-Usul’a ve kendime-
I
Bir yolculuğu yeni bitirmiştim
yollara nasıl başlanacağını unutmuştum.
Hep birbirimize bakıp hep aynı karanlığı görüyorduk.
Biri gelip seni sormaya başlıyordu/ hep seni soruyorlardı.
Evlerin yerlerini değiştirmeliydim, ışıkların renklerini
ve günleri bir sonsuz saate ayarlamalıydım…
Bir yolculuğu yeni bitirmiştim, gözlerim eskimemişti.
Son güzün içinden gelip
gözlerindeki o göçmüş buğuyu silecektim
ülkemi unutmaya kararlıydım…
Neden utanmam gerekiyor şimdi kendimden? ...
Sonra seni küçük hüzünlerle bir anmaya başladım
ayaklarımı geyik sanıp sulara koştum.
Nerede doğmuştum, ülkem nerede büyümüştü
ve neden unutuyordum seni…
Dinle Usul!
Sen bahar kadar tatlı vurgunsun
Gecenin dini ve yalnızlığın tanrısısın
Sonbaharın yazdığı yapraksız, kışınsa güneşsiz şiiri
ve sevgiye verilen ödülsün…
Biri gelip seni sormaya başlıyor/ hep seni soruyorlar
senden ötürü utanmamı bekliyorlar…
Şimdi başını yastığa koy ve bütün acıların dinsin
Değil midir Usul:
bütün yollar senden başlar!
II
Diyelim ki savaşmak zorundayız Usul!
Bütün varlığımız ve bütün yokluğumuzla
Diyelim ki dün yanı başımızda birini öldürdüler
birçok kişiyi öldürdüler göğün derinliklerinde
Bir ulusu kurşuna dizdiler
Birçok ulusu kurşuna dizdiler ak duvar önünde
Diyelim ki sustuk ve
ölümü dilimizde, saç köklerimizde duyduk
hiçbir şey görmedik, hiçbir şey söylemeyeceğiz…
Değil midir Usul:
her gün yüzlerce kişi öldürülüyor yanı başımızda
her gün yüzlerce kez öldürülüyoruz
Hiç kimse bize bakmıyor, biz kimseyi görmüyoruz
Yanı başımızda ölüm aynalara saplanıyor
gözlerimiz hiç eskimiyor/ biz küçülmüyoruz
Hep kıyıdan yüzüyoruz geleceğe
bir ayağımız toprakta oluyor hep
III
Hava bulanık bir yağmura döndü Usul
Yıldızlar çözülüp kendi baharlarına dair bir garip söyleştiler
Kırlara çıkıp koltuk değneklerimi bir uçuruma yuvarladım.
Dün, öylece duruyordu dipte/ yarın yaşanmış bir hâlde
Yarın, dedim; ne kadar da geç kalmış düne
Yeniden doğdum böylece
yüzlerce kez öldürülmüştüm oysa…
Böylece koltuk değneklerimi hep fırlatırdım
günün sonu yağış olurdu belki de...
Yazgıma kaldıramadığımız o yük bulanmışsa Usul! ...
Bütün yollara senden başlamak istemem
kendime eziyet etmem/ kan kokusunu özleyişim bundan.
Seni bir uzak beldede düşünmem
seni böyle abartmam / senden utanmam
kendimi bölünmüş saymam
ve ağzımı o en aşşağılık
o en müthiş susuşlara hazırlamam bundan
uzaklara gitmek isteyişim / uzakları özleyişim Usul…
Böylece yeniden aradım geleceğin evlerini.
Yasaklar, iğne delikleri ve gece
yeniden doğurmuştu insanları.
Bütünüyle seni aramıştım/ sonuna dek kendimi.
Değil midir Usul:
ben hep aradım/ anlam hep gizlendi.
Şimdi her salı’sını atladığımız
köprülerini yıktığımız
ve gecesini bir ilahi belleyip sığındığımız
bütün günleri kucaklayabiliriz.
Nice ki bedenimiz
bağrında gizlediği o sonsuz hizmeti sunuyor bize
bütün ilaçlarımızı ölüme devredebilir
beynimiz duyarsızlaşıncaya dek
ellerimizi yakıp gözlerimizi arsızlaştırabiliriz.
Değil midir:
bütün salı’ları atlayarak yaşadık
-üstelik hiçbir özelliği yoktu her salı’nın
bir günü yaşamıyorduk ya! O bize yetiyordu…-
Değil midir Usul:
diri bir bahara
sözünü yiğitliğe çevirmiş tanrılara ve insanı
adıyla ve insanı değeriyle tanıyan
bir güne, bir anlama rastlamadık.
İnsan anlamadığımız bir dille söyleşti
böylece hep ölümün sınırında durduk/ dirilişin rahminde
Değil midir:
bir yolculuğu yeni bitirmiştik
yollara nasıl başlanacağını unutmuştuk
Yanı başımızda biri ölüyordu/ gözlerimizi kapatıyorduk.
Kayıt Tarihi : 4.9.2015 23:11:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!