Attığım her adım benden uzakta
Bastığım her yerde yokmuşum meğer
Çırpınırken “ben” denilen tuzakta
“Ben” bana saplanan okmuşum meğer...
Aklım kumsal iken ben toz paresi
Çıktıkça yükseğe alçalır oldum..
Düşündüm, derdimin nedir çaresi
Susarak konuşmak sonunda buldum...
Esrarlı vuslata bir adım kala
Hasretin vecdiyle ben kement attım
Yürekte boğulmak ne güzel bela
Battıkça kurtuldum çıktıkça battım…
Görünmez cevheri buldum diyerek
Körlüğü kör ettim deli bir taşla
Bilmeyi bilmeden bildim diyerek
Boşluğu doldurdum dolu bir boşla...
Nasılların sebebini sorarken
Sualimi cevapladım ‘niçin’de
Çokluğumda yokluğumu ararken
Yalnız kaldım yığınların içinde…
Satır satır böldü beni heceler
Her kırkımı kırka yardım savuştum
Boşluğumu kucakladı geceler
Sessizlikte gürültüyle boğuştum…
Var’da yoku haykırırken her seda
Aklım ki, aklımı başımdan aldı
O’na gidiyorum bana elveda
Sonsuz olan sona bir nefes kaldı...
Kayıt Tarihi : 15.2.2010 14:07:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Cirpinirken ben denilen tuzakta ben bana saplanan okmusum meğer....
.
ÖNCELİKLE GÜNÜN ŞİİRİ OLARAK MÜKEMMEL ÖTESİ BİR ŞİİR OLDUĞUNU SÖYLEMEDEN GEÇEMEYECEĞİM.
Fazlası var, istisnası var, eksiği yok
Bütün içtenliğimle ve takdirlerimle gönülden kutluyorum.
‘SEÇİCİ KURUL’A DA TEŞEKKÜRLER.
*
Öylesine düşündürücü, öylesine dolu dolu, öylesine anlam yüklü bir şiir ki…
Adeta dolusuz yağmur, lapa lapa yağan kırcısız kar.
Başka bir deyişle, güneşli havada insanı donduran ayaz değil.
Güneşe uyanan bahar çiçekleri üzerindeki kırağı hiç değil.
Dosdoğru, içtenlikle ve şuurluca söylenmiş; gönülleri yumuşatan meltem, ruhları okşayan kıble rüzgârı gibi.
Coşku desen çağlayan…
İrfan desen, Yesevî, Mevlevî…
Bilgi desen, İbn-i Sina, Farabî…
Tasavvufun bütün incelikleri ve güzellikleri var.
Eksik olan neymiş -eksikler için- anlayamıyorum…
Dünya tezatlar dünyası, kâinat tezatlar âlemi değil mi?
İnsan, ‘meleklerden üstün, hayvandan aşağı’ değil mi?
*
Sanıyoruz ki, adım attıkça zamanı yakalayacağız, dünyanın sonuna erişeceğiz.
Her adım sonunda, yeni adım başlar.
Yürümeden yol alınır mı?
‘Bencillik’ yani ‘egoistlik’ insanın baş belası, saplanan zehirli ok…
Kim kurtulabilmiş ‘ben’inden, bencilliğinden?
.
Ne deriz, kızdığımız zaman?
“Allah, akıl fikir versin!..”
Versin tabi, akılsız başlara akıl, yüreksiz aşklara sevda… Versin ki, akıllıca sevmeyi, insan olmayı bilsin. Böbürlenmesin, kibirlenmesin, büyüklenmesin.
Aklıyla yücelere çıktıkça kendini çok akıllı zanneden gafillerden olmasın. Kâinat içinde toz zerresinden farksızken kendi bedeninden daha büyük yokmuş demesin.
Bütün bu büyüklenmeler ‘ok’tan beter değil mi?
.
Boş konuşmak akıllıca ve bilgilice konuşmak değildir.
Unutmayalım ki, çok konuşanlar, bağırarak konuşanlar sadece kendi sesini duyarlar.
Gerçeği, asıl olanı, var olanı görmeden fânilikte boğulmaya mecburdur insan.
‘Bilmiyorsan sus, adam sansınlar…’
Biliyorsan az konuş, akıllıca konuş.
Akıl yolu da, gönül yolu da seni ve dinleyenleri gerçeğe götürsün.
.
Âleme bakıp da her şeyi gördüğünü, her şeyi bildiğini sananalar hiçbir şey bilmediklerini bilmezler. Anlamsız, boş şeylerle beyinlerini doldurduklarını bilgi zannedenler, boşluklarını ‘boş şeylerle, yanlış şeylerle’ doldurduklarını fark edemezler.
Kısaca; zaman nedir, niçin vardır?
Hayat nedir, niçin vardır?
İnsan nedir, niçin vardır?
Âlem nedir, niçin vardır?
Ölüm nedir, niçin vardır?
Basit düşünenler için, akl-ı evvel ukalâlar için ‘geldik, yaşayıp gideceğiz, bütün canlılar gibi’ demekten öte değildir.
Bildiğimizi zannettiğimiz dünyamızda insandan başka düşünen, araştıran, gerçeği arayan, soran, sorgulayan, seven, sevdiğini gösteren, hisseden, anlayan, anlatan, zevk alan, yaşayan ve yaşatan, öğrenen, öğreten… başka mahlukat var mı?
İnsanı insan yapan bu hasletler değil mi?
İnsanı, kâmil yapan, insanı meleklerden üstün kılan bu özellikler değil mi?
İnsan olduğunu bilenler için…
.
Güya zenginleşen, çoğalan, artan bir dünyada yaşamaktayız. Garip olan, her şey gelişiyor, lâkin insan yalnızlaşıyor.
Güruhlar, çoklar içinde yalnız.
Kılı kırk yardıkça kendi benliğinde yok oluyor.
Sessizlik içinde, kendi iç sesinde boğuluyor.
.
‘Var’ olanı yok sayarak bağıranlar, kendi yokluklarının, fâniliklerinin farkında değiller.
‘Var’ın varlığını anlayanlar, son nefeste ‘O’nda yok olmayı isterler.
İlim, bilim demiyor mu:
“Hiçbir şey yoktan var, vardan yok olmaz’ diye.
Aynen öyle….
İnsan da özüne, ruh verene, can verene yani aslına rücu ediyor, etmek istiyor.
Madde yanımız da geldiği yere, dünyasına, şekil değiştirip aslına karışıyor.
.
Son nefesiniz şehadetle olsun.
Ebedî âleminiz huzurla dolsun.
.
BUGÜN GİBİ;
“GECENİZ GÜNDÜZÜNÜZE,
“GÜNDÜZÜNÜZ GECENİZE DENK OLSUN.”
…
TEBRİK VE TAKDİRLERİM DEĞERLİ UĞUR IŞILAK KARDEŞİMEDİR.
Sanat erbabıdır…
Fikir insanıdır..
İdealist ülkü insanıdır.
Severek dinlerim.
.
Hikmet Çiftçi
21 Mart 2022
Ama duygu yok.
"YA HAK SÖYLE, YA DA SUS!" -Hadis-i şerif meali-
"HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSAN DİLSİZ ŞEYTANDIR!" -Hadis-i şerif meali-
"YERİ GELDİĞİNDE(BİR HAKSIZLIK GÖRDÜĞÜNDE) HAKKI/HAKİKATİ SÖYLEMEYEN KİMSELERİN AĞIZLARINA MAHŞER GÜNÜ ATEŞTEN GEM VURULACAKTIR." -Hadis-i şerif meali-
"BİR YERDE BİR HAKSIZLIK/YANLIŞLIK GÖRDÜĞÜNÜZDE(MÜMKÜNSE) ONU ELİNİZLE DÜZELTİN. EĞER BUNA GÜCÜNÜZ YETMİYORSA, ONU DİLİNİZLE TASHİH EDİN. ŞAYET BUNA DA GÜCÜNÜZ YETMEZSE, O ZAMAN ONA KALBEN BUĞZ EDİNİZ Kİ, -BU İMANIN EN ZAYIF MERTEBESİDİR- EĞER KİŞİ BUNU DA YAPMIYORSA, ONUN KALBİNDE ZERRE KADAR İMAN YOK DEMEKTİR!" -Hadis-i şerif meali-
Şair kardeşimizde hece vezni ile şiir yazma konusunda büyük bir potansiyel olduğu görülüyor. Eğer tasavvuf kültüründen uzaklaşıp onun yerine,dini kıstas olarak (Kur'ani ve Nebevi- hadis- ) bilgilerini yeterince zenginleştirip, teknik olarak güzel olan şiirlerine bu ilahi manaları da enjekte ederse, şiirleri tadından yenmeyecek bir hale gelebilir. Kendilerini şimdiden tüm kalbimle tebrik ediyor, yeni şiirlerinde başarılar diliyorum.
TÜM YORUMLAR (23)