Yoğun bakımda 4 ay Şiiri - Kemal Özdemir

Kemal Özdemir
108

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Yoğun bakımda 4 ay

YOĞUN BAKIMDA DÖRT AY

Aradan 15 gün kadar geçmişti kendimi kaybetmişim , gözlerimi açtığımda kendimi yoğun bakımda buldum, hastane enfeksiyonu kapmışsın dediler. Asil tedavi şimdi başlıyor.

Ramazan’ın ilk günüymüş.
Epilepsi krizi geçirmişim, Solunum yetmezliğinden yoğun bakıma kaldırmışlar.     
Boğazımı delmişler, trasktomi takılmış solunum cihazına baglamislar,altıma bebek bezi bağlanmış aynı zamanda idrar torbası da var.
Bilincim yerinde ama sesim çıkmıyor, boğazımdaki hortumdan ve solunum cihazından dolayı, Sol tarafım felçli gibi sol ayağımı ve elimi kullanamıyorum. 

Esim de yok yanımda yalnızım  saat başı pozisyon değiştirtiyorlar, uyku uyuyamıyorum, vakit geçmiyor, sürekli hayal kuruyorum, kafamdan hikayeler üretiyorum, şiirler yazıyorum, fakat kağıda dökemiyorum kızım, birkaç defa özel izinle ziyaretime geldi yoğun bakıma ziyatçi alınmıyor. (Özel giysilerle yoğun bakıma alıyorlar).

 Kızım ziyarete geldiğinde defter, kalem istedim, derdimi yazarak anlatacaktım.

Yoğun bakımda karşımda elektrik panosu vardı, kapağının  üzerinde kocaman bir dijital saat ,saatin yelkovanı düşmüş sürekli o saati takip ediyorum saatin kaç olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Yattığım yerin tam karşısına;bir hasta getirdiler,kapkara bir deri, bir kemik naylon çadırın içinde yatıyordu”oksijen çadırı dedikleri bu olsa gerek “diye düşünüyorum,daha sonra normal yatağa aldılar. Elektrik çarpılmasından yanmış diye duydum.Hastabakıcılar ütopyalı diye lakap takmışlardı.

Sol kulağım hiç duymuyor,sağ kulağımda tıkanmıştı,KBB den geldiler muayene ettiler.  İşitme cihazı takıldı konuşma seslerini sonradan algılıyorum. Yatağın ucunda konuşan kişinin ne söylediğini anlamıyordum.Sağ kulağıma eğilip konuşmaları gerekiyordu.İşitme cihazının bir faydasını görmediğimi söyledim,tekrar KBB den geldiler,kulağımı yıkadılar sonra duymaya başladım ama sol kulak için yapılacak birşey yoktu.

Yattigim yerin tam karşısında bir kapı var tuvalet sanıyorum, sürekli girip çıkanları takip ediyorum, bazen orada oturup çay, kahve içiyorlar, dinlenme odası da olabilir diye düşünüyorum, bazen hemşirelere beni kaldırmalarını tuvalete götürmelerini  söylüyorum, yattığım yerle tuvalet 5-6 adım anca var ama yasak olduğunu, riskli olduğunu söylüyorlar.
Doktorum Her gün beni biraz, biraz yürütmelerini, tekerlekli sandalye ile dolaştırmalarını söylemesine rağmen yürütmüyorlar.
Hemşirelerin işine gelmiyor, çünkü zorlarına geliyor.            

Bazı hemşireler; hasta bakıcıların desteğiyle  tekerlekli sandalyeyle,kucağıma oksişen tüpünü verip gezdiriyordu, koridora çıkartıyor pencereden dışarıyı seyrettiriyorlardı.Sabaha karşı İzmir'in ara sokaklarındaki köhne evlerin ,loş sokak lambalarının ışıltısındaki evleri ve sokaklara park edilmiş arabalara bakıyorum.Pencereden sokağa bakmak bile o an benim için apayrı bir duyguydu.
Bu şekilde vakit geçiyordu.

Sabah, öğlen, akşam olduğunu yemek dağıtımına gelmelerinden anlıyorum, yemek dağıtımı yapılırken imreniyorum ,bende yemek istiyorum ama yasak, benim yemegim;mama sürekli mama torbasından mama ile besleniyorum.

 Hergün üç, dört tüp kan alıyorlar. Bir kolumda serum var,bir barmağımda sekrasyon aleti takılı , sürekli solunum kontrol ediliyor, burnumda hortumlar var.

Saat başı iki kişi yatağımı düzenliyor benim yatış pozisyonumu degistiriyorlar,bacak arama yastık sıkıştırıyorlar ödem yapmasın diye ,bir süre sonra bana sıkıntı veriyor, sol bacağımı kullanamadığım için yastığı atmakta zorlanıyor, saatlerce yastığı atmaya çalışıyorum,adeta yastıkla boğuşuyorum,sesim çıkmadığı içinde kimseden yardım isteyemiyorum, çünkü kimse söylediğimi anlamıyor,buda  farkında olmadan ayağımı güçlendiriyordu.

Geceleri uyuyamıyorum, birde huzursuz bacak sendromu var, sürekli hareket ihtiyacı duyuyorum.
Nöroloji doktoru ilaç veriyor biraz rahatliyorum.

Tam uykuya geçeceğim vakit hemşireyle hasta bakıcı geliyor pozisyon değiştirmek için başımın altından yastığı çekiyor, uyuyormu,uyumuyormu demeden aniden beni sağa veya sola döndürüyorlar, sırtlarım yara olmasın diye, zar, zor ayağımın altından attığım yastığı tekrar bacaklarımın arasına sıkıştırıyor kar,tabii bende uyku filan kalmıyor.

Hafta da bir gün banyo yaptırıyorlar, her gün vücudumu siliyorlardı .

Bir haftadan fazladır büyük abdestimi yapamıyorum. Bana lavman yapiyorlar,lavmanla birlikte basurum patlıyor rahatlıyorum bu sırada altım kan içinde kalıyor.

Tetkik için beni kolonskopiye götürüyorlar,daha önce sağlığımda iki defa yaptırmıştım,ne olduğunu biliyordum,makatdan hortum sokup bütün bağırsakları kamarayla tarayıp ,kanser olup olmadığına bakıyorlardı bu arada miyonlar varsa onları da temizliyorlar.

Basur için de ilaç tedavisi başlıyor.
Ameliyat öncesi basurum olduğunu söylemeyi unutmuştum.

Tek sıkıntım derdimi anlatamamakti.

Eşim Her gün üç vesait değiştirerek,Çırpı dan İzmir'e geli, doktordan özel izin alarak ,yoğun bakıma ziyaretime geliyordu ,
bana moral oluyor ziyaret saatini dört gözle bekliyorum.

 Bir kaç kere kızım ziyaretime geldi , küçük bebeği olduğu için bırakıp gelemiyordu hemşireler beni seviyor, benimle ilgileniyor, halimi, hatırımı soruyorlardı. yoğun bakımdaki en uysal hasta benmişim, tabii konuşamadığım için sesim çıkmıyor,bakım sırasında,sağa sola hareket ederek hemşirelerin işini kolaylaştırıyordum. Bazı hastalar sabaha kadar bağırıp duruyorlar, hemşirelere rahat vermiyorlardı, sürekli sızlanıyor ilgi istiyorlardı, bazılarıda ağrıdan, acıdan bağırıyordu.

 Ben yatakta sağa sola hareket edebiliyordum,buda hemşirelerin işini kolaylaştırıyor, bakımımı rahat yapıyorlar, zorlanmıyor,diğer hastalar kendilerinde olmadıkları için hemşire ve hastabakıcının kaldırmaları gerekiyordu,
çok zorlanıyorlar, hele altlarını temizlerlerken hastayı sağa sola çevirmek sıkıntıydı onlar için.

Koca bir yazı yoğun bakımda geçirmiştim, hayatımda almadığım kadar antibiyotik ve ilaç yüklemesi yapılmıştı, oldum ,olası ilaç kullanmayı sevmezdim ama burada yapabileceğim bir şey yoktu sürekli mamayla besleniyorum.

Kişisel gelişim kurslarında beyinle ilgili  öğrendiğim bilgileri hatırlamaya çalışıyorum. “Bilinçaltı, neyin gerçek olduğunu, neyin olmadığını bilemez. Bilinçaltımız, yönlendirdiğimiz her şeyi bir emir olarak algılıyor ve buna göre hareket ediyor.
Kendi kendimize tekrar ettiğimiz şeylerin hangisinin mantıksız, hangisinin mantıklı olduğunu da ayırt edemiyor. Kısacası neyi gün boyunca tekrar ediyorsanız onu doğru olarak algılıyor ve bilinçaltınız da depoluyor. Bu yüzden bilinçaltınıza, sizi sakinleştirecek ve mantıklı olan düşünceleri gün boyunca telkin ederseniz, sizi olumsuz düşüncelerden kurtarir” diye ögretmislerdi.

Zaman,zaman bir hıçkırık tutuyor, müthiş bir şekilde rahatsız ediyordu. Kursta öğrendiğim şekilde sürekli, ”hıçkırma,hıckırma “ diye kendi kendime konuşuyor, kendimi telkin etmeye çalışıyordum sürekli kendimi motive ediyor ,böylece hıçkırmamı unutuyordum.

Sürekli olumlu şeyler düşünüyordum, moralimi yüksek tutmak için.

Aynı zamanda ameliyattan çıktığımdan beri aklıma geldikçe diyagramdan nefes alıp vermeye çalışıyordum.

Doktorum değerlerimin normale dönmeye başladığını söylüyor,
kan almayı haftada bire düşüreceğini söyledi fakat benden hâlâ günde üç dört tüp kan alıyorlardı, her bakıma gelen hemşire 50 CC lik kan alıyor, konuşamadığım için bir şey yapamıyordum bazen tepki gösteriyorum, kolumu çekiyorum olmuyordu, yatakta kan vermemek için tepiniyordum.
Bazen öğrenciler kan almak için geliyor,onlari kovuyordum.

Bir keresinde erkek bir hemşire sol kolumdan damar yolu açıp serum veriyor,sanarım damar yolunu ya açamadı, yada yanlış açtı,serumu takıp başımdan ayrıldı,bir süre sonra benim yatağım,yerler kan gölüne dönmüştü,serum gitmiyor kolumdan kan akıyordu, erkek hemşire gelince telaşlandı,bana takviye kan buldu geldi. Bir süre sonra da bayan hemşire geldi, kolumdan tekrar damar yolu açtı, yerleri temizlediler,çarşafları ,yastıklarımı değiştirdiler,hastabakıcılarda yerlerdeki kanları yıkadı.

 Stajyer öğrenciler kan almasını yoğun bakımdaki hastaların üzerinde öğreniyorlardı, çünkü yoğun bakımda yatan hastaların büyük çoğunluğu kendisinde değildi ,kendisinde olanlarda acıdan bagiriyorlar,kan aldırmıyorlardı ,

Benim damarlarımda kan kalmamıştı, kan vermekten damar yollarım incelmiş damarları mı bulamaz olmuşlardı. Bir kaç kere  de damarı bulamadıkları için kasığımdan kan almışlardı .

Bir gün bir hastabakıcı yanıma geldi yoğun bakımdaki bir hastaya kan lazımmış benim kanım uyduğu için benden kan almak istedi.

Zaten benim damarlarımda kan kalmamış ellerim titriyor. Olmaz diye işaret ettim, homurdanarak başımdan gitti.
Yine bir hemşire kan almaya geldi, bende tepki verdim, elimi, kolumu çekiyorum, kan vermemek için çırpınıyorum, hemşire benimle baş edemeyince hastabakıcı dan yardım istedi ellerimi bacaklarımı tutarak zorla kan aldılar, bu yaptıklarının yasal olmadığını, haneye tecavüz den bir farkı olmadığını, şikâyet edeceğimi söylüyorum. Sesim çıkmadığı için yüzüme bon, bon bakıyor, söylediğimi anlamıyor,ne diyorsun diyor.

 Ben hep kafamdan bu düşünceleri kuruyorum, hastane personelinin örgütlendigini,toplanan kanların başka hastalara satıldığını ,yada alınan bu kanlardan prim aldıklarını düşünüyordum.    

   Bir gün hastabakıcı ile birlikte elinde tespihle iri yarı bir adam geliyor benimle konuşmak istiyor,homeroit ile ilgili bir ilaç pazarlıyormuş, güya tanıtım yapacakmış, hastabakıcıda bundan pirim alıyor, kafamı iki yana sallayarak istemediğimi belli ettim, birden üzerime çullandı ağzımı kapatti , hâlbuki sesim zaten çıkmıyor, bagiramiyordum, cirpiniyor, karyolayı tekmeliyorum o sırada bir hemşire görüyor ve “ne oluyor” diye bağırıyor adam ve hasta bakıcı beni bırakıp kaçıyor.  Sanıyorum hayal görüyorum,yada kafamdan kuruyorum,ilaçların etkisiyle halikasyon görüyorsa olabilirim.

Beni seven hemşireler den birisi; pazarlamacıların  birinden makyaj malzemeleri alıyor fakat ödemesi için parası çıkışmıyor benden borç istiyor ,kredi kartıyla ödeme yapabileceğimi söylüyorum ,bu konuşmaları işaretle veya yazışarak anlatıyorum. Hemşire beni zora sokmamak için, bahaneler üretiyor "telefonlar  çekmiyor" diye kredi kartını kullandırtmıyor.

Pazarlamacı ile birlikte gelen hastabakıcı bana zorla  hemoroit tanıtımı yapmaya çalışan hasta bakıcı.

 Hemşireye,bu hastabakiciya güvenmemesini söylüyorum,daha sonra bölüm doktoru hemşireye kefil oluyor,
‌pazarlamacının parasını o ödüyor “benim personelim tabiki ben destek olacağım” diyor.           

   Bir gece  yoğun bakımı ahlak polisleri basıyor, meğer fuhuş yapılıyormuş.

Bir gün önce içinde benimde bulunduğum bir ortam oluşmuş,
güya beni yıkıyorlarmış ama o geceyle ilgili hiç bir şey hatırlamıyorum, artık Hayal, rüya ,gerçek hepsi birbirine karışmıştı, hangisi Gerçek, hangisi hayal bilemez olmuştum.

Ameliyatıma giren profesör yoğun bakımda dolaşıyor beni görünce  ”serviste hangi odada kalmıştın  “ diyor.
Bu konuşması beni yoğun bakımdan servise çıkaracaklar gibi algılatıyor.

Bir süre tekrar servise çıkma hayalleri kurarak oyalanıyorum.

Sabahları doktorların viziteye gelip “nasılsın? ,Gözlerini aç, bir ağrın sızın var mı?” Dediklerinde , işaretle nasıl görünüyorum demek istiyorum, fakat bir şey söyleyemiyorum çünkü sesim çıkmıyor ,

Dr sol gözümü sürekli bantla kapattırıyor, hemşireler fazla dikkat etmiyor gözümü bantlarken yine de açık kalıyor amaç enfeksiyon kapmaması , iki gözümü yumarsam sol göz kapağım kapanıyor, bende sürekli iki gözümü birden yumuyorum doktorda beni sürekli uyuyor zannedip “Kemal bey uyan “diye sesleniyor.

Viziteye gelen doktorlar bana değerlerimin düzelmeye başladığını yakında taburcu olabileceğimi söyleyerek gaz veriyorlardı.

Birgün midemden yemek  yiyip yemek istemediğimi sordular bende başımı sallayarak "isterim" dedim, mideme bir hortum takılacağını söylediler, tamam dedim. Operasyon için genel cerrahi ye gönderdiler anestezi doktorum beni yalnız bırakmak istemedi benimle birlikte o da operasyona katıldı,genç idailist bir kızcağızdı bana moral veriyordu ,operasyondan önce kolonskopiye sokturttu ,büyük abdestimi uzun zamandır yapamıyordum, aynı zamanda hemoroit im vardı, çok şükür bağırsaklarım temiz çıktı, midemi delerek hortum taktılar. Bir kaç gün alışamadım.
Miğdemin içinde birşey unuttuklarını sanıyordum Mamayı ve suyu artık burnumdan  değil midemdeki hortumla peg den veriyorlardı.  

Yemeğin, suyun tadını unutmuştum, sol gözüm sürekli kapalıydı, enfeksiyon dan dolayı ışık almaması gerekiyormuş , sürekli bantla kapatılıyordu.

Sol gözüm görmüyor, sol kulağım duymuyor, sol kolum tutmuyor, kısacası sol tarafım  felçli.

   " Kolun ve ayağın yatmaktan kas zayıflaması olmuş" denildi fizik tedavisine ihtiyacım var.

Zar zor yoğun bakıma fizyoterapist getirttiler, ayağa kalkamıyorum ,öğlen fizyoterapist geliyor hareket yaptırıyordu.

Sagolsun benimle sürekli konuşuyor dışarıdan bahsediyordu.

 Önümüzdeki hafta 30 Ağustos tatil olduğunu gelemeyeceğini söylemişti günleri saati bana o söylüyordu bende yazarak derdimi anlatıyordum." Hoş gözüm tam görmediği için yazımdan birşey anlaşılmıyordu,kendim bile yazdığımı okuyamıyorum.Yeni yazı yazmak için kağıdı karalayan çocuklar gibi birşeyler yazmaya çalışıyordum. Harflerin birisi satırın altında diğeri üstünde ne yazdığım belli değildi." Fizyoterapistim;"Bu defteri saklayın,ileride anı olarak bakarsınız,hatıra olur"demişti, haklıymış, hâlâ saklıyorum.

‌Böylece hiç bitmeyecek ml gibi 3.5 ay'ı Yeşilyurt da 15 günü de Torbalı devlet hastanesinin yoğun bakımında geçirdim.
‌Günlerin nasıl geçtiğini anlayamadım bu arada eşim hergün ziyaretime geliyor bana moral veriyor, sonrada doktorumla konuşuyor bilgi alıyor, ertesi günde bana aktarıyordu , bugün,yarin çıkaracaklarmış derken  koca Yaz’ı yoğun bakım da geçirdim. Taburcu olmayı beklerken ”bütün değerlerin normal gidiyorsun ”dediler. Yürüyerek, güle,oynaya geldiğim hastaneden sanki sürünerek çıkıyorum.

Kemal Özdemir
Kayıt Tarihi : 22.6.2021 12:28:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Hastanede geçen 2 senemden bir kesit

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Kemal Özdemir