Kalbimizden damlayan umutlarla yıkandı ömrümüz, geleceğe
Yarınlara
Yollara
Hayallere
Güvercinlerin dudaklarına umudu ektik
Kalbimiz, güneş kadar sıcaktı
Üsküdar yokuşunda güllenmişti,sevdamız
Sevdamız nâzımız
Kalbimiz
Taksim meydanında gül kokuyordu kaldırımlar, heykeller
Vitrindeki cansız mankenler
Beyoğlu sokaklarında nara atıyordu İstanbul libaslı sırma saçlı birkaç genç
Yüreklere Yürümek
Yüreklere yürümek gecenin bir vaktinde
Ay ışığında süzülmek bir yılan gibi
Seni görmek vardı ey sevgili
Ben ve serseri gölgem Ankara yollarındayız.
Aniden esrarengiz bir rüzgâr eser.
Umutlarım savrulur rüzgârda
Bir ağacın dalında asılı kalır umutlarım
Ardından asi bir yağmur yağar.
Uzun bir aşkın akşamında
Kalp yangınlarımla kıvransa bir şehrin masumiyeti
Harabeye dönse bir şehrin meydanları
Biriktirsem
Ve çoğaltsam kendimi, denizlerde
Mağaralarda
Bir Medine akşamı aradık yine seni
Çölün ortasında bembeyaz sükûtlar uçuşuyordu
Bakışlarım bir hurma ağacında asılı kaldı
İçime hasretin
Kainat’ın kalbine gülüşlerin damıtılmıştı
Velhasıl gülüm, hasretinle yanıp kül olmuştuk
Firakınla yakma beni, ey ahû bakışına kurban olduğum
Enindar bir bahtsız kulum, ey hasretine yandığım
Bakışına kandığım etme bana böyle eza
Ne olur geliver, gelişin sinelere bayram olsun
Asûde bir edayla süzülürken gözyaşım, asûmana
Kırık Hayat
Biz, kırık bir hayatın son perdesini oynuyoruz.
Hüzün, gözyaşı, kırık umutlar
Ve bir avuç sahte mutluluk kırık hayatın ana teması
Yıprandı
Ve de eskidi gençliğimizin mor menekşeli sevda libaslı elleri
Bu ne muhteşem, soylu
Heybetli bir sevda
Ve dert ki, aklım allak bullak oldu
Aklım, ömrümün denizlerinde alabora oldu
Ey rüzgâr! Ne eser durursun garip, garip
Yoksa sen de mi benim gibi dertlisin?
Ey rüzgâr! Gel de dertlerimizi, efkârlarımızı bölüşek
Anadan,babadan,kardaştan
Dosttan ayrı kalmanın acısını bilir misin?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!