Yokluğuna düştüğümden beri güneşe hasret kaldı senli söylenen nağmelerim. Yazıyorum yine sana senden habersiz yokluğuna gebe. Bu kaçıncı doğuracağım çocuk kim bilir sensizlikten? Yarim, derin yaram, katran karam, biraz aldanışım, bir çok kandırılışım, sızım, yüksek kanayışım. Ben sana ne çok kanmışım, ne çok yanmışım.
Leyl ışıkları vuruyor beyaz kağıdıma, gözyaşlarım eşlik ediyor mısralarıma, mürekkep misali söylemeden yazıyor yürekten kanayanları. Öyle ya gönülden inmez mi gözyaşları? Sırrına ermişim işte gözbebeklerimin, bir adım atınca gözlerimin içinde hemen suretine rastlıyorum ilk köşede.
Bir sükut-u hayal sana kavuşmak şimdi, inceden yüreğe dokunan bir sızı. Yanan, kanayan, acıtan, ağlatan ve her defasında gerisin geri dönen adımlar. Resminin cümbüşünde kaybolalı çok olmuş, yittiğinden beri bende tüm renklerimi saklambaç oynamaya gönderdim. Tek renk tanıyorum artık yarına dair zifiri bir siyah.
Gemilerimi göndermiyorum adının geçtiği limanlara, kayıp bir gemiyim artık uçsuz bucaksız denizlerde. Karaya vuran gülüşlerim var sadece benden geriye kalan öyle ya bir avuç toprakta yitirmiştim tüm mutluluklarımı. Süpürüldü gökyüzünden şen kahkahalarım, celladım oldu bir kara bulut benim.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Teşekkür ediyorum değerli yorumlarınız için...
Bir sevdaki nazım ve nesir içinde yol almış gidiyor. Hanki türde olaya baksam sevdanın yakıcı gücü hemen kendini belli ediyor. Hoş bir düzenleme kutlarım sizi Esra hanım, elinize ve yüreğinize sağlık.
güzel pürüssüz okumaktan zevk aldım bir paylaşım olmuş kutlarım
Begenerek okudum kutlarım sizi
Bu şiir ile ilgili 4 tane yorum bulunmakta