Yitik Zaman Fotoğrafları

Ali Osman Dönmez
38

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Yitik Zaman Fotoğrafları

-Cihan devletini kuran iradeye payitahtlık yapan şehre, Bursa’ya-

“Bir saniyelik çizgi film için 24 kare resim çizmemiz gerekiyor; ancak insan gözünün görme özelliğinden faydalanarak, bir saniyelik görüntü için daha az resimle –24 kare yerine 12 kare- çekim yapıyoruz.”
(Bir çizgi film yapımcısı)

“Eğer âyine bin olsa, bakan bir
Gören bir, görünen bin bin göründü”
(Yunus Emre)

I. sır önü/bekleyiş lim/anı

samyelinin ka/vurduğu fetrette
yandı kadîm resimler
kareler isli, eksi(-) k
rüya paramparça…

yosunlu mermer hafızada
çırpınan dilsiz deniz
anibal’dan orhan’a
yüzen zaman cesetleri

bu lodos akşamında
başımıza çektiğimiz kubbe
-kalbe soy desenler çizen hüzün-
derin bir sükût mahzeninde…

aynalar ne vakit çağırır
zihnin yitik mirasını
hangi lim/anda güler yüzle karşılanır
eldesiz bekleyişler

dokunsak billûr halitasına
nisyan küfü yakar genzimizi
hüzzam yapraklar gibi savrulur hançeremizden
nim sofyan ikindiler…
lâl bir eylül besler nağmeleri
ahengi bozulur ayinlerin, üşür mısralar
dağılır kaç şiirin evreninden apardığımız hayal
düşer kırık camlar gibi
ayaklar altına

‘şaşı’rır zam/an aynasında gözlerimiz
aynalar ki kâh çukur kâh tümsek
kâh puslu kâh yalancı fecir
deminde durmaz değişir
hayat sularında anbean yüzümüz

deri/n/de tutuşan alevin esrikliğiyle
sır(r) larında yüzdüğümüz alacakaranlıktan
dökülsün isteriz avucumuza yıldızlar
o hayalle yoklarız gözlerini müneccimlerin
vuslat; uzak ülke, kısadır adımlarımız
geçeriz küllenmiş hatıralar havuzundan
yakamozlu mazi denizlerine

II. sırrın karanlığında/derin bir ses

ey kaç bin yıllık tılsımı kurcalayan arrâf
bakir ufuklar kollayan simyager!
yarımsa fotoğraflar
bırak ellerini hayalinle sar beni
en çok o yanınla avla
sularda u/yanışım vardı
sen yoktun o zaman; ben vardım, gözlerim…
ateş gibiydi buz gibiydi
gizliden gizliye açan
sularda kendime u/yanışım…

III. sır önü/tarizden beslenen dış ses

kendi masalıyla sermest şehre
yeni nağmeler fısıldar mı ozan
anahtarı ortak zamanlara asılı kentin
hangi ân ayartır bakışlarını

ozan tozlu aynadan mısralar damıtsın(!)
sırlasın kalbini, fecre tutsun(! !)
sonra yorumlasın bütün sırrı bugünün sularında(! ! !)
geçmişi kur(sun) tarsın zamanın sır(r) larından(! ! ! !)
bilmez misin?
bütün ırmaklar aynı dili konuşur
ve söylemez hiçbir ân aynı şeyi
kim içebilir tan’la aynı pınar’dan
“bir veda gibi her nefes
alışılmış kıyılardan”

IV. sır önü/ içses

ben de kurabilirdim şiirime
nağmeden, rüyadan ve mimarîden
temaşa ettikçe derinleşen bir dünya
ve yüzerdim “ipi kopmuş uçurtmalar gibi”
onun engin sularında

lakin bilirim
tan’ın vuslata erdiği pınar’a
hangi dudak değse, eprir
eprir geçtiği yollar ve dağlar
ozan bakir patikaların seyyahıdır
kendi oyar geçtiği dehlizleri

V. sır önü/derinleşen içses

nice rüyalar büyüttük aynalarda
bazen bizim.. bazen bizden ıraktı
-nihandık pür-tâb-ı mücellâsında-
bazen baştanbaşa tuzaktı

hafızası uyuşmuş kümbetlerin
çinilerinde uykuya dalmış hikâyeler
ne bir asâ ne de mesih…
kendilerini aydınlatacak ayna bekler
ayna ki siler tozunu unutuşun
çeker zihnin aydınlık denizine

VI. sır önü/dış ses-itiraz

mecrasından ayrılıp
aynaya süzülen bir çift göz
ne görür maziye dair ne söyler
tozlu dudakların söylediklerinden gayrı

VII. sır-gerçek kesişmesi/eşik

mücadele durur, sükûnun havuzu genişler
. . .
…….(..) ve uykunun derin mağarasında
zamanı uyandırır yemliha
dağılır mahmurluk bulutu, örümcek evi
sarmaş dolaş dehrin iki ucu

kurulur şehr/âyin, dirilir şehir
güler neşatî’nin sırrolduğu aynada
içbenimizde yakamozlanan
yitik zaman fotoğrafları

VIII. temaşa şöleni/içses

gölgeleri geride bırak
ihtişamı seyret aynanın sularında
aydınlansın zamanın düşü(rdüğü) yitik yüz

IX. temaşa şöleni/gözden göze soru ırmağı

içine yürürsün bağrına taş basmış analar gibi
sevda masalıdır, süzülür yeşil/gözlerinden nilüfer
hangi yana baksan tutuşur bir hatıra:
bazen ecelini yitik tahtında taşıyan
cem olur dalgın bakışlar
bazen kabına sığmayan
esaretin köpürttüğü yıldırım
hüzünlü dalışlar

hangi masalın kafdağı
hangi âşığın ankasıdır yüzün
keşiş dağı yamaçlarından sarkan
zülüflerine kim tutunmuştur
kim takmıştır gerdanına
oğuz obalarının
bin ömür solmayan çiçeğini

sırrı aydınlatan sözler sende uyandı, sende sustu
kandillerin gözlerinden süzülen buhurlu hüzün
ne söyler şimdi yitik kubbenin mimarına
ne söyler tılsımını güneşe asıp giden eller
şarkı kanatan melâl ne söyler
ne söyler metruk hanlarda hâlâ nöbet bekleyen ıtır rüya
ahşap hatıralara tutunan güvercin ne söyler
ne söyler kum saatinden dökülen remil
dehrin kavuğuna hapsedilen mukarnas
ne söyler servilerle endam yarıştıran sevgili

ey yosunlu mermerlerin koynunda uyuyan
celî sülüs hû
ey derin suların aynasında
kadîm macerayı seyreden yarımada
hangi hülyayı yitirdik dehrin zembereğinde
hangi akrep esir etti zamanı
hangi sırrı kilitler asırlardır
sedef kakmalı sandık

küllerinden dirilen surlardan bilirim
ördekli’den, gökdere’den
baharat kokusunda cihan kurulan hanlardan
bulutsu gözlerinde ara ara çakan
yakamozlardan bilirim söyleyeceklerin var
söyleyeceklerin: meselâ gümüşlü’den
-eski manastırda ışıyan fecirden-
kargaşadan âri o içdenizde
mavi sükûn yudumlayan muradiye’den…

ey şehlâ bakışlarında lâl gurbetler saklayan münzevî
asırların giz semasında süzülen seyyare!
biz zamane kelebeklerine
ikbal hazzıyla ağulanmış pervanelerden
ateşle sınanmış hatıralar sun
ki, küfeki perdelerde aydınlansın yüzün
dağılsın gönlümün sözsüz lügati derin hüzün

X/a. sırrın aydınlığında/berrak bir ses

mistik tahtın eşiğinden bir ‘azîz’
yelken açarken payitahtın burçlarına
şamdanlarda öksürmeye durdu ışıklar

yitirdim güneşinde serpildiğim iklimleri
kıtalar koptu yüreğimden sularım azaldı
puslandı alnımdaki sırrı aydınlatan aynalar
ebrû bazen kaş, bazen nakıştı
ebrû en çok kalp gözüyle ummanlara bakıştı
oysa sularım azaldı kıtalar koptu yüreğimden
şimdi eksi(-) k.. albümdeki tozlu fotoğraflarım
ebemkuşağı bende başlar lakin bilmem nerde bittiğini
yarımdır nağmelerimde ıtrî
harabelerde toz yudumlar meçhul mimar
tecahülü ârif sarmış bazı dallarını
kime söylesin ihtiyar çınar
hikâyenin hazin akıbetini

hangi taşı okşasan baştanbaşa sükût
kan/dırılış şarabına umut banar dudaklar
hercai bir takvimin sürgününde ihtiyarlamış şafaklar
hayali tahta oturtulan talihsiz başlar
hangi gözlerle süzer uzaktan payitahtı
tercihini babadan yana yapan evlât
nasıl kanatır hisli bir anne kalbini

bazen karanlık denizlerden
meçhul bir fırtınanın taşıdıkları ürpertir yüreğimi:
‘elhamra hangi masalın sürgünüdür şimdi
gırnata hangi zürriyetin çocuğu
oysa üsküp, ikbal yıldızıydı kubbelerinde açan
söyle hangi slav mevsimi yeşertir köke yaban düşmüş ağacı’

X/b. sır parazitlenmesi

“da-di-da-di-da-di” ^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
^^^^^^^^^^^^

XI/a. sırrın aydınlığında/zihin ve ses parazitlenmesi

mum alevinde yandı kadîm hayaller
hangi pervane kanar artık lâm/ba’nın çiğ alazına
âhenk takıldıysa kös’ün kanatlarına –çınlar mutlaka kulakları-
murakabeye dalsın alaaddin ıssız sahilinde
söndürsün fenerleri, zamanı döksün sırça kadehe
cem nasılsa yitik sultan, robenson gurbeti yansımış sulara, durulmaz
durulmaz, cuması unutulmuş haftaların
tahta kılıç, uyuz merkep
serkeş bir karikatür, endam aynasında donkişot
^^^^^^^^^^^^^ hafızamallakbullak
dolunca kulaklarıma metalllllllllağıttttttttlar
yitirdimahennnnnnnnnngggginidevirlerin

^^^^^^^^^^^^^^^^^^
^^^^^^^
— ekseni kaymış dünyaların çocuğu.. şair! /
Pek ham duruyorsun soy libaslar içinde

— asrın keşmekeşinde üşüyor ruhum/
bol geliyor kalemime ustaların biçtiği gömlek/
yaşlanıyor zaman ırmağında his ve düşünceler de/
sen özgür şafaklara ‘mevlid’ yazarken/
‘mersiye’ damlar kalemimden çelebi
^^^^^^^^^^^^^^^^^
^^^^^^^^^^

XI/b. sır parazitlenmesi

“da-di-da-di-da-di” ^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
yırtıldı billûr rüya
paramparça şehir, tuz-buz düş örgülü ayna
derinde zamkı düşmüş zaman cesetleri

XII. sır önü/iç-dış hesaplaşması

aynalarda için dışın bir mi
hangi sırrın düşer tarandığın sulara
ozan, dostum
annenden miras yüzü hangi ‘devir’de yitirdin
‘dön’düğün metal ninniler
sema ettirir mi o kadîm hülyanın sularında
ozan, kandırma kendini, sana kim inanır
kirletme gümüşlü’nün fecre ayna tutan ellerini
maskeni fırlat, masum bir yürekle eğil berrak sulara
mısraların dudağına büyük bir ünlem koy!
bırak efsunlu sularında yıkansın şehir
bırak yosunlu mermerlerde uyusun zaman

Ali Osman Dönmez
Kayıt Tarihi : 27.8.2012 23:01:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bu şiir, jüri üyeliğini Hilmi Yavuz, Füsun Akatlı, Beşir Ayvazoğlu, Dilek Doltaş, İhsan Deniz, Metin Önal Mengüşoğlu… gibi isimlerin yaptığı 2009 Tanpınar Edebiyat Ödülü'nde 2.liğe layık görüldü.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ali Osman Dönmez