Gecenin kanatlarında sürgün bir yolcuyum,
rüzgârın dilinde kırık bir ninni dökülüyor
zamanın eğik yüzünden,
bir bardak çayın buğusunda kaybolmuş anılarla.
Yokuşu ağır, sancısı derin sokaklar,
eski bir gramofonun hışırtısında yankılanıyor sesim,
ağır aksak bir melodinin izinde
kalem tutmayan ellerimden dökülen harfler,
ölüme gülen gölgelerle dans ediyor.
Ben ki; sevdayı unutmuş bir seyyahım,
şiirin tuzlu denizinde yüzerken
dalgaların sarhoş türküsüne kapılmış,
her köşe başında bir cümle düşürmüşüm.
Kırık dökük adımlarla yürüyorum,
gönlümün sokaklarına çıkan patikalarda.
Rüyalarımın haritası kayıp,
her uyandığımda başka bir düş kırığı
örtüyor gözlerimi,
sessiz çığlıkların yankısı var duvarlarda,
görmediğim yüzler saklı aynaların arkasında.
Zaman, paslanmış bir kapının gıcırtısı gibi,
içimde tınlıyor durmadan.
Bir çocuk sesi duyuluyor uzaklardan,
çığlık çığlığa, umudun peşinde
kendi köyünü arayan
bir yolcunun yankılarıyla dolu.
Gözlerimden düşen yağmurlar topluyorum,
her damlasında bir eski dostun gülüşü,
bana uzak, bana yabancı
ama hiç unutmayan o seslerin gölgesinde,
karanlık sulara düşmüş gökyüzünün hüznü var.
Bir kervanın çan sesleri duyuluyor,
gün batımının kızıllığında kaybolan
uzak şehrin sisli yollarında,
her adımda biraz daha unutuluyor
isimler, suretler, kırık dizeler.
Sesler yitik, yüzler kayıp,
bir eski defterin arka sayfasına saklanmış,
unutulmuş şiirler gibi,
gözlerimde birer damla nem,
dudaklarımda bir hiç’in yankısı,
sessizce yürüyorum o bilinmez yolculukta.
Kayıt Tarihi : 23.9.2024 12:02:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!