Ayrılıklar kırmış dizini , kurulmuş hükümdar gibi gönül tahtına.
Ayrılıklar silinmez kalemle yazılıdır bahtına
Ayrılıklar yüzsüz, kovsan gitmez kıl kadar öteye.
Ayrılıklar ardımızda , ayrılmaz bir gölge.
Ayrılıklar içimizde, en derinimizden
İnsan yaşı ilerledikçe değil çocuksu bakış açılarına mana vermeye başladığında büyüyormuş. Anladım , anlayabilmenin , farkına varabilmenin ağırlığını anladım. Beş bayramda bir sahip olup da baş ucumda sabaha dek uyuttuğum elbiseler yok artık. Bayram namazı çıkışı koşa koşa gidip camiden çıkanları beklediğim o köşeye de bina yaptılar. Sanki çocukluğumun anıları betonarmeler altında kalmış gibi. Bayramlarda ağladığınız oldu mu hiç ? Benim oldu. Artık nerde o eski bayramların yerini şimdiki bayramlara bıraktığı yakın geleceğe kadar , bayrama has bir güz yerleşip durdu içime. Gözlerim dolaşamadığım yollarda , gidemediğim evlerde , toplayamadığım şekerlerde kaldı. Öptüğüm ellerin sınırlı sayısından mütevellit , yüzüme bayramlaşmayla yabancılaşmanın utancı sindi. O güne has yoğunluk ben de hep haksız bir yalnızlığı bıraktı yerini. Sonra birden o geldi . Zemherinin ardından gelen ılık hava gibi. Bin yıllık buzlar çözülüp eridi, seller boğdu içimi. Allah’ın ger günü bayramın nuruyla dolup taştı sanki. Her gün biraz daha küçüldüm , her gün biraz daha çocuktum. Sabahları erken uyandım . Gökyüzüyle selamlaştım , toprağı öptüm ellerinden. Sanki duymuşum birinden de güzel şeker veriyormuş gibi gönül hanesinin kapısını çalmaya gittim. Belki bin kere çaldım o açılmamaya yeminli kapıyı. Sonra bir gün ev sahibinin taşındığını duydum sağır olası kulaklarımla. Aşina olduğumdan daha derin bir boşluk büyüdü gözlerimde. Karardı sanki bayramlar, şekerler katran tadında. Şimdi ben her bayram , kapımı hiç çalmayan çocuklara şekerler dağıtırım. Bana uzanmayan eller öperim , kendi mezarımı ziyarete giderim. Bir bayram var bir yerde ,mübarek. Büyüdükçe onu ararım.
Sen de kalırsan yapayalnız bir başına,
Faydasız kalabalıklar arasında ,beni an.
Meçhul bir el uzanırsa ekmeğine aşına,
Bin nimet içinde aç susuz ,beni an.
Bilmiyorum ne değişti , yerini ne aldı
Aynalarda gördüğüm yüz benim değil
Manasını yitirdi, bir gariplik dadandı
Bu kısık , pejmürde söz benim değil
Ötelere uzanan nice güzellikler vardı
Bilemezsin, bilsen, bilmeyi istemezdin.
Kısmen içindeyim bu derya denizin.
Bir yanım derya kuzusu, nasip bereket.
Bir yanım kıtlık, kıran, ince ince hasret.
Geceler birikiyor içimde, güne varamıyorum
Gözlerimle ölü doğmuş koyunlar sayıyorum.
Bir kirpik boyu çevirsen gözlerini öteye ,
İlişir kenarına ömrüm , koca bir uçurumun,
Biri Sen'li olmayan tek bir söz etse,
Katili olur sana uzanan ufkumun. Bir Elif boyu çevirsen gözlerini öteye,
Kurur yaprak misali avuçlarımda dualarım ,
Biri Sen'li bir düş görmeye yeltense,
Bir yer bulacağız.
Kirpik kadar yakın, ufuk kadar ırak.
Hükümsüz kalplerin atmadığı bir yer bulacağız.
Kırılmanın dallara münhasır olduğu,
yaprakların yalnızca sonbahardan ötürü yeşilini yitirdiği mevsimlerde,
Toprak anadan çiçekli baharlar koparacağız.
Kalbimi , gözlerimi , zihnimi
işgal eden bu çekişkiler sarmalı
çaresiz çıldırtacak beni.
Sevdasıyla yaklaşıyor bir çift el -kanlı-
Şevkatle koparıyor çiçekleri.
Ağlatanlar otuz iki diş birden gülüyor.
Ey gönlü kırgın kırlarda savrulan
Yırt at yüzünün kıvrımlarında at koşturan hüznü
O esrarlı dağların ardında yine marallar kol geziyor
Yine çiçeğe koşuyor son sürat mevsim
Yemyeşil bir dünya kök salıyor baharın rahminde
Dal kıran fırtınaların ardından esen bu ılık rüzgar
Ey en serin sığınakların sahibi, hücrelerime değin yerleşmiş bu soğukluktan , bu bitmeyecekmiş, hiç gitmeyecekmiş korkusundan sana sığınırım.
Ey her çareyi elinde tutan sonsuz kudretin sahibi , boğazıma dört elle sarılmış bu çaresizlikten sana sığınırım.
Ey sözlerin sahibi , beynimde at koşturan karanlık sözlerden sana sığınırım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!