'' Sayvantın altında akşam güneşinin batışını izleyen yaşlı yörük, su yolundan birkaç keçi ile gelen torununu görünce eski günleri hatırlar ve dertlenir''
Sürüm vardı, göremezdim sonunu
Yolda gördüm, beş keçiyle torunu
Bineğim yok, yaya geldim yolumu
Yağız atım, doru tayım, kır kısrağım nerede
Maya nedir? beserek ne? bilir misin devede
Çeksin artık, develeri savranım
Koçhisar’a, tuza gitsin kervanım
Kahpe felek, döndürürse devranım
Kır atıma, binip yine haylasam
Bu yaz yine, Kumalarda yaylasam
Bu yıl yine, kısır kaldı şişeğim
Namlusunda, patlamamış fişeğim
Gökyüzü yorganım, yayla döşeğim
Bir uyusam, elli yıldır yorgunum,
Bir yaylaya, bir de yâre vurgunum
Yılkısından, ayrı düşmüş güreyim
Göç düzülmüş, çadırımı düreyim
At üstünde doğmuşum ben, at üstünde öleyim
Yaman olur, iğdiş atın rahvan
Yayla bize, Yaratanın ihsanı
Yıkıldı mı, çadırımın direği
Büküldü mü, yiğitlerin bileği
Son nefes de, Dedenin son dileği
Kuvvet olsa, benim iki dizim de
Çadır kursam, Koca Yayla düzün de
Ali Çelik, Kırıklarda duranda
Yörük nedir? bilir misin soran da
Kır atına, eyerini vuran da
Eserim ben, tepelerde yel gibi
Coşarım ben, dereler de sel gibi
Kayıt Tarihi : 26.12.2022 17:49:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!