Yorgun ama uykusuz bir gece geçer,
kapı önünde üçe üç çadırların altında,
rüzgar kendi uzun saçlarına boğar seni, boğar durur, nefessiz bırakır gürleyerek,
senin dışarıya açılan kapın ise hep kilitli durmalıdır,
çünkü kıymetlidir içinde sakladığın sessizlik, kapağını açmaya kıyamazsın onun.
Sonra sabahın öğleden sonrası büyür uykudan şişmiş gözlerinde,
ve yine bir tomar saç kapatmış yüzünü, yanaklarının içindeki sessizliği,
karanlıkta, ışığın iz miktarıyla bile parlayan göz kapakları derin bir uyku hali getirmiştir.
ama sabah yalnız bir kapı olur gayretsizliğinde,
umutsuz ve gayretsiz...
koşar adım geçtiğin yollardan yavaş adımlarla dönersin,
dönersin ve görürsün ki o yollar mesafe değil yalnızca,
ağacı törpüleyip şekillendiren rügar,
seni eğiten, karakterize eden taş, toprak, çakıl, çimen, asfalt....
Öğlene doğru gözlerinin arkasında birikir can sıkıntısı, kafanın tam ortasında
kabaca yoğunlaşır ve gözbebeklerin küçülür.
derinlerde bir yerde kanar sessizlik, ne kırmızı dolunaya bakabilirsin, ne de takım yıldızları seçmeye durabilirsin,
burnundan aldığın temiz hava ancak var olmanı sağlayabilir.
Soğuğu sarınca bacaklarını akşamın, saçlarının ıslaklığını bir kenara bırakabilirsin belki,
ancak kayıp düşüşünle bir başka basmaktan daha çöker etrafındaki tüm duvarlar,
ne kırık bacağının ağrısını duayrsın kendi evreninde, ne de evrenin sessizliği yüz bulur yüzünde,
ıslaklığı kalır yalnızca çimenlerin, toprağın kokusu, rüzgarın soğukluğu,
başka bir yerde başka bir cumhuritey olur ruhun...
Kayıt Tarihi : 28.8.2005 17:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!