Geçen gün yolda kime rastlasam
bizim çelebi abdurrahman
kaldırımda bana doğru yaklaşıyor
yüz yüze gelip duruyoruz karşı karşı
ben ona yol vermiyorum, o bana yol vermiyor
inatçı mı inatçı
Aklımın duvarları yıkılıyor
İki kulağım arasında şıngırdayan
Bir topuzla
O narin beyaz ellerin
Tutarken güçlü bir topuzu
Öyle güzel bükülüyor ki
Bundan bir iki hafta önce
Bir ay kadar bekledim
Eski takvimlerde yaşanmamış bir ay gibi
Sabırsızlığımı sabırla beklettim
Çaresizliğimi yine sabırla
Bir ay ki hapis
Şimdi şu kapıdan girse
Alsa dünyayı elimden
Alsa cebimden misketlerle karışmış dünyayı
Alsa çoktan ütülmüş olduğum dünyayı
Şimdi şu kapıdan girse
Canımızdan başka herşeyimizi verelim
Saat kaç, dört buçuk mu?
Onu da verelim
Dördü de verelim
Buçuktan beşi de
bir boşluk var içimde
doldur bu boşluk beni emmesin
doldur gözlerimden boşalıp yitmeyim
ne derdim ne hüznüm yetmiyor
ya derman ver huzra erdir
ya derimden başlayım çürümeye
Uzun kış gecelerinde
Her gece değil
Tam gece de değil
Yeni başlardı ki güneş
Beyazlarla laciverti açmaya
Ben düşünürdüm
Görünen görünmeyen mevcudatın üzerine
Islak çarşaflar örten bu yağmurlar
Yüzümü yıkayan dudaklarımı çatlatan
Güneşi söndürüp kendi yağmaya başlayan
Bu yağmurlar uyandıramaz beni
güneşim doğdu diye uzatmıştım ben kollarımı
bilmezdim omuzlarıma yük olacaklarını
güneşimi kesen bulutlar
rahmet yüklü değil zahmet yüklüymüş
yağdırdıkları koyu katran ölüm gölgeleri zulümmüş
dilimin döndüğünce değil
Bir gün biri celvetinin
Az kuru fasülye yemiş
Vakitlerden öğlenleyin
Kapısına dua etmiş
Bir gün biri celvetinin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!