Bir sızıntıydı aradaki…
Özgün…
Yekliğinden - fark ettirmese de - üzgün,
Ulu,
Görkemli bir dağdı karşıdaki…
Birden bir ırmak oluverdi aradaki,
Dağ uzaklaştı,
Daha daha…
Bu tarafın karı çoğaldı…
Kara bulutları da…
Herkesi korkutan karalığıyla…
Fakat bir kere dönüşüvermişti sızıntı ırmağa;
Sızıntı yok oldu,
Irmak var!
İşte o kadar!..
Günler öyle çabuk geçti ki…
Irmak dağları öyle yırta yırta geçti ki…
Irmak yok oldu,
Çağlayan var!..
Yok oldu kardelen dahi bu taraftaki…
Ah... Ah…
Taraflığından da dağlığından da hazırdı vazgeçmeye ya bu taraftaki
Lakin o tarafın bir de bu taraftı vardı işte…
Ve hem dağ hem de taraf olarak yaratılmıştı mevcudiyetinde…
Ne çare sızıntının sızıntılığına ırmağın ırmaklığına,
Ne çare hele ki çağlayanlığına bir zamanların sızıntısının…
Sızıntı sızıntılığındaydı çünkü ırmak ırmaklığında çağlayan da diğerleri gibi…
Suyun buharlaşması,
Yağmurun yağması,
Havaya atılanın düşmesi,
Vesselam…
Dağın dağlığı gibiydi hepsi…
Dağ ne yapabilirdi ki? ..
Öyle ya…
Sızıntının çağlayanlığını izlemek,
Ancak kara bulutlar üretmek değil miydi
Sevgisiyle birlikte ta öteden beri varlığındaki…
Evet…
Belki karşı tarafı tanımaktan, seyreylemekten, üzülmekten başka bir şey değildi
Nihayete doğru eldeki…
Şayet,
Duyurmak gerekirse bir yerde bir nedenle:
Yine de pişman değildi bu taraftaki!
Nice çağlayanlar gelip geçse de yine de yine!
Yine de yine…
Sevmek,
Böyle bir şeydi çünkü…
(Üretim Tarihi: 3.3.2011, Saat: 01:40)
Sinem Ezgi Aydoğan
Kayıt Tarihi : 14.11.2016 06:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!