Yıldızlı Bir Gecede Kayboluş

Abdulmuttalip Salman
14

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Yıldızlı Bir Gecede Kayboluş

Yirmi birinci yüzyılın sancılarında hayatı anlayabilmek
Küçük kafeslerde gökyüzüne sığmayan kuş kadar anlamsızdı
Tutabilseydik içimizden geçip gidenleri, geçmeyenleri
Piyasalar, borsalar, manipülasyonlar, belki biterdi
Belki de sanal olmazdı yaşadıklarımız, gerçekleşirdi
Kendimize bir mevsim seçerdik, benimki ilkbahar
Nisan akşamlarını severim, belki doğduğumdan bilemem
Eski sokaklar, uzak bir köy ve papatyalarda olurdu
Uzayıp giden tozlu yollara bakıp, geceyi beklemek
Tüm telaşımız ve acele hallerimiz biter mi bilemem
Hayatın hep en kötü tarafına denk gelmeden, biraz iyilik
Biraz huzur, biraz sevda, biraz gece ve en çok biz olurduk
Toprağa değen ayaklarımız, yeryüzünü anlar mı bilemem
Ama en çok gökyüzüne bakmalar, bakmak ve bakışmalar
Yan yana değiliz çokça uzak ve çokça yabancı
Bir gökyüzü altında bir başımıza, yan yana değiliz
Yan yanayız
Bir çatı altında fakat yapayalnız ve bir başına
Karıncalar kadar ayaklar altında
Kahrolsun demeyeceğim, kahrolmuyordu olması gerekenler
Küçük bir tebessümle bakarken yakalanmalıydım
Sıcak ekmeği bölerken görmemeli kimsecikler
Yüreğimiz ve ekmek ne kadar benzer birbirine
İkisi de sıcak, doyurucu ve kutsal
Yürüyüşümüz bir ömre sığmadan giderdi
Ne vardı hayatı bu kadar büyütecek
Büyütülmesi gereken kalp ve sevgi değil mi
Asla yankılanmadı sana değen yüreğimin sesi
Duymadım bağırdıklarımı, duymak için sağırlaştım
Su değmemiş katıksız sözlerimi gökyüzü aldı
Bana gece sadece gece ve sayısı belirsiz yıldız bilmeceleri
Her sözümün karşılığında bana verilen bir yıldız daha
Bir gece daha bir ağıt daha bir uzunca bakmalar daha
Sustum
Susturamadım, avucum terlerken yüreğimi
Kavimler göçerdi, devirler kapanırdı ama ben dururdum
Saraylar ve şehirler yıkılırdı ben hep dururdum
Cennet yaratılırken cehennem yanarken ben hep dururdum
Ülkeler savaşırdı, çocuklar ölürdü ama ben dururdum
Durdum
Durduramadım içimden kopup gidenleri
Peşinden kaç kez baktığım o yoldan dönmeyenleri
Biri umut biri huzur biri en çok bildiğim bilmecem
Çarpılırdı yüreğim her yürüyüş ortasında
Uzunca beklemeler, bekleme odasında
Sığmıyordu yazılacak olanlar bir defter sayfasına
Fakat bir ömür yetiyordu küçücük not parçasına
Parçalandıkça ufalanan ve sonunda yok olan bendim oysa
Bendim o yüzyıla sığmayan, çağları aşarak konuşan
Soluksuz, acıyan yanlarıma aldırmadan koşan
Durdum
İçimdeki seslere yetişemedim ve kayboldum
Kayboluş
Henüz çocuktum ne oldu nasıl oldu bilemem
Gökyüzünden iz bularak yürümeyi ilk o zaman bulmuştum
Ama çocuktum terk etmeyi bilmeden kaybolmuştum
Sözlerimi ilk o zaman almıştı gökyüzü
Daha ben misketleri bilmeden yıldız saymıştım
Derinleştikçe düştüğüm yer, beni büyüttü anladım
Uyandım, terleyen yüreğim buz kesen aklımla
Ruhumda irkilen benliğimin şaşkınlığı vardı yanı başımda
Sabah
Uzun gecelerin, kabusların, karanlığın, yalnızlığın
Uyanışların habercisi olan bir sabahtayım
Sofralar, anneler, sıcak ekmek ve yüreğimiz yok
Pencereler çürümüş, pencere önünde zaman çürümüş
Baktım mevsim benim seçtiğim mevsimde seyrediyor
Ben geçiyorum gökyüzüne bakarak
Yine bir kayboluştayım, çocuk değilim bu defa
Cebimde cevabını bilmediğim bilmecem
Gökyüzüne vermek için dilimde kelimem
Başlıyor mu benim olan şarkı, bitiyor mu şiir
Sabaha eriştim
Tekrar bulur muyum kaybettiğimi, bilemem

Abdulmuttalip Salman
Kayıt Tarihi : 7.6.2018 02:31:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Abdulmuttalip Salman