YİNE SENİ, HEP SENİ SEVİYORUM…
Özlenen bir deniz kentindeyim şimdi. Ve şafağımdır gözlerin. Avuçlarıma sinmiş kokuların var ellerimde. Örselenmemiş umutlarla açtığım kapımsın sen.
Ve susturulamayan türküler gibiyim ben. Yasaklanılan ama hep okunulan. Her şeye rağmen güçlü. Herkese rağmen var. Ne zamandır susuzluktan çatlamış mutsuz ellerimi yaşama yeniden yumruk sıkıyor.
İçimdeki kadının üşüdüğü tüm yoksun günlerin gecelerin ardından, kendimi unuttuğum, yirmi dört saatimin tümünü gece kıldığım günümde ve bildiğim, hiç bilmediğim tatların avuntusu ile avuttuğum günlerime inat, bundan sonra hiçbir kötüye teslim etmeksizin yüreğimi ve öldürmeksizin bir daha kendimi, güçlü miladımla artık hep varım şimdi.
Yarım kaldığı yerinden başladığım öykümsün sen. Yenik günlerimin ardından sus pus olmuş mutluluklarımın ödülü. Aydınlık sanırken karanlıklarda kör olmuş gözlerimin ışığı. İyiye, güzele dair bildiğim her şeyin en gerçek halisin.
Biliyorum, yok öyle parmak uçlarıyla tutmak yanındaki var-ı.eğer bir çiçekse tuttuğun, koparmadan köküne el koymalısın. Bir kuşsa avuç içindeki, küçük yüreğinin atışını duyup avuçlarından gökyüzüne salmalısın. Ve bir insansa, dostsa, yarsa tuttuğun, kalbinin atışına eş olmalı soluğun. Öyle ki rüyası malum olmalı sana. O kadar o olmalı, o kadar onda olmalısın. Yok, öyle parmak uçlarıyla tutmak, dil ucuyla sevmek, yalnızca bedenle sarmak yanındaki var-ı.yani hayatın her noktasında ya olmalısın ya da olmamalı. Duruşunun bir anlamı olmalı ve var oluşunun bir sebebi. Buna inanmalısın.
Benim senin ile inandıklarım. Senden sonra tanıdıklarım. Ve çoktandır unutmuş olduklarımı yeniden hatırlamalarım. Yalın acılarım. Sen, en derin duygularım.
Aranıp bulunamayan, bulunup bin kez yitirilenim. Kerbela da Hüseyin den öte susuzluğum.Coşkum suskunluğum,sen! ! ! Sabahlara kadar yanıp sönen belirsiz yıldızlar gibisin.Avuç içimdeki mavilerim,güçlü kuvvetli dualarım,sen! ! ! Ellerinin tütün kokusu ile benim en müptela halimsin.
Artık zehirlenmiş benliğimin tüm zehirlerini akıttım. Silik bir gölge gibi peşimdeki son hatıramı da ücra raflara kaldırdım. Karanlık tünellerin yollarını kapattım. Işığa çığlıklarımı orada bıraktım. Eğer bir gün şımarırsam mutluluktan ve uzaklaşırsam olduğumdan, dönüp kendi çığlıklarımı işitebileyim diye. Bu gün ki günüme gelişimi unutmayayım ve şükredeyim her saat ölüp ölüp dirildiğim yılgın savaşlarımın zaferi ömrüme.
Çığlıklarımı karanlık tünellerde bıraktım. Yollarıma vuran sabahlar bir daha hiç kararmasınlar diye.
Şimdi sımsıcak yağmurlar yağıyor ellerime. Özlenilen bir kentte üşüyorum. Gözlerimin önünde suretin. Martılar halimden haberdar, çığlık çığlığa şarkılarını dinliyorum. Ve eminim, sanki yüz yıllardır ama en çokta bu gün her şeye inat, varlığına inançla SENİ SEVİYORUM!
RABİA BALABAN
Rabia BalabanKayıt Tarihi : 16.5.2010 21:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Saygilarimla
Mehmet aydemir
Kutlarım sizi
TÜM YORUMLAR (8)