O gün gittiğimiz misafirlikte kendim ile büyük bir mücadele içine girmiştim... Hanımda benim böyle şeyleri hiç atlamazdı aslında misafirliğe giderken. Ama nasıl olmuşsa olmuştu işte... Ayak baş parmağım çorabımı yırtmak üzereydi...
Utangaç çocuklar gibi, bir ayağımı öbür ayağımın üzerine getirsem, o da olmayacak. Ev sahipleri, başka başka misafirlerde tam karşımda oturuyorlar... Yok yok, en iyisi ben yine bir ayağımla öbür ayağımın üstünü kapatayım bakayım, onlar çakana kadar, çakarlar ise koca başparmak yırtık dondan çıkar gibi çıkacak ve ben nakavt olacağım misafirlikte...
En iyisi laf açayım da dikkat dağıtayım. Sonra konu konuyu açınca onlarda yere, ayağıma bakmak yerine, yüzüme yüzüme bakarlar bu arada başparmağımın ısrar ile firarı da göz önüne gelmez... Bir müddet ayağımı öbür ayağımın üstüne getirsem, ama devamlı da olmuyor, çok dikkat çekecek bu seferde...
En iyisi evin hanımından çaktırmadan terlik istemek. Çok kalabalığız, bir de benim ayağıma verecek terlikleri kalmadıysa yandığımızın resmidir... Vardır canım herhalde, kocaman ev de üç beş terlik ile de misafir karşılamazlar arkadaşlarım...
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta