Duyguların dili olsa,
İçimdeki "sen"ler hasret olurdu.
Avuç içlerimde açan dikenlere,
Hâlâ isim bulamamış yorgun dudaklarımla,
Yine bir maceranın başındayım.
Yorgun ayaklarım,
Gizemli yolların kaldırım taşlarını adımlıyor.
Ah, bu üslupsuz dilim!
Savaş açıyor yorgun yüreğime,
Hesap sorar gibi kaldırıp parmağını,
Beni tehdit ediyor:
"Sakın," diyor, "sakın unutma yaşadıklarını!"
İnsan acılarını unutur mu?
Unutulmuyor...
Hıçkıra hıçkıra ağladığım geceler,
"Dur, dur!" diye yumruklaya yumruklaya,
Mosmor ettiğim göğüs kafesim.
Şimdi örselenmiş yüreğimi kaplayan
Kumları temizlemeye çalışıyorum.
Ellerim yorgun,
Dizlerim yaralı,
Kanatlarım kırık.
Ben... ben beni artık tanıyamıyorum.
"Gel," desem gelir misin?
Tek elimle hayatın parmaklarını tutamıyorum.
Yüreğimin bu son tangosu, biliyorum.
Kirpik kıvrımlarımda kıvranıyor umut,
Gamzelerime hapsolmuş yalnızlık.
Of... içmek, unutmak istiyorum.
Seni, beni çift görmek istiyorum,
Tüm tekil kişiliklerimize inat.
Biz olmayı beceremeyen yanımla,
Yüreğine hâlâ tutunmaya çalışmamın adı ne?
Aşk mı, yoksa arsızlık mı?
Bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey var:
İzmir çok soğuk, yar.
Üşüyorum.
20.11.2024 13:29
Kayıt Tarihi : 20.11.2024 13:33:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!