntılar sona erdi..Her şey daha güzel olacak..” demişti..
Büyük ve işlek bir lokantaydı açtığı..Toplam olarak “On” personel çalışıyordu yanında..Kardeşini bin bir laf söyleyerek zorla ikna etmişti yanında olmaya..
Her şey güzel başlamıştı en başta..Daha ilk gün, yaptıkları cirodan anlamıştı burasının doğru bir seçim olduğunu..Vergisini ödeyen, yasalara uyan,
her şeyden önemlisi “dürüst çalışan” bir vatandaştı o..Bir gün, lokantaya
sert bakışlı, iri yarı beş adam geldi..Afili tavırlarla köşedeki masalardan birine oturdular..Garsonlardan biri yanlarınagidip ne yemek istediklerini sorduğunda, içlerinden biri “Sen git çaylak, patronun gelsin! ” demiş ve o anda niyetin ne olduğu üç aşağı beş yukarı anlaşılmıştı zaten..
Yalçın nazik ve kibar bir üslupla “Buyurun efendim, hoş geldiniz..Ne arzu ederdiniz? ” dedi..Doğu aksanlı konuşan adam önce aşağıdan yukarı doğru alaycı bir bakışla süzdü ve “Yalçın sen misin kurban? ” diye sordu..Bu emrivaki tanışmadan sonra konuşmasına devam etti..
“Bak gardaşım, biz Mahmut Aga’nın adamlarıyız..Namını duymuşsundur..Ona dost olan, bize dosttur..Ona düşman olan, bize hasımdır..Biz onun can yoldaşları, gardaşlarıyız..Buraya geldik ki, mekanın hayırlı olsun diyek..
Kazancın bol olsun diyek..Buralarda it kopuk çok olur, hani deriz seni rahatsız eden, sana musallat olan biri olursa Mahmut Aga’mı dost bilesin..Bir sıkıntı olursa ona duyurasın..Ondan habersiz buralarda destursuz gezen olmaz..Sen buralarda yenisin, her işin bir raconu vardır..Mahmut Agam bunları söyliyek diye gönderdi bizi sana..İade-i ziyaret ne zaman olur
onu bize deyiver de bir çay içek kalkak..”
Yalçın istifini bozmadan dinledi adamı..Sonra yüzünde hafif bir tebessüm belirerek cevap verdi.. “Sizin bu Mahmut Aga, polis midir? ” Beş adamın suratları bir anda değişti.. “Hayır” dedi adam..“Aga’mın, askerle, polisle işi olmaz..Buna gerek de duymaz…” “O halde gidin ona deyin ki, buyursun gelsin, her zaman başımızın üstünde yeri vardır..Burada herkese olduğu gibi ona da aynı hassasiyet ve itina ile hizmet verilir..Muhabbet ve sohbetimiz herkese olduğu gibi ona da açıktır..Lakin sizin şu racon dediğiniz işten ben anlamam..Sebebi ziyaretinizin maksadı tam anlaşılmamıştır.. Bir zahmet buyurup kendileri gelirse, iade-i ziyaretin vaktine birlikte karar veririz..”
……………………………………………………
Trafiğin en işlek olduğu saate denk gelmişti telefon..Hastaneye varmak nereden baksa bir saati geçer diye düşündü..Hızlı hızlı yürüyor, iki yüz metre ileride ki otobüs durağına varmaya çalışıyorlardı…İrem çok huysuzdu bu akşam..Evdeyken gitmeyeceğim diye tutturmuş ve ortalığı birbirine katmıştı ağlarken..Şimdi de ha bire önlerinden geçtikleri vitrinlere takılıyor, olduğu yerde çömeliyor,ayaklarını yere sürerek gitmemek için adeta kendisiyle savaş veriyordu..Dört yaşında mavi gözlü, tatlı mı tatlı bir kız çocuğuydu İrem..Ama bu gün aksiliği tutmuştu işte..Bir yandan kalabalık, bir yandan gürültü, bir yandan geç kalma telaşı ve bir yandan küçük kızın hırçınlığı oldukça gergin hale getirmişti Suna’yı..
“Kızım lütfen, bırak şu vitrinlere bakmayı, önüne bak ve yürü! Bak sokak ortasında bağırtma beni hadi, geç kalıyoruz..! ”
O kargaşada bir ses duydu aniden..Bir çarpma sesi sandı önce, sonra bir patlama sesi gibi geldi ve olduğu yerde irkildi kadın..Ardından bir diğeri ve ardı arkası gelmeyen diğerleri..Ağır çekim bir film seyreder gibi, şaşkınlıkla izledi çığlık atan, ordan oraya koşuşturup kaçan insanları..Donup kalmışlardı kaldırım ortasında..Neden sonra elini tutan parmakların ağırlaştığını fark etti..Sanki o küçük el, “yere yat anne” der gibi aşağı çekiyordu kendi elini..Dönüp kızına baktı..İrem? ? ? ! ! ! ! ! ! ! ! !
……………………………………………………….
Arabanın içinde kimse konuşmuyor, sadece teypte çalan Kürtçe şarkının sözlerinde neler dediğini dinliyordu beş adam..Esrar çekmiş kafayla hepsi birer ölümcül savaşçı olup çıkmışlardı yine…
Mahsun aslen Diyarbakırlıydı..Ama iki yaşında göç edip gelmişti babası İstanbul’a..Diğerlerinden farklı olarak daha iyi ve düzgün bir Türkçe’si vardı..Ama diğerleri kadar anlamıyordu şarkının sözlerini..Sokaklarda yıllarca başı boş dolanıp durmuştu..Taa ki Mahmut Agası onu yanına alana kadar..En sadık adamlarından biriydi şimdi..Çünkü kafası en fazla çalışan ve onu en iyi anlayan
kişiydi o..
Bir gün, bir kavgaya şahit olmuş, yedi sekiz adamın, dört kişiye hınçla saldırdığını görmüştü….Eli bıçaklı, sopalı adamlardı bunlar..İçlerinden biri diğerlerinden birinin arkasına geçip, sırtına bıçağı saplamak üzereyken dayanamamış ve bir ok gibi fırlayıp adamı tek hamlede yere sermişti..
Ölümden kurtardığı adam, şimdi uğruna gözünü kırpmadan öleceği adamla aynı kişiydi.. Gülümseyerek “Saolasın kurban, ne iş yaparsın sen? Diye sormuştu Mahmut Aga..” Çatık kaşlarla “Hiç” demişti… “İyiiii..Meslektaşız desene..Hele gel bakalım bi senle sohbet edelim”
“Tamam” demişti Mahsun…
O sohbeti hiç unutmuyordu..
İlk zamanlar tam olarak anlamasa da, sonraları düşündükçe çok iyi anlamıştı neler söylediğini Agasının..
“Biz bu toprakların asi ırkıyız Mahsun Gardaş..Bizde karşı konulmaz bir öfke saklıdır.. Artık hareket zamanı gelmiştir..Her yere sızmak, her yere pervasız girip almak boynumuzun borcudur..Hesaplaşma vakti yakındır..İsteseler de, istemeseler de payımıza düşeni alacağız..Ama bunun için güçlü olmak şarttır..Her işe, her mahalleye, her şehre yayılacağız..Bunu adım adım
ama hızlı bir şekilde yapacağız..Bu bir alacak-verecek davası degildir..
Bu Mezapotamya’ da bir güneş gibi doğacak yepyeni ve aydınlık bir ülkenin kurulması davasıdır..Bunun için, düşmanın damarlarına sızacaksın..Onu zayıflatacak, onu bezdirecek, ona bu gücü kabul ettireceksin..Sende
bize katıl kurban..Senin damarlarında da aynı kan dolaşır..Halkına ihanet edenlerden olmak yerine, onu ihya edenlerden ol..Bizimle misin? ”
Hiç düşünmeden “Evet” demişti Mahsun…
Şimdi ne olduğu belli olmayan, kendini bilmez biri Aga’ sına posta koymaya kalkmıştı..Aga’sına yanlış yapmıştı..Bu affedilemezdi..Eğer o bölgede varlıklarının hissedilmesi ve devam etmesini istiyorlarsa bu adama cezası mutlaka verilecekti..Eylem planı hazırdı..Hızla lokantanın önüne gelinecek, iki adam kaldırım başlarını tutacak, biri arabada kalıp, diğer ikisi içeri dalarak, bu haddini bilmez serseriye kim olduklarını gösterecekti..Tetiği Mahsun çekecek, ama bir aksilik olur da yakalanırlarsa, işi üzerine İsa alacaktı..Aga böyle emretmişti..
……………………………
Yalçın müşterilere şöyle bir göz gezdirdi..Canı sıkkındı ve istim üzerinde tetikte bekliyordu..Üç gün olmuş ve adamlardan hala bir ses çıkmamıştı…Kardeşi Yusuf sert mizaçlı biriydi..Polise gitmelerine karşı çıkan da o olmuştu.. “Bu işler polisle molisle halledilemez..Bana bırak ben halledeyim..
Biliyorsun tanıdıklarım var, gidip onlara bir danışalım..Henüz vakit varken, olayı çözelim..Yoksa çok can yanabilir…” “Hayır” demişti Yalçın…Olayın dallanıp budaklanmasını istememişti..Belki de mahalle serserilerinin ucuz yoklamalarından biriydi olanlar..Böyle kapanıp gidebilirdi..Ama yine de dikkatli olmak zorundaydılar..Babadan kalma silahı çekmecede bekliyordu artık.. “Allah kullanmayı nasip etmesin..” demişti babası…
Lokantanın içi tıklım tıklım doluydu..Yusuf durmadan sipariş alıyor, garsonlar masalara ardı ardına yemek, içecek tarzı şeyler koyuyorlardı..Kimse bu kargaşada lokantanın önünde duran siyah arabayı fark etmedi…Mahsun silahı paltosunun cebinde saklayıp kapıyı açarak, diğer adamla hızla içeri yöneldi..Yalçın o esnada kasada bir müşterisine fiş kesmekle uğraşıyordu..Evet dedi Mahsun içinden… “Demek Mahmut Agama yanlış yapan zibidi sensin…” Onu ilk fark eden Yusuf oldu…Gayri ihtiyari bir şekilde masaların arasından geçerek hızla Mahsun’a yöneldi..O anda Mahsun’un yanında gelen adamla göz göze gelmesi bir oldu..
“Yalçın sen misin? ”
Yalçın sesin sahibine baktığı anda paltosunun cebinden çıkardığı metalik rengi fark etti ama, artık çok geçti, gafil avlanmışlardı..
Yusuf lokantanın içini çınlatan bir haykırışla bağırdı..
“Aaaabiiiiiii! ! ! ! ”
Diğer adam bu davranış karşısında bir an için de olsa tereddüt etti..Yusuf önce bu adamı saf dışı bırakması gerektiğini anlamıştı..
Yalçın sadece katilinin yüzüne baktı anlamsızca.. “Evet” bile dememişti..Bir an için kızdı kendine, sonra karısını düşündü, Oğlu Mert ve Yavuz geldi gözünün önüne..Üzüldü..Vücuduna saplanan ilk mermi tam ciğerinden girmişti..İkincisi biraz sola ve üçüncüsü tam kalbine isabet etti..Yere düşerken sadece “neden? ” diye sordu..Ve her şey o anda silinip gitti gözlerinin önünden..
Yusuf masadan kaptığı bıçağı kendine silah doğrultmak üzere olan adamın tam boğazına sapladı..Yere birlikte yuvarlandılar..Mahsun o anda geri döndü ve yerde boğuşan adamlara baktı bir an için..Yusuf’a ateş etmeye niyetlenir gibi oldu ama neden sonra anlık bir kararla vazgeçip hızla kapıdan çıktı..
Yusuf hala adamın direncini kaybetmesini bekliyordu..
………………………………………………..
Sadece siyah bir arabanın hızla yanlarında durup bir adamın koşarak arabaya binmeye çalıştığını görmüştü Suna..Az ileride lokantadan fırlayan bir adam küfürler savurarak “Kaçmayın ulaaan! ”diye bağırıyor ve elinde ki silahla bu arabaya ateş ediyordu..Ortalık bir anda karışmış ve anne kız tam olarak çapraz ateşte kalmışlardı..
Her şey öylesine ani ve öylesine hızlı olmuştu ki, İremin sarı saçlarında ki kızıllığı ancak bir kaç saniye sonra fark edebildi..
Koşarak gelen adam tam kapıyı açmak üzereyken vurulmuş ve yere düştüğü anda elinde ki silah ateş almıştı..İşte bu hadise sadece üç metre yakınlarında
olmuştu..
Mahsun kızgın ve sert bir ses tonuyla direksiyonda ki adama bağırdı.. “Sür! Sür! Süüüür! Bas hadi gidelim buradan! ...”
Giderken Yusuf’un kendisine baktığı anı düşündü Mahsun..Onu niye vurmadığını..Bir de tam yanlarında duran o kadın..Ya o kimdi? Ve neden
öyle bakmıştı yüzüne…
“Agam biraz kızacak! ” dedi içinden…Ama yapmıştı yine de söyleneni..
Bu bölge..Hala onların bölgesiydi..Ve hep böyle kalacaktı…………………………………………
………………………………………….
Bir haber..
Akşam saatlerinde şehir magandalarının çatışması esnasında açılan ateş sonucu aralarında küçük bir kız çocuğunun da bulunduğu iki kişi öldü, biri ağır iki kişi de yaralandı..Polis yetkilileri olayın bir alacak-verecek davasından kaynaklandığını söyledi....
Uğur Deniz ÜlkegülKayıt Tarihi : 14.10.2005 15:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!