1506-Yok anam yok...
bir fişli gönül tam orta yerden
çat diye kırılır
kalır divane tek başına
koca bir taş düşer
bir mahpushanenin damına
bir çöküntü salası gibi
ve ayrık süratle o an ayrılır
ihanetlerin kollarına
savunmasız kalır sabileri bu haksız duruma
böyle hiç mi hiç yıkılmamıştı hane
hiç düşmemişti ki acıyı bilip de bilene
hiçte olmazdı ki düşler
çıkara mahkum olunca istekler
netti bu hüküm
sen uzunca bir süre kalışta yat dediler
duruşta bir düşüne bilseydi ya
varıp da geriye zamanı bir sarabilseydi
ömür de solmasaydı ya
gece gibiydi göz ferinin zorlandığı
karanlığına niyazdı darlığı
hiç şaşırmazdı önünü bir görebilseydi
silinip de gitti de o anda mazi
sen öz aklınla
bu cahilliğe ham mı ham bulandın
illa ki de bu marazlarınla
saç baş yolduracaktır sana bu yaşam
mekan denilense canlı et yığını bir han
mahlûkatlar hissiz ve duyarsız
gözlerde hep nefret ve güvensizlik kol gezerler
vakit nedense burada hep beş kala da park eder
git desende bir türlü gitmek bilmez edepsiz
şimdi tüm cürümleridir
isyanlarına katık
atinin başını belaya saransa aymazlığının hatasıdır
bir dört duvar çarpar bu alık başa
vay
kaç pişmanlıksa gel de sayabilirsen say
illa sana da düşer bir pay
kana bulanmak arzusudur gönlün
çıkışta bekler de durur kaderinde ki ölüm
yok anam yok
çark etsen de bir çıkış yok
karalarımı şimdi vurdular yüzüme
ağlama anam hasret kaldınsa özüme
üzülme de
emanetlerim kaldı sana
siz neden ki üzgünsüz ortada bir şey yok ki
kendileri bir mucizeye muhtaçken
bu ölülerden de hala daha ne beklersiniz ki
gayri tahliyeye bıraktı yaslı ve yaşlı yalnızlığını
vasiyetiyse uyuz bir eşeklik hikayesi...
(07.10.2018) AZAP...
Kayıt Tarihi : 12.10.2018 22:17:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!