namlusunda tek sual taşıyan bir ayrılıktı bakışın
hiç bir makamda koma basmayan perdenin
o güne has yanlışıydı sanki
-ki yollara mahrem sancılar ekerken
dünümden arkamdan gelip geçen düşüncelerle ben
ve hiç bir otobüs durağında bekletilmeyi haketmeyen bir güzellikle seni beklerken...
Bu kent kırmızı
ben geceye çalarım...
hep böyle olur bu kentin ayrılıkları
kalibresi silik yıkıcı sonları
yırtık yastıklarda terkedilen gözlerin bekareti
kuşuna,kurşununa ev sahipliği dağlarım
ve çizmesinde meşin bir ayrılık
ve yüzünde rahmetlere isyan bir celladın ayak sesleri
konuşmadan söylemek her şeyi
bir çırpıda
devirmek hayatı orta yerinden
dalgalı saçlı film artistlerinden bu yana
ve köşesinde bıçkın bir gencin en naif anlarındayken
yani bir lise belki terk kızını beklerken
en ustura yıllarında bir delikanlıydım
bir sokağın kirli sakallı yollarında..
yaşını başını almış yurdum insanlarının
gülmek
bakışların ikliminde maviden bir fon
ağlamak siyaha teslim
avuçlar
bir dolu çalı çırpı
dokununca çizik bırakır usul yanaklarında
geçmek
bir yol üstü kasabasından
ardında sıra sıra kavakları bırakarak
tozlu kenarlarında yolların
düşünce dizlerine, kırışık yüzlü yapraklar
bir çocuk düşün kardeşim
düşleri senin gibi umut dolu
ve yüzünde dünden kalma uykunun
pembeleşmiş rengi
bir umut düşün kardeşim
içinde senin gibi güleç
Bülbülü bahara, yaprağı dala
Kim ne çare bulmuş, bu zalim hala
Gülü dikenine arıyı bala
Beni Can Dostum'a el eylemişler
Haber gelmez dosttan, daramı düştü
Gittin Sivas elini de mesken mi tuttun
Gül iken mevsimler niye kuruttun
Daha üç aylık iken ne tez unuttun
Sivas elinede canım ahım var benim
Şu gurbet-i diyarda yarim var benim
bir rahimde tekme tokat
apar topar
bir keder yolcusu, eski bir rahlede mihenk iken rüşt
büyümek için ne fidan, ne orman katli vacip bin kere
yasak bir meyveye tek bir ısırık
ne idam, ne infaz ekletir kedere
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!