Bu günler bu yağmalar
Ellerimizde yine kırılmış zeytin dalları
Önümüzde koca bir harita bize yabancı duran
O kent onun bu evler onların bu sokaklardan geçmek yasak
Sanki hiçbir gün gidip görmediklerimiz
Sanki üzerinde yaşadığımızı tanımayan dağlar ovalar
Kocaman derinliklere düşen biz
İzin ver hey ağam ben de gideyim
Ah çekip de arkam sıra ağlar var
Bakarım bakarım sılam görünmez
Aramızda yıkılası dağlar var
Coşkun sular gibi akıp durulma
Devamını Oku
Ah çekip de arkam sıra ağlar var
Bakarım bakarım sılam görünmez
Aramızda yıkılası dağlar var
Coşkun sular gibi akıp durulma
Bir yerlerde eksikliklerin fark edilmesinin engellendiğini gören bir aydın, şiirdeki karabasanlarla uyanır her sabah. Oysa o, her yeni sabaha yeni bir mutluluk kaynağının yaratıldığını görme heyecanı ile uyanmak ister. İşte bu konu aydınlandı, yarın da şu iş yoluna girecektir diye gecenin koynuna rahat girmek ister. Ancak tüm insanların soluması için açık olan bir atmosferin içindeki havayı birileri sahiplenip sızdırmaz kafeslere almak istiyor. Böyle bir ortamda zeytin ağacı nasıl dallanacak barış nasıl boylanacak, toprak nasıl bereketlenecek...
Doğanın yazgısını iyi ve kötünün çatışması belirliyor. Bana öyle geliyor ki şimdiye kadar belli bir dengede olduğu için hâlâ yaşayan gezegenimizde kötünün üstünlüğü söz konusu olduğunda bu yaşam sona erecek.
Türkçenin güzelliğini gözler önüne seren Sayın Necdet Arslan Hocamı haddim olmayarak kutluyorum; heyecanlarımızın ve aşklarımızın bitmemesi, insanın insanı anlaması, 'kendi gerçeğimize geç kalınmaması', bu 'karabasanların' artık son bulması dileğiyle...
Sayfadayım... Bir başka şiirde, yine benzer hislerle dolup, taşarak bir kez daha okudum şiiri..
Duyarlı dostumu yine kutluyor, selamlarımı bırakıyorum sayfada...
Yangı yeri yüreklerimiz, talandan, arta kalan, yağmalardan arta kalan harabelere çevrilmiş hallerimiz;
Sızlayan yüreklerimiz, burun kemiklerimiz, aklımızda kocaman neden? niçin ? sorularının, kocaman hiçliklerde yitişlerine şahitliklerimiz...
Belki de düşlerde görülse inanamayacaklarımıza, güncellerimizde yaşayışlarımızın şahitliğinin acı kıvranmalarına şahitliğidir şiir ve olanca akıcılığı ve çıplaklığı ile güncelin tarih sayfasına vesikası olacak kadar etkili ve gerçeğin haykırısıdır, yürek seslerimizin...
Sonsuz kutluyorum Necdet Bey. Esen kalınız...++
Otlar ezik
Başaklar mutsuz
Düşten kalan kırıntılar değil midir yine payımıza düşen
Yine anlatamayacağız sevdalarımızı …
Demişsin ya... Kara yazgıları paylaşan biz. tebrikler.
En çok istenenin adı aşktır bence. Ve onu elde etmek için verilen çaba her daim haktır, helaldir.
Ama istenenin haykırılamaması ya da haykırılıp ta duyulmaması ya da isteklere elde etmek için verilen emeğin karşılığının alamaması yani hüsranlar ve hayal kırıklıkları; çak defa elde kalan ve bildiklerimize yabancı olurken, bizim olana yabancılaştıran.
Şiirin derinliğine sayın şairin kaleminden alışkınız ve saygı ile kutluyorum.
Anlamlı ve harika dizelerdi sevgilerimle kutluyorum Nejdet hocam...
Okurken feyiz aldığım düşündüren dizeler. Şiiriniz harikaydı gönülden kutlarım kaleminize sağlık hocam..++
Ne diyeyim şimdi? Yazdıklarımı kaybettim, nereye dokundum hiç anlamadım ki?
Zaten tek bir iki örnek verecektim, bu aymaz düzene nasıl boyun eğdiğimizi, nasıl katlanıp yine başımıza musallat ettiğimizi...
Çünkü 'bu kadarı da olmaz!' dedirten günlerden geliyoruz, gerçekler bas bas bağırıyor 'gittiğin yol, yol değil!' diye...
Nasıl oluyor da görmüyoruz?
Yoksa alıştık mı 100 derecede bile tepki vermeyen kurbağa gibi?
Düşünelim...
Nedir şu survivor denen program? Amacı nedir, verdiği mesaj nedir?
Sakın ola 'KAZANMAK İÇİN HER YOL MUBAH' mesajı veriyor olmasın? En adi 'ayak çelmeler', en hafifmeşrep ilişkiler sıradanlaşıyor olmasın?
Şu 'izdivaç' programları niyedir?
Şu 'çal oynalar' ya? Birbiriyle yarışır gibi 'Ankara'nın Paris'e bakan yanından kıvırtıp duranlar' çok mu neşeli insanlar? 'Yansınnnnnnnn' diye bağıran, neyi yakıyor?
Nedir bu seviyesizlik?
Üstüne üstlük 'beyin yıkamalar', ülkemin her yerine dağılan 'AKİL ADAMLAR' ne iş görüyor?
Üstümüzde öylesine denemeler yapılıyor ki... Psikolojimiz şaşkına döndü, düşünme yeteneğimiz dumura uğradı haberimiz bile yok!
Oyunu anlayanlar hapislerde çürütülüyor, oyunun kurucuları da 'ellerini ovuşturuyor!'
Kaç makale yazdım... 'BU OYUN BOZULMALIDIR' diye.. Ben ki sıradan biriyim, az çok okuyan, birazcık araştıran bir eğitimciyim... Benim gördüğümü görmüyor mu adının önünde unvanlar olan prof.lar, uzmanlar, stratejistler?
Bir gerçek var... 'Dip dalgası' yavaştan başladı... Çıkarların çatışmasından 'takke düştü, kel göründü!' Artık kimseler durduramaz inişi!
Bu nedenle 'enseyi karartmamak' gerekir Dostum...
Kutluyorum şiiri ve yerinden yazan şahsını...
Biz, taa baştan anlatamadık sevdamızı. YANDIK, YANMAYI ÖĞRETEMEDİK... Sevdik, sevmeyi öğretemedik...
Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin, demeğe de dilim varmıyor ama
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
diyor ya koca Nazım Hikmet...
Ben hayır diyorum... Kabahatin çoğu biz eğitimcilerin... Gösterememişiz gerçekleri. Öğretememişiz vatanı sevmeyi. Yanmayı, yakmayı... Payımıza düşenle yetinmek!... Bu muydu payımıza düşen?... Ne kadar adil?... Ne kadar gerçek?...
Offf... Öyle doluyum ki, yazmakla bitmez. İyisi mi?.. Susarak konuşayım bira da. Kutluyorum her dizesi içimi oyan değerli şiirinizi ve sizi öğretmenim... Sevgimle...
Anlam ve anlatımı ile yağmalanmaya baş kaldırış, haykırış görüyorum şiirde. Yürek sesinizi ve kaleminizi tam puanla kutlarım. Saygılarımla
Bu şiir ile ilgili 11 tane yorum bulunmakta