Yirmibiraralık Şiiri - Mesut Bekil 2

Mesut Bekil 2
2

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Yirmibiraralık

Aralık çerçeve arasında duruyor yalnız bir ben gibiydi
düşlerdeki kirli, eski bütün geçmişimle beraber bir tiz
belki senin kulağına fısıltı eden ilk rüzgardı o geçmiş
akın eden beraberlik bitirmişti bütün pisliği
ben dağların ardından yeni bir gelecek yelkeni açtım

betimlenmeyen hiddet duruyordu
geçmişimle senin aranda
farz ilk çağlarda buna sükunet diyordu
ben ise biçimsizlik sandığım bir şey
aralıksız bir sevginin tesellisi yatıyordu
koynumda
bizim bir şey anladığımız yok sevgilim
sevgiden
sadece yeni volkanik dağın bize patladığını sanıyorduk
belki de.. evet o ateşte yanmıştık
elbette beklemiyorduk, üzerinde tartışmaya kapalıydık

bütün yalnızlıklar üzerine iptila edilmiş...
vaziyette duruyordu, bizim bir başlangıcımız buydu
doğruydu belki, bütün başlangıçlar bir tüy taşıyordu
gövdelerde, bunu ilk onda duymuştuk
acı bir serüven hikayelerinde
bizim başlangıcımız da belki herhangi bir insanın yaşadığı
hayat gibi sıradandı sevgilim, absürt
yağmurun beslediği tohumlar ekilmişti gövdelerimizde
sevgilim bizim gövdelerimize yakışırdı koca ormanların uğultusu
bizim sevgimiz yüceltirdi belki de bütün kanunu

benliğimin henüz kıvrılmayan üstü belki en çok bize yakışırdı
sanki bunun gibi başlayan ve kelimelerin üzerine bindiği
anlamlarla beraber bütünlük sağlıyordu sevgimize
bütün kelimeler sıralanmıştı bize yakışır durmak için
hanelerimizde
sevgiye, hasrete anlam vermek ne kadar zordu oysa sevgilim
belki seni tam anlatamayan kelimelerle

türkçe sözlük pek anlam üretemiyor gibi
geliyor bana bugünlerde
ben dağların ardından yeni bir gelecek yelkeni açtım
oysa
ilişkiler başlamadan bittiğine tanık olduğum için
belki kelimeler ürkütüyor beni sevgilim
çaresiz kalmış haneler bir dalavere gibiydi
yeryüzünde

bir kar tanesi yeryüzüne varmadan varmak istedim
bütün kelimelerin içindeki bir anlama
yepyeni bir karar almıştık biz, uyuyan güzele biz dokunacaktık
biz yepyeni yelkenler için güzel bir uykuyu bölebilirdik
arada bir kafamızın uzaklara daldığı gibi
bu varsayım da çok uzaklara daldı

gitmek zayıflara verilmiş bir görevdi sevgilim
gövdelerimizde taşıdığımız tüyler bile
bundan daha ağır gelebilirdi, sevgiden bile yüksekti

birbirimize kattıklarımız belki hiçliğe sürüklüyor
sevgileri, denizleri bir de ırmakları
yaz gelmeden bir kar tanesi düşmeliydi yeryüzüne
bizim bir olabilmemiz için
ben dağların ardından yeni bir gelecek yelkeni açtım
bunun için pek çare edilmiyordu başucunda veya dizlerinde

-sadece sevmek yetmiyormuş
ne kötü bir cümle-boş hanelerde
yaz henüz işkence altındayken kışa hürmetsek kötü olmaz mı..
bir deri bir kemik halde?

baharın adını ben koymamıştım oysa ki
yaz ve kışın arasına giren dipten uçurumlardı bütün baharlar
zamanın da bunda bir parmağı olduğunu bile bile nasıl inandık ona?
herhangi bir şeye zaman vermek çok acizlikmiş sevgilim.

bütün duyguları işkenceye almışlar
kalbim çarmıha gerilmek üzereyken
ben dağların ardından yeni bir gelecek yelkeni açtım
bizi ne kurtarır sevgilim...
henüz adını koyamadığımız birbirine uzaklığı olan mahallelerde?

yirmibiraralık henüz keşfedilmeden önce ayrılıklar uzun sürerdi
bu gece ayın karanlık tarafına serileceğim, uzantısı olmayan
derinliklerinde
ah birde takvim yapraklarından geri kalan günlerin anısına
jiletle oynayacağım
sana bileklerimi-kalbimi bağışlayacağım
bütün durgunluklar bu yeryüzünde kendini kaybediyor

martı sesinden uyandığımda bir tiz yankılanıyordu
kulaklarımdan ruhuma kadar inen uçurumda
sevgiler yaşıyordu karanlık boşluklarda
elbette uğraş veriyordu sevmek, acımak, örselenmek
türkçe bu aralar yeni kelime üretmiyor sevgilim
hiç bir şeyin anlamı pek tat vermiyor bize
buna rağmen;
ben dağların ardından yeni bir gelecek yelkeni açtım
en ince ayrıntısında seninle beraberken

lirikler gittikçe çoğalıyor intima hanemde
kimsenin olmadığı bir yer hayal ede ede yalnız kaldığımda
pek çare değilmiş sevgilim yalnız kalmak, aç kalmak, sevgisiz
abanıyorum gittikçe jilete
intima diye bir şey kalmıyor bizim bir olmamız için geriye

sanırım jilet en çok senin yüzüne yakışırdı
jilet bizim ilk aletimiz sayılırdı tesirsiz hayatımızda
ruhlarımızın seviştiğini öğrendiğinde ne zaman
bileceksin bizim bir hayal ürünü olduğumuzu?

jilet kadar ince tenine bir el bıraktım, bir bilek
martılar gittikçe bağırıyor sevgilim, lirikler artıyor
belki de evet! lirik bu şiire yakışırdı sevgilim
aşk, hainleri yumuşatan bir saçma eylem

aşk henüz türkçe sözlüğünde anlam kazanamayan bir eylem
seçilmeli
aşk her şeyi kaybettiren bir anlam seçilmeli hayatımızda
bizim aramızda ki tek düşmanı seçmek ister misin?
aşk-zaman

ben dağların ardından yeni bir gelecek yelkeni açtım
geride bıraktıklarımızı yıka yıka
dağ başına bir bayrak astım, bir militan kendini astı
bileklerimizden akan kanlar bir anlam kazanamadı
martılar bütün gözlerimizi oydu sevgilim
seni henüz görmeden bile

gittik. ayın bir ucundan diğer ucuna savrulduk
yarım kalmış anlamı olmayan aşkta bir militan gibi asılmıştı gökyüzüne
türkçe sözlük gerçekten anlam veremiyor didaktik şiirlere
evet evet! lirik en çok sana yakışırdı sevgilim

lirik kalite eskidenmiş, boyun eğdik bütün zavallılara
buna rağmen beraber açtık geleceği dağlarından ardından
japonlar yapıştırıcıya abanıyor, ben kırık kalbimi onaramıyorum
kimse olmadan ve üstelik bileklerde sayısız izlerle
geriye sadece bıraktığımız iz bu olmamalıydı sevgili
türkçe sözlüğe veda etmeliyiz
bir anlatıya kulak vermediğimizden

yirmibiraralık geçen seneden daha uzun geçiyor sevgilim
ay döndükçe başım dönüyor, aklım dönüyor
bir sen sevgilim-bir sen dönmüyorsun geri bana
bileklere, martılara, aradenizlere
türkçe sözlüğüne yeni kelime eklendi bu gece
aşk gerçekten de senin adınmış aktivite

gitmenin de bir eylem olduğunu öğrettin
gülmüştük jiletle beraber apansızca
koca bir kış girdi aramıza- aralıklar pek önem taşımıyormuş aydan aya
fırlatılmış bakışlar savuran ham kadınlarda

ayın yeryüzüne iniş yapan iki serseriydik
az kanaviçe, az petrol kadehi
temizlik pek yakışacak kesik bileklerimizden ellerimize
ellerime ellerin pek yakışacak aktivite
yirmibiraralık tükenmek bilmiyor, ruhumuzdan ödünç verdikçe

bu yaz pek serin geçmişti, aralıkların pabucu da anlam vermiyordu
bizi deli eden rüzgarlar gittikçe şiddetle bizi kınıyordu
gittin. koca küfürler yığıldı kaldı aramızda
türkçe sözlüğü ağlıyordu
yanında da kimsecikler yoktu.

rapunzel'in başı beladan eksik olmuyordu
aramızda duvar koyduğumuz engel gibiydi suratı
türkçe sözlük küfürler ediyor rahatlığa
yerinde duramıyor çığırından çıkmış yalnızlığım
bunlara bir anlam katmalıydık
bende dayanamadan
dağların ardından yeni bir gelecek yelkeni açtım

peşimi bırakmayan huzursuzluk gibiydi
kurtla kırmızı başlıklı kızın arasındaki kavga
biz bitirecektik bütün bu husumetleri
türkçe sözlüğü tutulmayan sözlere çok kızgın bu aralar
geri döneceksin diye de söz vermeni bu yüzden istemiştim

muhteşem aşklar mı yaşıyoruz pamuk prensesin başucunda
aşkı ağlayanlar özetliyor diye söylemişlerdi
tabutun başında ağlayan en çok biz olduk sevgilim
aşk yeni kelimeleri ardı sıra bırakıyor
yalnızlığa kenetlenmiş durumda
bu yüzden
yedi parçam yedi kölen olmuştu

şimdi bize ne demeli sevgilim
birlikte olamamanın sanatı olabilir miydi
uzaklara yakışan iki denli serseri
ellerini kezzapla yıkamış iki aptal aşık
savaş ekilen bir memleketin büyük çukuru mu?

söylesene sevgilim
yoksa ağlayacağım, yoksa bütün yalnızlar ağlayacak
türkçe sözlüğü iflas edecek
derinime işleyen bütün sevgiler yok olacak
sende ağla
ağla ki var olduğunu bileyim
dokunabileyim kesik bileklerimle gözlerine
ah nasıl unuturum ki
türkçe sözlüğü ağla kelimesinden pek hoşlanmazdı
üstelik dağların ardından yeni bir gelecek yelkeni açılmışsa

her şey
çok uzak artık
çok uzak artık
her şey

acı çekmek yetmiyormuş
vazgeçmek için
vazgeçmek için
acı çekmek yetmiyormuş

Mesut Bekil 2
Kayıt Tarihi : 21.12.2020 18:44:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mesut Bekil 2