En ıssız,
Saçları ağarmış yol vermez sıradağların eteklerinde,
Nadide çiçeklerin boy verdiği renk cümbüşü tablolarda,
En sessiz,
Dillerin söyleyemeye cesaret edemediği kelimelerde,
Boğazıma düğümlenen son hıçkırık,
Hayatı solumuyor artık nefesim.
Ölmekte, yaşamak ta yasakmış bana,
Alnımdaki çizgilerden okunuyor kaderim.
Makus alın yazımmış meğer ayrılık,
Yalnızlık, diken tarlası döşek
Ne yana dönsem yine de batar
Yalnızlık, yüreğimde ki sızı
Müebbet hapis, ölümden beter…
13/12/2006
Utangaç güllerle bezeli
Şafağın tebessümü yüzünde
Dalgaların üstünde yürüdük kol kola
Güneşin batışını sularda uğurladık
Birlikte tutunduk yalnızlığa
Martı çığlıkları altında
Sağanak yağmur altında bir çocuk yürüyordu.
Okşanmaya hasret kıvırcık saçlarını yağmur,
Mor rengi yanaklarını gözyaşı ıslatıyordu.
Ayaklarında parçalanmış sırılsıklam pabuçları,
Boynunu büken çaresizlik yüzünden okunuyordu.
Yüreğimde ince bir sızı var bu gün
Göğsüm, bağrım nefesime dar geliyor.
Canik dağlarının dumanı başımda,
Dostlarım, sevdiklerim terk ettiler dün,
Gerçekler acı, yüzleşmek zor geliyor.
Salınıp ta gezen servi boylu yar
Eteğinde demet demet güller var
Bu güzellik senden başka kimde var
Geleceksen şimdi mevsim ilkbahar
Bahar geldi kelebekler uçuştu
Her gün bitimi
Yorgun akşamlarında,
Güneşin kızıllığı çökünce ufka,
Yakamozlar titreşirken sularda,
Barınacak dal ararken yolunu kaybeden kuşlar,
Beton yığını apartmanlar arasında,
Bu gün yine yalnızım dostlarım.
Bir teselli pınarı arayıp durdum.
Nisan yağmurunda ıslandı ruhum.
Ellerim boş, mahcup O'na yöneldim.
Issız sokaklarda gezindim durdum,
Ya İlahi! Yine Sana yöneldim.
Huzurunda diz çöküp, el açtım.
Her yıl üç aylar girdiğinde,
Mübarek gün ve gecelerde,
Kızılyar’ın karları eridiğinde,
Toprağa cemre düştüğünde,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!