Adını bilmeyen ağaç gibisin kardeşim!
Amaçsız göğe yükselişinden belli! kuruyacaksın erkenden!
Susar durursun kış gününe,su neyine; donacaksın!
Yaprakların pörsümüş,gövden kurumuş,içi boş beyin gibi köklerin!
Hangi toprak kabul eder edepsizce yeşermeni?
Adını bilmeyen ağaç gibisin kardeşim!
Boğazımın manzarasını akbabalar pisler,
İçinde tank gezen savaş kokan gözler.
Mini mini çocukları kurşunları izler.
“Barış”tüccarlaşır, insanlık dolarla “kişner”!
Boğazımın manzarasını akbabalar pisler,
Kazım Koyuncu'nun Anısına
Sis esintisinden
Ezgi taşıdı
Karadeniz hoyratlığına.
Tulum eşliğinde,
GÜLdünya
Ölüm,yakın gezme;
yaşanacak onca şey var ki! !
Gülüm,bebeğim,tek aşkım..
İki kez töreyle gelse de cellat,
Ölüme değil,cellata ağlarım!
Yolcusuyum
Arzuların vadisinde.
Geçit vermez ilişkiler
Sonuç gelmez dirilişler.
Her başlangıçta,yorgunluğum
Dinginliğim
Yorgun bakışlarla sulu
Makarnasını yerken dostunun
Yarı tok kalmanın
Utancına son kitabını
Çıkardı soluk ışıkta
Zulasından.....
Sanalda Yiten Gerçeklik
.........bir hoşçaklkal diyemeden gittiler.........
.....................hepsi yiğitttiler.......................
Memeye aç, kapalı gözlerinle
patikadan geldin yarına.
Alasın diye kirlenen havayı,
ilk dokunuşta tanıdın acıyı,
Doğdun.
..........................................AĞLATTILAR.
Uzanıp gitmişken
Geçmişin yasak öpüşlerine
Karadeniz hırçınlığıyla sevmelisin yari,
Akide tadında gelmeli
Ankara simidi.
Bir eylem sonrası yorgunluğunu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!