Tanışmadan önce böyle acımasız mıydı şubat
Sırf seni üşütecek ikindileri kollayacak
Kör esintiyle kıskanç poyraz
Soğuk sıkıntılar cirit atar hastane odalarında
İhtiyarsız anılar oyunlarını bozar rüzgârın
İnadına doğar iştahsız gün
Sinsi temmuz beyaz tenine dokunmak ister
Bensizliği fırsat bilirse güneş
İstanbul serinliğiyle saçlarına girerim
Gün ortası haramileri dağa kaçırır sevgiyi
Peri kızları vuslatımız için duada
Seninle uğraşır durur deprem karanlığı
Boğazında kıstırılmış yalnızlık
Yokluğum gözlerinde yığılmış
Yanağında kurumuş yaş izleri
Çıkar gelirim avuçlarına bir kaç damla
Özlemime yankılanır titrek sesin
Telefon avuçlarında tutuşur
İçinden neler taşıyorsa ismi yok
ya da henüz bilemediğin
nefesim sızar kırık pencere camından
Dalgın izler bırakırsın orda burada
Duvarlar fark ettirmeden küçülür
Dokunaklı bir gamze eksilirse gülümsemelerinden
Dudağına konan müjdeli bir kelebek oluveririm
Gün batımına dek taşırsın istemeye istemeye
Gecelerin borçları birikmiştir
Uykularını kaçırır dudaklarına değmeyişim
Yorgun akşamlar yüreğinde başlar
Hatırı sayılır kahve olurum herşeye rağmen
Bakışların kapıya mıhlanmıştır
Ayak seslerine dikkat kesilir kulakların
Öyle farz et öyle olsun
Sessizce gelen benim
Aşk tazesi, koklanmamış karanfiller getirmişimdir
Yıldız kokar mektuplarım
Gözyaşlarınla ıslanır kelimelerim
Bakışlarımın izlerini ararsın satır aralarında
Heyecanla umarsın kokum sinmiştir diye
Mırıldandığım şarkılar tüter sayfa kenarından
Gün olur ki yazmaz olurum
Sözleşiriz haftalarla
Son noktayı vururuz ayrılıklara yanında olurum
Kayıt Tarihi : 19.6.2010 02:35:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!