İnsan her daim yolcudur.
Sepetinde ne var dostum?
Çok şey var, işe yaramaz
Çok şey de var yarar dostum.
*
Kimi taşır her türlü mal,
Kimisi güleryüz ve bal,
Kimimiz boşuna hamal,
Kendini çok yorar dostum.
*
Tapu, tuzak, hile, hurda,
Biraz rüşvet kuşa, kurda,
Silah, örgüt şurda, burda,
Uzun yola zarar dostum.
*
Varsa doğru sepetimiz,
İşlevsel, özenli, temiz,
Kimseye yok minnetimiz,
Yol ve zaman akar dostum.
*
Kimiz, neyi taşıyoruz?
Neler ile yaşıyoruz?
Hangi yöne koşuyoruz?
Bitmez bu sorular dostum.
03.07.2015
10.15
Kayıt Tarihi : 3.7.2015 11:01:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu sabah atıfta bulunduğunuzu görünce biraz da mahçubiyet duyarak
yorumumu tekrar ekledim...Selam ve saygıyla...
Aynen öyle, sordukça soruları başka sorular takip eder. Aslında şiirin başlığını görür görmez bana başka şeyler hatırlatmıştı, kısacık değinmek isterim izninizle.
Aslında insan ne yaşarsa çocukluğunda yaşıyor, büyüdükten sonra yani fiziksel olarak hayat gailesi mi desem, bir yerlere yetişme kaygısı mı desem, yani adı ne olursa olsun insan kendisini unutuyor ya çoluk çocuğuna vakfediyor ömrünü ya da çevresine.
Ben Anadolunun, güneyinde bir köyde büyüdüm, sahil bölgesinde ama denize de yaylaya da eşit uzaklıkta bir köyde. Mevsimlik sebzeler de meyveler de diğer köylerden ya erken, ya da geç yetişirdi, kırağı yüzünden bazen de sil baştan ekerlerdi, bağı bostanı.
Harman zamanına kadar sebze yetişmezdi hasılı, daha güneye inildikçe sera tarımcılığı yapanlar sahilden bir merkebe yükledikleri sebzeleri çarşıda satmak üzere bir günlük yol giderler, ilçeye ulaşana dek de yolda rast geldikleri evlere misafir olup yedikleri yemek, içtikleri su karşılığında gene yolda dağıtmak üzere yedek aldıkları sebzelerden dağıta dağıta giderlerdi.
Biz gene harman zamanı ekinlikteyiz, uzaktan eşeğin üzerinde bir heybe ve adam göründü. Sağolsun büyük abim bayılırdı beni böyle yolcuların ardından koşturmaya, biraz olsun sırtından ineyim de rahat etsin diye yaparmış sonradan anladığıma göre. Neyse, beş ya da altı yaşlarındayım, koştum, koştum yolda giden yolcuyu yakaladım. Rahmetli babamı herkes tanır, on yılı aşkın eğitmenlik yapmış 1940-1949 yılları arasında, sonra Menderes hükümet olunca, ilköğretim üç yıldan beş yıla çıkmış, babam ve bir kaç eğitmene hiç bir sosyal hak tanımadan işten el çektirmişler ve babam hep küskündü hayata bu yüzden.
Neyse yolcuyu yakaladım ya sıra geldi yolcudan BAC istemeye utandım-sıkıldım, bir şey diyemedim ama abim de biliyordu o adamdan abimin istediğini almadan gelmeyeceğimi, en sonunda abimin önceden dikte ettiği cümleleri kurdum ve 'emmi heybede cacık yapacak sebze varsa babam istiyor dedim' adam da ikiletmeden her biri yarım kilodan fazla çekecek iki tane hıyar verdi neredeyse tohum olacak.
Ben pür neşe geri döndüm, harmana ulaştığımda hem abimin hem de babamın gülmekten gözlerinden yaş geliyordu...
İşte sepeti okuyunca bu geldi aklıma...Sabrınız için teşekkürler.
Öncelikle babanıza Allah'tan gani gani rahmet diliyorum.
Babanıza o önemli görevinden kendilerince politik hesaplar yaparak işinden el çektirmek suretiyle haksızlık yapanlar da sepetlerinde onu, o kul hakkını götürdüler. Rahmetli babanızın yürek kırgınlığını götürdüler.
İnancımıza göre hesap günü,zerre kadar hakkın ve haksızlığın yerde kalmayacağı gün bununla yüzleşirler.
Abiniz iyi ki sizi sırtından indirip o adamın arkasından koşturmuş. O dört-beş yaşın masumluğu ile o sebze satıcısını yüzleştirip iki tarafı da mutlu kılacak bir sonuç elde edilmesini sağlamış. Günümüz dünyasında sıkça rastlanmayan o eski adamlardan biri ile tanışmanıza, o tanışmadan güzel bir öykü, fikirler ve dersler çıkarmanıza yardımcı olmuş.
Ayrıca onun sayesinde ben Güney Anadolu'nun uzak köy ve kasabalarında bir zamanlar neler olduğunu da öğrenmiş oldum.
Kıymetli zamanınızı ayırıp değerlendirme yaptığınız için çok teşekkürler ediyorum.
İçinizdeki çocuk hep gülümsesin, yaşama sevinciniz hiç eksilmesin.
TÜM YORUMLAR (2)