Bir adam var, mazinin karanlık sahifelerinde kaybolmuş,
Zemherî bir rüzgâr gibi, dokunduğu her şeyi üşüten.
Sinesi mühürlenmiş, dilinde suskunluğun kilidi,
Ne bir feryat salabilir âleme, ne de bir âh ile serzenişte bulunabilir.
Zaman, ona dokunmaz artık, saatler dahi sırtını dönmüş,
Gözleri, bir mehtabı seyredip de ona erişemeyen müptela gibi.
Kim sorsa hâlini, cevabı hep aynı;
Bir çift suskun göz, bir de tenhalarda yankılanan solgun bir nefes.
Gör ki, dünya dönmekte, lakin o hep aynı noktada,
Bir hayalin izini sürerken, izler de silinmiş.
Bir zamanlar kalbinde yükselen gülistan,
Şimdi, hazânın perçemine dolanmış kül rüzgârlarından ibaret.
Kimdir, nedir, ne yaşar, ne ölür?
Bilmeyen, bilmez; bilen ise dillendirmez.
Lâkin her adımı, kalbine saplanan paslı bir hançer gibi,
Her nefesi, ciğerlerinde yankılanan elemli bir yakarış.
Geceleri, yıldızlara serzenişte bulunur,
Ey semânın şahidleri, hangi kadîm kitapta yazıldı bu hicran?
Hangi kader, hangi kalemin titreyen ucunda mühürlendi?
Hangi dua, kabul olmadan sahibini küle çevirdi?
Bilmezler, bilemezler…
Bir vakitler bir gönlü varmış,
Ama gönül, kaderin insafsız ellerinde lime lime edilmiş.
Şimdi ne bir isim kalmış yadigâr, ne de bir iz…
Sadece bir siluet,
Varla yok arasında hapsolmuş bir hayâl,
Tenhaların girdabında kaybolmuş bir feryat,
Ve feryadını duyacak kimsesi olmayan bir mahzun…
Kayıt Tarihi : 14.3.2025 07:57:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!