Ben seni o saf, bedenimde küçücük ama yerini tarif etmek için o kadar büyük yer olmadığı yüreğimde sevdim. Hayata umutsuz bakan gözlerim değil, karanlıkta ışığını kaybetmiş yüreğim gördü seni. Bir nefes gibi içime çekmemle başladı sana olan sevdam. Vücudumun her zerresinde sen vardın. En sonunda damarlarımdaki kana karışıp yüreğime ulaştın. Hiç kimse bu kadar çabuk ulaşmayı başaramamıştı yüreğime. Hiç kimseyi senin kadar kolay kabullenmedi yüreğim. Yani benim için gelip geçici bir misafir gibi görünmüyordun yüreğimde. Sana hoş geldin diyemedim. Hele elveda demeye hiç niyetli değildim. Artık yüreğimdeki taht sahibini bulmuştu. Sen gelmeden önce buz gibi karlar olan dünyamda, şimdi kardelenler, çiçekleri açan bahçeler, cıvıl cıvıl öten kuşlar bana hayatımın baharının geldiğini müjdeliyor. Kendime ait gökyüzüme seni yerleştirdiğim zaman güneş bana küsüp terk ediyor gökyüzünü, gökkuşağı çıkmıyor zamanı geldiğinde. Ama senin ışığın güneşten daha çok parlıyor. Yarattığın gökkuşağı gerçeğinin yanında muhteşem görünüyor. Senin yanında renkleri soluk kaldığı için küsüp gitti gökyüzüme. Dalından yeni fışarmış bir yaprak gibi yeşildin. Suya doymuş bir toprak gibi kahverengiydin. Bir çocuğun yanağındaki masum gülücüğün pembesiydin. Yeni doğmuş bir güneş gibi sapsarı, batan bir güneş gibi turuncuydun. Üzerinde gözyaşları olan kan kırmızı bir güldün. Yanan ateş gibi kırmızıydın yangınımda. Sonu görünmeyen dalgalı bir deniz gibi maviydin. En çok bu rengin işledi içime. Ve sana olan sevgim, hislerim gibi bembeyazdın. Hayallerimde ne beni sensiz, ne de seni bensiz düşünemedim. Bana dar gelen bu dünyayı, sıkıcı ve mecbur hissettiğim insanları sevdim seni severken. En mutsuz, en kötü, en sinirli olduğum bir anda aklıma sen gelince her şey bitiyordu, gidiyordu sanki beynimden. Her zaman bir maske eşliğinde bakıp gülerdim hayata. Seni sevdiğimden beri, sevgime karşılık gördüğümden beri içimdeki sevinç dışıma yansıdı; yüzümdeki maskeyi söküp attı. Artık gözlerim etrafa donuk donuk, boş boş bakmayı bırakmıştı sen hayatıma girince. Hele senin adın geçince öyle bir parlıyorlardı ki; herkes hayran kalıyordu. İnanamıyorlardı, bir insanın bu kadar samimi, içten ve güzel güleceğine. Bunun hayatıma giren , hayatımı değiştiren en güzel şey ve bir daha gelmeyecek bir fırsat olduğunu anlamam biraz geç oldu ama, en sonunda bütün dünyamın sen olduğunu, sadece senin için milyarlarca insana kafa tutabileceğimi,hem de hiç düşünmeden anladım. Senin en ufak bir güzel sözünde, ten dokunuşunda, göz göze geldiğimizde bile patlamaya hazır bir volkan olurdum yanında. Sana ulaşmamı engelleyecek bir şey olursa; dağımın eteklerinden bırakıverirdim lavlarımı. Aramızda olumsuzluk yaratan ve yaratacak olan her şeyi eritirdim, kavurur küle döndürürdüm. O olumsuzlukları yok edip sana kavuştuğumda sakin bir göl oluverirdim. Ve o göle ayak basabilecek, içinde huzurla yüzebilecek tek kişi sendin. Çok sevdim seni. Her haline hayrandım ben. Gülmeni, konuşmanı,susmanı, o mahsun duruşunu, öfkeli halini, şaşkınlığını, saflığını, çocukluğunu, olgunluğunu,kurnazlığını,duruşunu, yürüyüşünü, affedişini … en çok beni affetmeni sevdim. Çünkü hatalarımın çok olupta herkesin aynı şeyi düşünüp beni hiçe saymamaları güçsüz kılmıştı beni. Ve sen… hatalarıma karşın her affedişinde biraz daha akıllandım. Güvenmiyordun belki bana. Haklıydın da. Ama bilmiyordun ki ben gerçekten düzeliyordum. Belki senin istediğin gibi hızla olmuyordu her şey ama oluyordu. En son affedişinde kararlıydım, dönmeyecektim geçmişteki hatalarıma. Kendimi sıktım, zorladım, mücadele ettim. Kendime cezalar verdim. Senden de az ceza almadım hani. Ama değdi. Tertemiz, saf bir kız doğdu içimde. Her şeyi normal olan, hayatındaki tek erkeği sen olan. Seni sevdiğime asla pişman olmadım. Yanılmadım da, yorulmadım da. Çünkü sen benim yaşamak için tek sebebimdin, banim yaşama kaynağımdın. Her gün seninle yenilendim, varlığınla şenlendim. Sende önce küçücüktüm, çocuktum; seninle çoğaldım senin sayende büyüdüm. eksik kalmış duygularım; yarım kalmış tamamlanmamış ne varsa seninle tamamladım. Şimdi yokluğunu düşünmek bile beni korkutuyor. Sensiz hayat bana hayat gibi gelmiyor. Kocaman bir boşluk…
Ne olur tut, hiç bırakma elimi. Ben sensiz o boşlukta ne yaparım hiç bilmiyorum. Ama seninle beraber her zorluğu aşacağız; buna YÜREKTEN İNANIYORUM … ve şunu da iyice anla: BEN SENİ ÇOK SEVİYORUM! ! ! ! !
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,