kara kalem çizilmiş mekãn
ne taşırsa silgiden arta kalanda
beliren yüzlerde silik izler
uzayan ve polimerleşen hüzün
hep kayboluşa telaşlı bir kalabalık
ama kent bilir
tüm trenler suçludur
şiirde gitmesidir ömrün, arkasından bakakaldığın
metalin buğusudur genzindeki gözyaşı
terk edince su, diktiğin ağaçları
o ıssız benliğin peronda
yaprağın rüzgara sarılmışlığı
ilk soluktan aldığım bu nefes
menekşe kokulu evlerin
duvarlarında anıya duruldu
geçmişin yangın kalabalıkları
geçmişin o kanayan nehirleri
yalnız istilalarımda
1.
göğsünden bir sabah
ipeklere bürünmüş ateşi sun bana
biçimlendir bakışlarını mızrağa
ve öldür beni ve de doğur seni
Ağlamak derdi babam
Yaşamı öğreten...........
Gözlerim limanda
Martı çığlıklarına bürünen saatin rüzgarıdır
Onlarla gitmiştin niçin
tenim zamanlar kavlıyorken
şarkıya dönüşen çığ yontarak uzuvlarımı
yağarım toprağa
belkide usulca yürürüm karanlıkta
içime salınan köklerinde
yaralanma bir halidir yolculuğun
Yaşamı gözlerinle terk ediyorum
Buzların erirken çıkarttıkları seslere
Senin adınla seslenirken kırıldı bileğim
Dilimin sürçmesini bağışla
Anlamı çırpınışa kayıtlı heyelanlarım
sana bekleyen yanım çizdi
Şehrin tüm gülümsemelerini
O deli derin mavi
O çocuk gözlerin
Her daim yüzmüşlüğüm var
Tüm denizlerinde................
ateşe kuşanmış gecenin kalbindeyim
dilimde aksakça dolaşan ıslık
tek tek sönüyor yıldızlar
gülüyor da karanlık hüznün memesini emerek
dokunmaktayım sylvia dudaklarına
ellerimde arsenik kokusu...............
Bu sayfanın açılmaması sırf bize özel bir uygulama mı, yoksa herkes için geçerli bir arıza mı söz konusu?