AHMET ZEYTİNCİ YOKSULLUK ŞİİRLERİ

AHMET ZEYTİNCİ YOKSULLUK ŞİİRLERİ

Ahmet Zeytinci

Çoğu zaman rastlamışsınızdır televizyonlarda, kadın erkek bir sürü insana yapılan kamera şakalarına. Gençlikte gülmek için seyrederdim yani ''Ekmeğin elden suyun gölden'' koka kolanın bakkaldan alındığı zamanlarında diyeyim de siz anlayın. Hayat acısı ve tatlısı ile bir bütün. Şu anda ülkemizde açlık sınırının çok altında paralar ile geçinmeye çalışan yüz binler ile ifade edilen sayılarda insanlar var. Bunların kimisi yaz kış sokaklarda, parklarda ya da bankaların otomatik makine kulübelerinin, telefon kulübelerinin içinde geceyi geçirmeye, yarına ölmeden ulaşabilmeye çalışıp çabalıyor...


Hayat bize her şeyi yaşatarak öğretiyor. Acı çekiyorsunuz, yoksulluk çekiyorsunuz zamanında, daha sonra eliniz bollaştı mı maddiyatın da önemli olduğunu ama bunun yanında insanın manevi yönünün zenginliğinin de göz ardı edilmemesi gerektiğini anlıyorsunuz. Hem ne demişler ?'Paradan başka harcayacak hiçbir şeyi olmayanlar dünyanın en fakir insanlarıdır.''


''Defolsun gitsinler o ışıklarda ellerinde bezler ile cam silen çocuklar.'' Tamam, gitsinler gitmeye de, bir de gidecek yerleri, yatacak yerleri yoksa anneleri babaları terk edip gitmişse. Atalarımız ''Uzaktan davulun sesi hoş gelir.'' derler. Fakirlik çekmeyen, çocuklarının da kendilerinin de bir eli yağ da bir eli bal da olan, varlıklı insanlar, o garibanların halinden anlayabilir mi?


Bu devletin bir Anayasası var değil mi? En küçük yeni doğmuş bireyinden, yaşını başını almış en yaşlısına kadar herkesi birinci sınıf vatandaş sayan bir anayasa ya da biz öyle olduğunu zannediyoruz. O zaman o sokak çocukları da bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı sayılmıyorlar mı yoksa? Onlara bir sorun bakalım hangi birisi sıcak bir yuvanın özlemi ile yanıp da tutuşmamıştır ki? Verin ya ne olur camlarınızı sildiler mi kırmızı ışıkta bir iki lira servetinizden bir şeyler eksilmez merak etmeyin.
..

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

İnsanlar ile her zaman birebir muhatap olduğunuz bir işiniz, uğraşınız varsa, birçoklarının karakteri ve davranış kalıpları hakkında da az çok bilgi ve tecrübe sahibi oluyorsunuz. Tabi burada sizin karakterinizde çok önemli... Yani onlara karşı iyi ya da kötü davranışınız, kendinize karşı iyi ya da kötü davranışınız... Diyorlar ya hani bazen arkadaşlarınız ayrılırken sizden ''Hoşça kal arkadaşım kendine iyi davranmayı unutma.'' diye... Hakikaten de kendinize iyi davranmak hayatın anahtarı ki yeri geldi mi ne açılmayan kapıları da açıyor...

Kendine iyi davranmak ile ilgili bir başlık açtığınız zaman yazınıza en birinci konu bence bireyin hayatına kendi isteği ile son vermesi, başka bir deyiş ile intihar olayıdır... Eceli ile ölmeyi becerememek, ne kadar üzücü bir ölüm... Üstelik de her üç semavi dinde de böyle bir ölüm şiddet ile yasaklanmışken...

''Bir kişinin kendi canına kıyması insanlık için daima hayret verici olmuştur ve bu konuda pek çok teori ortaya atılmıştır. İntihar konusu, başlı başına birçok bilim dalını ilgilendirmektedir. İntihar düşüncesi, eğilimi ve girişimi, yaşama dürtüsüne karşıdır ve psikolojik bir rahatsızlık olarak kabul edilir. Bu suretle İntihar konusu hakkında pek çok araştırma yapılmış ve çeşitli tanımlamalarda bulunulmuştur. Kimilerine göre intihar, kendi canına kıyan bir insanın eyleminin adıdır. Kimilerine göre ise intihar, bir halk sağlığı sorunudur.'' Volkan METE...

Ne kadar sayıda insan varsa dünyada o kadar değişik karakter ve huy çeşitliliği de var. Birbirine tavır ve davranışları hiç benzemeyen altı, yedi milyar insan. Dünyanın kaynakları her ne kadar çok gibi görünse de yine de bazıları sınırlı. Hızla tüketiyoruz biz insanlar bunları tabi bu arada kendimizde tükeniyoruz, tükenen zaman ile birlikte...

Eşinden, dostundan, yakın arkadaşından kazık yemeyen var mı acaba? Bu soruya evet diye cevap verecek insan ya çok azdır ya da hiç yoktur sanırım... ''Hayat tecrübesi insanın yediği kazıkların toplamıdır.'' da derler. Buradan şu sonuca vara bilir miyiz? Çok kazık yiyen çok hayat tecrübesine sahiptir. Saf olabiliriz, tabi bunun içinde iyi niyet ve arkadaşları hakkında kötü düşünmemek de var... Duymuşsunuzdur mutlaka şu cümleyi de ''Birisi sizi bir kere aldatırsa suç onundur, ikinci kere aldatırsa suç sizindir.'' derler, iyi de ederler.

..

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

''Emekli İngiliz General Richard Shirreff, NATO ile Rusya arasında bir yıl içinde nükleer savaş çıkabileceğini öne sürdü.'' BASINDAN



İkinci Dünya Savaşında ABD'nin iki tane atom bombasını Hiroşima ve Nagazaki'de patlatmasının üzerinden neredeyse yetmiş küsur yıl geçti. Bu gün süper güç diye tabir edilen ülkelerde ve yine değişik kategorilerde ki bir kaç ülke de atom bombası bulunmakta. Nükleer antlaşmalar gereği atom silahı kullanılması her ne kadar savaşlarda yasaksa da yine de ülkeler terk edilmiş çöl gibi yerlerde nükleer denemeler yapmaktan geri kalmıyorlar. Gerçekten hem dünyamız, hem de insanlık için çok vahim bir durumdur bu yaşananlar.



Kısa bir zaman önce üstte ki beyanatı veren İngiliz Generali Richard Shirreff, artık ne amaç ile verdiyse bu beyanatı ki böyle bir şey gerçekleşecek olsa Allah muhafaza dünyamızın, bu güzel gezegenimizin altı üstüne gelecektir. Bu olaylardan da direk ya da dolaylı olarak onlarca masum ülke de olumsuz etkilenecektir. İkinci Dünya Savaşını araştıranlar Japonya'ya atılan atom bombaları sonucunda sadece insanların ölmekle kalmadığını, tabiatın ve çevreninde büyük felaketlere ve yıkımlara uğradığını göreceklerdir.

..

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Dünya çalkalanıyor. Orta Doğu Coğrafyası da hepinizin bildiği, gözünüzün gördüğü gibi kan gölü. Bizim ülkemizde bu hainlerden ve bunların alçaklıklarından üzülerek söyleyelim ki nasibini alıyor. Mezhepler arasında birlik ve beraberlikten yoksun bir İslam Dünyası var karşımızda. İslam Dünyası, diğer dinlerde ki ve ateist milletlerin dolduruşu ile birbirine düşmüş durumda, bir bölünmüşlük yaşanıyor. Oysa ki bu çok mezheplilik Rabbimiz olan Allah cc.'nin Kur'an da işaret ettiği ve hiç de hoşa gitmeyen bir durumdur.''Bölük bölük bölünmeyin sonra gücünüz azalır zayıflarsınız.'' buyurmuyor mu Rabbimiz. Ama kim okuyor ki hakkıyla onun Kur'an-ı Kerim de yazdıklarını? Kim dinliyor ki Hazreti Peygamberin zamanında ümmetine yaptığı nasihatleri, kim?


İlimden yoksun, bilim üretemeyen bir İslam Dünyasının varacağı yer yokluk, yoksulluk, fakirlik, kargaşa ve hüzün dolu günler olacaktır bundan sonra. Ne yüzle gelecekler birbirine düşen bu İslam Devletleri yarın bir yer de yapılacak İslam Konferansı Toplantılarına. Şu an da Orta Doğu Coğrafyasında bir sürü İslam Devleti emperyalist ülkelerin kuklası durumunda ve kuklalık durumundan da pek rahatsız olmuşlar gibi görünmüyorlar. İpler kimin elinde, diye bir soru sorduğunuz zaman, az çok yaşananları takip edenler de şöyle bir düşünmeliler ''Dünyanın en büyük silah şirketlerine sahip devletler hangileri acaba?'' İşte bu sorunun cevabı bu cümlenin içinde gizli; hatta gizli bile değil aşikâre, gün gibi ortada...


Dünyaya ayar vermeye kalkan, tüm dünyayı kendi emelleri doğrultusunda dizayn etmeye kalkan süper güçler de bir gün gelecek, oldukları yere çökeceklerdir. Varsın bu gün onlar kuklacı durumunda olsunlar. Bu gün kukla gibi görünen devletlerinde kendini bilen, vatansever, aklıselim sahibi insanları sabredip de seslerini çıkarmıyorsa, mutlaka bilsinler ki taşları bile çatlatacak sabırları vardır, lakin sabrın sınırları da zorlanırsa, gün gelir sabır taşları da çatlar...


Bu gün dünya da süper güç olarak adlandırabilecek, o kategoriye sokabileceğimiz beş altı ülke var hali hazırda. Dünya da bu ülkelerin pazar paylaşım savaşlarına her zaman açık. Geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerin zenginliklerini sömürmek ise bu emperyalist devletlerin artık hayat felsefeleri olmuş, bundan vazgeçmelerini beklemek hayal olur. O zaman yapılacak hareket bu emperyalistlerin oyuncağı olan ve olmaya aday ülkeleri bir an önce tatlı uykularından uyandırmak ve kendi ülkeleri için güzel rüyalar görmelerini sağlamaktır. Kukla devletlerin, bir şekilde satın alınan idarecileri her ne kadar iş birlikçiler tarafından parlatılsalar da bu onların kukla olma durumlarını değiştirmez. Gerçekten hüzünlüdür bir millet için devletlerinin başında kukla idarecilerin olması. Kukla devletlerin kukla idarecileri şunu unutmasınlar ki alkışı her zaman için kuklalar değil, kuklaların iplerini elinde tutanlar alır, bu sanatta da böyledir devletlerarası ilişkilerde de hiç şüpheniz olmasın...
..

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

İnsanlık, vicdan yok olmak üzere, merhamet ve sağduyu rafa kaldırılmış artık. Uçaktan o bombaları salladığında bazen Rus uçakları, bazen Beşer'in uçakları, bazen baba yarısı olmayan amcanın, Sam Amcanın uçakları, aşağıda insan mı var, çocuk mu var, yemek mi yiyorlar, kaçıyorlar mı, sokakta oynayan bebeler mi var hiç bir önemi yok onlar için. Bağdat'ı, Kabili, Grozni'yi nasıl yıktılarsa, Vietnam'ı, Koreyi Irak'ı nasıl yerle bir ettiler ise, nasıl yeni silahlarını, bombalarını denediler ise yaptıkları olaylar ve yaşanılanlar/yaşatılanlar mazlumlara hep aynı... O Yüce Nebi Hazreti Muhammed sav.'in dediği gibi ''Küfür tek millettir.''Yüce Allah'da ayetinde "Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hristiyanlar asla senden razı olmazlar." (Bakara-120) buyurmaktadır. Neden savaşların büyük çoğunluğu Müslüman coğrafyalarında hiç düşündünüz mü? Küfür ile imanın mücadelesi bu aslında, kıyamete kadar da sürecek gibi görünüyor...



Savaştan önce 1.700.000 e yakın nüfusu olan Suriye'nin bu ikinci büyük şehri Halep, şimdilerde açlık, yoksulluk, yıkım ve salgın hastalıklar ile kıyasıya bir mücadele içinde ölmemeye, ayakta kalmaya çalışıyor. Şehirler ölür mü diyeceksiniz? Ölür hem de nasıl ölür, insanlık ve insan yok oldu mu şehir de yok olur, şehirde ki kediler de, köpeklerde, kuşlarda, komşuluk da ölür, şehirde ki türkülerde ölür. Ah o ölen masum bebekler, yüzleri ciğerleri, elleri, ayakları yanan o masum yavrucaklar. Gözyaşları ile yıkıyor ana babaları onları artık kefenlere sarmadan önce... Dileyelim ki o gözyaşları, akıtılan o kanlı yaşlar gün gelip zalimleri de bir çırpıda boğsun mahvetsin, inanıyoruz ki mahvedecek. Allah'ın adaleti mutlaka gün gelecek zalimlere de erişecek hiç kuşkunuz olmasın...



O güzelim Halep, o masal şehrinin şimdilerde nüfusu, eski rakamların çok gerisinde kalmış, yaklaşık olarak söyleyecek olursak 350.000 e kadar düşmüş durumda. İnsanların çoğu da yiyecek bir lokma ekmeğe bile muhtaç, bırakın elektriği ve suyu, karınlarını bile doyuramıyorlar. Haliyle çok zor şartlarda yaşayan bu insanlar salgın hastalıklarında en büyük hedefi durumunda, aylardır yıkanamıyorlar. Utanmaz, sıkılmaz bir şekilde hastaneleri bile bombalıyorlar alçaklar, içinde zerre Allah korkusu olmayan yaratıklar.

..

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Efendim bendeniz İsmail'den olma, Hatice'den doğma, Çorum'un Sungurlu kazasından, tevellüt binüçyüzkırkyedi İbrahim Bolkese. Şu karşıda görmüş olduğunuz, bacası filtresiz sigara dumanı gibi tüten mütevazı fabrika benimdir efendim. Rahmetli babamdan kalma bir fabrikadır. Ne üretiyorsun sorusunu soracak olursanız, ona da şöyle cevap verebiliriz. Başta düdüklü tencere olmak üzere, çatal, kaşık, bardak, çanak gibi bilumum mutfak araç ve gereçleri diyelim. Gayet mütevazı bir şekilde üretip, yine mütevazı bir şekilde iç piyasaya ve dış ülkelere muhtelif zamanlarda, çok mütevazı grostonluk tankerler ve yine mütevazi TIR'lar ile gönderiyoruz...


Baba mesleği dedik ya, bayrağı babamızdan devir aldık, biz de çocuklarımıza zamanı gelince, gayet mütevazı bir şekilde devredip köşemize çekilmeyi de biliriz evvel Allah. Demek ki neymiş, bu bir bayrak yarışı, bayrağı yere düşürmemeli...


Aşağı yukarı fabrikamızda beş yüze yakın işçimiz vardır. Benim işçilerim diye söylemiyorum ama hepsi pırıl pırıl el değmemiş pırlantadırlar ve benden bile daha mütevazıdırlar. Ne diyeyim ülke ekonomisine büyük katkı yapıyor hepsi. Hepsini alınlarından ve hatta spikerin kaleci Rüştü'yü işaret eden deyişiyle ''İşçilerim benim sizi her yerinizden öpüyorum, bu ülke sizin ile gurur duyuyor.'' Böyle işçiler ile gurur duyulmaz da ne yapılır? Siz olsanız belki benim duyduğum gururun on katını bile duyarsınız.


Efendim ben İbrahim kulunuz, refikam Gülbahar hatun ile altmışlı yıllarda çok mütevazı ve sade, İstanbul sosyetesinden bin beş yüz kişinin katıldığı bir tören ile Çırağan Sarayında dünya evine girdim. O zamanlar da Başbakanlarımız ve Cumhurbaşkanlarımız henüz kadrolu nikâh şahitliği yapmıyorlardı ve biz de ancak şahit olarak nikâhımıza o zaman ki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile Spordan Sorumlu Devlet Bakanını davet edebilmiştik. Ahbaplarımızın, eşimizin, dostumuzun icabet ettiği bu düğünde, bana ve eşime çok mütevazı takılar taktı, sağ olsun davetliler. Ben ne yaptım düğünden sonra? O toplanan mütevazı takılar ile kendime son model mütevazı bir mercedes ile, boğazda yine çok mütevazı nohut oda bakla sofa bir yalı aldım. Yalımız o kadar mütevazıydi ki hizmetçilerimize bile ayrı ayrı odalar veremedik de on yedi tanesini koğuş usulü bir odada yatırdık o zaman. İçler acısı bir durumdu gerçekten...
..

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Her çocuk geleceği satın almıştır
hem de beş kuruş ödemeden
sadece ve sadece
yanağındaki gamzeleri ve gülücükleri ile
belki bilmeden belki de bile bile...

Karşına masallardaki lamba cini çıkmasa da
heyy! ! ! Çocuk bir şeyler dile
bırak oyuncakları moyuncakları
çikolatayı gazozu çikleti
..

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Topraklarımızın yüzde üçü Avrupa'da da olsa,
Ben doğuluyum kardeşim; Asya'lıyım...
Bununla da gururluyum; bizler Asya'lı ülkeler,
Yoksuluz belki,Avrupa ve Amerika'dan,
Ama dünya ya çok şeyler kattık,
En az Avrupa ve Amerika kadar...

Ben doğuluyum kardeşim Asya'lıyım,
Bununlada gururluyum...
Güneşin doğduğu yer burası,
..

Devamını Oku