Çalmadım çırpmadım haram yemedim
Böyle gelmiş böyle gider demedim
Beni muhanete muhtaç eyledin
Yoksulluk sen beni perişan ettin
Bir gün olsun varlık nedir bilmedim
Alemi dünyada dimdik gezmedim
..
İnsanlara ne olmuş diye soruyorum kendime. Eskiden elinde filesiyle ya da ekmeği ve gazeteyi koltuğunun altına sıkıştırıp evine gelenleri düşündüm de ne güzel insanlardı. İnsanlara inanan,değer veren,gözlerinin taa içinde sevgi olan. Öfkelenseler de ağızlarından çıkacak olan söze dikkat ederlerdi. Bu gün öfkeli insanlar gördüm,tahammülsüzlüğün doruklarındaydılar. Hiç mi saygıları kalmadı insana insanlığa, bir başka insanın hakkını alan açıkgöz sayılır oldu. Oysa eskiden buna terbiyesizlik denilirdi. Herkesin giysileri aynıydı. Ayakkabılarına pençe yaptırırlardı. Yoksulluk vardı ancak henüz yürekler yoksullaşmamıştı. Şimdi fast food yaşar olduk insan ilişkilerimizi de aynı giysilerimiz gibi anlık görmeye başladık. Bu gün böyle insanları gördüğüm için üzüldüm çok üzüldüm. Saygı ne önemli şeymiş bir kez daha anladım. Bencilliğin, nalıncı keseri gibi sürekli kendine yontmanın çirkinliği yüzüme tokat gibi vurdu. Gözlerimi yumdum,görmek istemedim böylesi insanları ayrıldım oradan nefes alamadım,üstüme sineceğinden korktum bir an tüm bu çirkinliğin..
..
Yoksulluk özlemekti
Ne istediğin bilerek özlemek
Herkes doyasıya çocukluğunu yaşarken
Hızlıca büyümeyi istemek
Küçük,çatlak elleriyle hayata tutunurken
Bilinmeyen,o girdaplı geleceği özlemekti
..
Boranında, yağmurunda, kışında,
Çocuk iken daha sekiz yaşında,
Sığırtmaçlık yaptım davar peşinde,
Yoksulluk yakamı bırakmadı hiç.
Beşikte yitirdim daha anamı,
Engeller kuşattı tüm hayatımı.
..
Asırlardır yüzü gülmez
Varlık nedir o heç bilmez
Yoksulluk sırtından inmez
Neler çeker bir sor köylü
Yazın gelir telaş basar
Orağıyla ekin keser
..
Yoksulluk;
Ne para da ne de malda
Yoksulluk;
Asıl yoksul kalan canda
Kalpleri taşlaşmış olan yüreklerde
..
Olsun diyorduk durmadan. olsun. en çok yoksunluğumuzla alay ediyorduk. bir yatağa koca koca gövdeleri serpiyorduk. olmayan şeyleri düşlüyorduk en önce. elimizdekilerle uyuyorduk sırt üstü. keyfimiz gıcırdıyordu. bulamamak değil, öylece bakmayı istiyorduk. sekiz çocuğuna ekmek götürmenin tasasını yüreğinin her zerresinde duyan bir baba gibi yorgunduk. fakat, olsun diyorduk durmadan. olsun. en çok yoksunluğumuzla alay ediyorduk. Geçen gecede söylediğim gibi küçükken yoksulluk büktü belimizi. büyüdük, sevgisizlikten büküldü şu belimiz. daha da doğrulamadık kambur kaldık hayatın ortasında. ha bu arada büyüdük dedim ya ‘insan büyüdükçe ufalan birşeydir’ derdi babam.
..
Çoğu zaman rastlamışsınızdır televizyonlarda, kadın erkek bir sürü insana yapılan kamera şakalarına. Gençlikte gülmek için seyrederdim yani ''Ekmeğin elden suyun gölden'' koka kolanın bakkaldan alındığı zamanlarında diyeyim de siz anlayın. Hayat acısı ve tatlısı ile bir bütün. Şu anda ülkemizde açlık sınırının çok altında paralar ile geçinmeye çalışan yüz binler ile ifade edilen sayılarda insanlar var. Bunların kimisi yaz kış sokaklarda, parklarda ya da bankaların otomatik makine kulübelerinin, telefon kulübelerinin içinde geceyi geçirmeye, yarına ölmeden ulaşabilmeye çalışıp çabalıyor...
Hayat bize her şeyi yaşatarak öğretiyor. Acı çekiyorsunuz, yoksulluk çekiyorsunuz zamanında, daha sonra eliniz bollaştı mı maddiyatın da önemli olduğunu ama bunun yanında insanın manevi yönünün zenginliğinin de göz ardı edilmemesi gerektiğini anlıyorsunuz. Hem ne demişler ?'Paradan başka harcayacak hiçbir şeyi olmayanlar dünyanın en fakir insanlarıdır.''
''Defolsun gitsinler o ışıklarda ellerinde bezler ile cam silen çocuklar.'' Tamam, gitsinler gitmeye de, bir de gidecek yerleri, yatacak yerleri yoksa anneleri babaları terk edip gitmişse. Atalarımız ''Uzaktan davulun sesi hoş gelir.'' derler. Fakirlik çekmeyen, çocuklarının da kendilerinin de bir eli yağ da bir eli bal da olan, varlıklı insanlar, o garibanların halinden anlayabilir mi?
..
Ne yazık! Olaylar karşısında şaşkınız. Kimi gözden çıkaracaksın. Kimi ayıracaksın, Biz birlikte değimliyiz. Biz can olmadık mı? Biz birlikte yanmadık mı? Yoksulluk kilit vurmuşken kapımıza, sesimiz çıktımı? Çok şey mi istedik şu hayattan? Değil elbet. Yalnızca yaşayabilmek, yoksulda olsak güneşli bir günün, Türkiye’nin Bahçesinde yaşayabilmeyi istedik.
Biz böyle değildik! Halk böyle değildi! Bir tas çorba yeter bize diyebilecek kadar kanaatkâr, başkasının mutluluğunu isteyebilecek kadar fedakâr değimliydik. Ne oldu bize?
Bu ülke, ne şartlarla bu günlere geldi. Ölüme gülerek gidenler, vatan saol’sun diyenler bizler değimliyiz. Kurtuluş savaşında yedi düvele karşı birlikte savaşanlar cepheden cepheye birlikte koşanlar bizler değimliyiz. Biz o insanların torunları değimliyiz? Birlikte devlet yöneten, birlikte iş yapan ve kız alıp vererek akraba olanlar bizler değimliyiz. Kimi kimden ayıracaksınız? Bu kindarlık kime?
Ne oldu bize? Televizyonlarda gözleri dönmüş insanlar görüyoruz. Yakıp yıkan insanlar… Hiç terettüt göstermeden Allah’ın yarattığı insanı öldürme amacıyla üzerine araçlarını sürenler kimler? Niçin bu öfke? Ne yapılmak isteniyor?
Sakın haa..Bu ülke hepimizin.Bu ülkeye eğer bir şey olursa içinde hepimiz yanar gideriz.Bu ülke büyük sevdalara gebe…Büyük işler olsun istiyoruz.Birlikte Atatürk’ün gösterdiği “muasır medeniyetler seviyesine ‘’çıkmak istiyoruz.Yoksulluk bizim kaderimiz değil.Çalışmadan kazanmak isteyenlere,ülkemizde huzuru bozmak isteyenlere müsaade edilmeyeceğini herkesin bilmesi gerekir.Okul çağındaki öğrencileri sokağa döken kişilerin nasıl haklı sebepleri olabilir? Yoklukla mücadele eden,alın teri ile çalışan insanlarımızı huzursuz etmek kimin haddine!
Bizler çok şey istemiyoruz. Yaşamak istiyoruz, birlikte barış içerisinde yaşamak istiyoruz ama barışın olması savaşla gerçekleşemez. Hem de kalleşçe arkadan vurularak şehitlerin üzerine barış inşa edilebilirmi?
Bu ülke hepimizin. Birbirimizi anlamak ve birlikte yaşamak zorundayız. Farklılıklar zenginliklerimizdir. Ama bu farklılıkları kaşıyarak bir şeyler elde ederim diyen düşünenler büyük yanlış ve gaflet içerisindedirler. Bu Millet bünyesinde çok değişik toplulukları barındırdı. Hiç ayrım yapmadan yüzyıllarca birlikte yaşadı. Bizler o insanların torunlarıyız ve bunu başarabilecek güçteyiz.
..
Ben yoksulluk günlerinin dolu dizgin ayyaşı;
Yoruldum işte, İslam yükünü biraz da sen taşı...
..
Dost sitem yollamış sormadım diye
Yoksulluk boynumu büktü neyleyim
Yolumun üstüymüş durmadım diye
Zalim dert döşüme çöktü neyleyim
Vardım sokağına kanadı yaram
Azrail karşımda bekliyor sıram
..
Ben bileli terk etmedi ülkeyi
Bir yoksulluk bir yolsuzluk bir yasak.
Bozuyorlar kuralları ilkeyi
Bir yoksulluk bir yolsuzluk bir yasak.
Milletin başında ağrı dağıdır
İleri adıma ayak bağıdır
..
Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı sıralarda Türk Milleti maddi ve manevi yönden yorgun, bitkin ve bıkkın bir haldeydi. Vatanda yoksulluk, asayişsizlik, geleceğe güvensizlik had safhadaydı. Osmanlı Hükümeti bu durum karşısında tam anlamıyla acze düşmüştü. İtilaf devletlerinin tüm isteklerine boyun eğiyordu. İtilâf devletleri ülke topraklarını paylaşmak ve devletin bağımsızlığını elinden almak niyetindeydi. Osmanlı Hükümetinin böyle bir durumu bertaraf edemeyeceğini ve hükümetin aczini fark eden Türk Milleti, haklarını her türlü şekilde savunmak için bölge bölge milli teşkilâtlanma yoluna gitmek zorunda kaldı. Kuvai Milliye Teşkilâtları bu zaruret neticesinde oluştu, örgütlendi ve düzenli bir ordu haline dönüştürüldü.
..
Sardı bedenimi dermansızlık
Çekemiyorum sancıları artık
Yoksulluk yanı başımda
Yine geldi parasızlık
Karanlık gecelerde uykusuzluk
Kimine kıtlık kimine bolluk
..
Ayrılık, yoksulluk ve ölüm.
Ayrı ayrı şeylerdir.
İnsanlar o şekilde bilirler
Bu üç çetin kelimeyi.
Gerçekte hepsi de berbat…
Ayrılığı seçenler, yoksulluğu seçenler
Daha çok olur ölüme göre.
..
Cebimde onca yoksulluk varken aklıma sen düşersin birden,
Gözlerim kapanır benden habersiz,
Sen yürürsün, ellerimi cebimden çıkarıp peşine takılırım
Yetişemem, kaybolurum birden!
Bu sefer olmaz düşler görürüm;
Aç çocuklar, çorak topraklar ve kuru ağaçlar…
..
Adam kendisiyle konuştu;
Mutluluğu bilmiyorum,
Ama sırrını veren olsa, saklamam!
Kendime de pay ayırmam!
Hepsini yoksullara dağıtırım...
Sonra yürüdü adam;
..
Yine karanlık bastı şehrin sokaklarını,
Bu gecede yoksulluk bırakmadı yakamı.
Nemli barakalarda kâbuslar görmekteyim,
Böyle geçiyor ömrüm el sanır ki evdeyim.
Gün geçer aylar biter ne arayan ne soran,
Karanlıkla dost oldum bu gece halim yaman.
..
Varlığınla ruhum zenginleşsin,
Yokluğun yoksulluk, yaşama sebebimsin,
Yorgun dizlerimi görmezden gelemezsin,
Gözlerim yollarda gel ayaklarım'a güç gelsin.
..