Yolcu Şiiri - Hasan Hüseyin Beydil

Hasan Hüseyin Beydil
1017

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Yolcu

YOLCU

1
bir çıkış yolu bulmalıyız…
2
bir deprem oluyor yine
ben yanındayım,
yanındayım…
3
saatler 00.00'da durdu
uzun bir süre karanlık çöktü
ve ardından çok büyük bir ışık görüldü
ve artçı depremler peş peşe dizildi
4
aylardan en sevdiğim Ekim’di
emin olamıyorum yine de
kaç yıldır ne gördüm takvim yüzü
ne de baktım takvimlere
5
ne kadar renkleri sevsem de
ne kadar renkli biri olsam da
her gün her yer daha fazla grileşiyor
ortayolcular çoğalıyor, faşizm artıyor…
6
en sıcak mevsimler,
en sıcak coğrafyalar
artık çok soğuk geliyor
insanlık ve doğa
adım adım yok oluyor
her yer daha da soğuyor…
7
yürüdüğüm,
gidip geldiğim
tüm o coğrafyalarda
artık hiç hayvan kalmadı
hasat yapılmıyor tarlalar da
toprak öldü
son kalan çiçek bir daha açmamak üzere
ve son ağaç bir daha boy vermemek üzere
yok olacak yakında
8
yollar artık bir avuç su ve yiyecek arayan göçmenler
ve onları gasp etmeye çalışan silahlı çetelere kaldı
9
bir kaç yıl önce dağlarda
kimileri Alamut misali ateşler yaktıysa da
karşı ki dağlar devam ettirmediler o ateşi
çok geçmeden çoğu
ve hatta hepsine yakını
ilahilere sarılıp medet umdular kölece
bin yılların yalanlarına

10
her ne kadar kimileri pek çok yere
"soykırımdan sömürüden uzak durun"
tabelaları astılarsa da
okuyan bir avuç bile olmadı
11
insanlığın en hayvansal dönemine dönercesine
yamyamlık başladı çok geçmeden
bir zamanlar çok çekmişti insanlık bu korkudan
artık yamyamlıkla yüz yüzeydi
tonlarca altın, gümüş, kilolarca elmas, pırlanta
tek bir ekmek etmez olmuştu
yiyecek en büyük sorundu
gözünüz aydın hadi
"insanlıktan çıkalım" şarkısını söyleyenler
12
yiyecek, yiyecek, yiyecek yoktu
ve soğuk her gün önce ki günden dayanılmazdı
ve ayakkabılarımız artık gece gündüz kilometrelerce yürümemize
dayanmıyor, yırtılıyor, soğuk alıyordu
ve yenisini almayı geçtik artık bulunmuyordu
13
bazen çıkıp birileri
yeni doğmuş çocuğa anlatırcasına
haktan, hukuktan, adaletten, vicdandan,
barıştan, özgürlükten, demokrasiden
vaazlar veriyordu, alay edercesine
rakipleri de sabah akşam
sadece kendi çıkarları için
onlara karşı ve tarafları için
sahte tanrı kelamlarını vaaz ediyorlardı
onların alayı daha da yüksek sesliydi

14
ve bir avucumuz
gelecek düşleri kuruyorduk
her şeye rağmen
oysa tanrı buraları terk edip
şeytanın evi olalı yüz değil,
15
binlerce yıl olmuştu
yanı başımızda tüm ormanlar
cayır cayır yanarken
evlatlarımız yanımızda olsa da
birbirimizin yüzüne bakamaz olmuştuk,
utancımızdan
16
bir zamanlar, düşünüyordu
ve öyleyse var olduğunu düşünenler vardı
düş'ün bakalım şimdi
nereye götürüyor adım adım insanlığı ve doğayı
doymak bilmeyen
çatlayana kadar insanlığı ve doğayı yiyenler,
gün gelmeyecek,
geldi kapının eşiğinde beklemiyor
az sonra girecek içeri
ve bir avuç buğday bulamadığın için
silahında kalan iki merminin
birini evladının diğerini kendi ağzına sıkıp
açlıktan pek yakında
intihar provaları yapacaksın
düş'ün hadi var olabileceğin dünya artık bu kadar
buyurun baş köşeye filozof bay ve bayanlar
17
ne büyük acıydı doğum sancısı,
ıkınırsın ıkınırsın, bas bas bağırırsın,
kemiklerin etinden kopmak için yarışa tutulur
yaşamadım ki daha fazlasını bileyim,
doğum sonrası içecek
bir yudum su bile kalmamışsa
susuzluktan ölünce
geride bıraktığın oğulla
yollara düşmek
daha mı acıydı…
onu da sen bilmezsin
yaşamadın ki
18
artık etle, sütle, ekmekle, suyla beslenmeyen
yamyamlar yemesin diye
oğlunu, kızını öldürme ihtimaliyle
karşılaşacağını anla bir gün olsun
ve soysuzlar, doymak bilmez
kanemici sömürgecilerden önce davranmayı öğren
çok geç olmadan hadi kalk ayağa!
19
henüz ölmemiştin
ve yıkamadın, yakamadın bu düzeni
bak geliyorlar
bana ve çocuklarına sırayla tecavüz edecekler
ve öldürüp çiğ çiğ yiyecekler bizi
bu yamyamlar
öldür bizi kalan mermilerimizle
ve çek git yoluna demiştin
ve son kavgamızı da yapmıştık o gün
ve hayatımın en büyük
ve tek pişmanlığıydı seni dinlemeyip
tüm iç organlarınızı çıkarmışlardı
tecavüzden sonra yamyamlar
günlerce kalan et ve kemik kokularınızın arasında
elim kolum bağlıydı
20
ve biz ateşi taşıyoruz
21
şimdilik açlıktan ölmeyeceğin kadar veriyorlar
az sonra onlar ve çoğu açlıktan ölecek
günlerce aç kaldığında
günlerce kaçtığın, korktuğun
yamyamlar gibi dayanamayıp
ya evladını yiyeceğin
ya da evladının yiyeceğin
günü mü bekliyorsun
isyan etmek, ayaklanmak
ve bu sömürü düzenini yıkmak için,
hadi kalk ayağa!
az kaldı yamyam olmana
ya şimdi yık ya hiç...
22
o gün arkadaşlarıma, yoldaşlarıma
ne olduğunu sorduğunda
hepsinin öldüğünü
ve özlediğimi söylediğimde
güneydeki çocuklarla buluşacağını hayal ediyordun
ve lağım çukurlarının kenarındaki
dev kanalizasyon borularının içinde
uyumaya çalışırken
koca koca yağmur damlalarının altında
“öleceğiz” dediğinde evlat
açlıktan öyle kolay kolay ölünmüyor,
açlıktan ölüm öyle birden bire
kafa üstü düşüp beynin parça parça olup
veya aniden bir yudum su içerken boğazında kalıp
son nefesini vermek gibi değil
“açlıktan ölüm” dediğimde
birbirimize bakıp gülerek
“daha uzun zamanımız” dediğimizde
kimse duymamıştı sesimizi
23
her gün senden önce öleceğimi bile bile
seni öleceğim güne kadar yaşatmaya çalıştım
açlığın bu kadar uzun süre yaşatmasını beklemeden
kalan tek mermiyi de kafama sıkmalıydım
belki hem daha önce alışırdın ölümüme
kim bilir seninle aç kalmasaydım
24
yıllarca rüya tabirleri aldattı sizleri
oysa rüya da kötü şeyler görmek
hatta kabus görmek iyiye delalettir
korkuyorsun, direniyorsun
ve hayattasın demektir,
rüyanda iyi ve güzel şeyler görüyorsan
asıl işte o zaman vay haline
işte o zaman ölümün yaklaştı
asla gidemeyeceğin cennetin
güzelliklerine aldandın
hiç bir kutsal saçmalık kurtaramayacak
uçurumdan aşağı kafa üstü çakılacaksın demektir
25
yanındayım, yanındayım
26
önce tanrıları öldürdüler,
sonra kala kala tek tanrıya kaldılar
o da terk edip şeytana teslim etti
bu civarda ne varsa her şeyi
bense seni bana vermeyen
tanrısız bir dünyaya düştüm
27
o gün bugündür mavisi kalmayan bir denizin kıyısında
kan kusuyorum, biliyorum çoktan öldürdüğünü seni
çekip giderek o soğuk gecede
hiç itiraz istemem şimdi sıra bende
28
şimdi beni yol boyu dinlemeyen evlat, iyi dinle
mecbursun yola devam etmeye
boşuna sorma artık bana
yolun sonunda ne var diye
mecbursun yola devam etmeye
biliyorduk ikimizde
ciğerlerimin yolun sonuna yetmeyeceğini
tek başınasın bundan sonra
ağzında olsun her zaman mermi
ağzında olsun her zaman silahın da
yamyamların seni canlı canlı yemesine
asla izin verme
asla hayatında riske yer verme
iyi insanlar bulmalısın
ve asla yanılmamalısın, aldanmamalısın
duyan beni...
29
olamayız artık birlikte
sen de ben de ne kadar istesek de
bağırıyor ciğerlerim kanaya kanaya
ben kalıyorum sen devam ediyorsun yola
bırak son yattığım yerde
mecbursun buna
birlikte tamamlarız bu yolu diye düşünsem de
buraya kadarmış evlat son kez tut elimi
insan ölünce anlıyor demiyorum artık
keşke daha çok yaşasaydı diye
hiç bilmeseydim, görmeseydim
babasız büyüseydim
ellerimin arasında kaybetmeyi yaşamaktansa
şimdi çoktan ölmemişken ellerinde
ne mutluydu ki ben bana yaşatmadım o acıyı evlat
30
her zaman konuşurdum babamla
kimi zaman birbirimize kızsak da
ışıklara uğurladıktan sonra da
konuşmaya devam edeceğimi söylesem de
benden buraya kadar
ciğerlerim dayanmıyor artık deyip
kapattım tüm konuşmalarımızı
nice zaman sonra
sense daha erken davrandın
üstelik ben daha yaşarken
şimdi ışıklar çağırır beni
seni günlerdir bizi takip edenlerle bırakıyorum
sahilde yolunuz açık olsun evlat...

HASAN HÜSEYİN BEYDİL
02.07.2020

Hasan Hüseyin Beydil
Kayıt Tarihi : 3.7.2020 16:05:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hasan Hüseyin Beydil