bir güneş ışığı say güzelliği
gönül ve beden camında huzmelenen bir nur de adına
hani akşam olunca çekilip güneşe geri gider ya
hani ışıklar ve hani göz kapanınca kaybolur ya
ışığı da, nuru da camsız görmeye alıştır kendini
yolda kalmamak
cam kırılınca kör olmamak
yaşamak adına ibrahim
yıldız alacası bir dünyada
yıldız falcılarına çaldırdık son şafak yıldızımızı
yerlerde çiçek
göklerde yıldızdı düşlerimiz
heyhat, yıldızların düştüğü yere kilitlendi gülüşlerimiz
yıldızlarımız kaydı
memleket memleket yürüdüğümüz vakitlerde
sen ölümü seçtin ibrahim
zaman ki vuruşmaya ant içmişlerin sırtında en büyük yüktü
bir şuh güzel gibi dolaşıyordu kentin sokaklarını
delikanlılar ve genç kızlar aldanıp birer birer
baygın gülümseyişlerine
şuh kahkahalarına
akıtıyorlardı kanlarını
yıldızları söndürdüler göklerde
her gece poyrazına tutulduk yıldız yelinin
avare uykusuzluklarda yıldızlar sayarken
sen gitmeyi seçtin ibrahim
bir mevsimlik vicdanlarını hiç uğruna
satılığa çıkardıklarının farkında değillerdi
herkesin karardı bahtı, ve sarardı benizler
şehrin suyuna sıtmalar bulaştırdılar
kentin ciğerini söktüler
hüzünleri soluyan buruk yüzler de
dert kıbleydi
elem rukuydu
sen secdeyi seçtin ibrahim…
ağustos güneşiydi giydikleri
ateş yalımı idi taslara doldurup içtikleri
üzüntü şişesinin kırıklarını tohum diye serpince yerlere
baş verdi bebeler sayısınca
her bir başak matemlerden, hüzünlerden
kıvılcımları avuç avuç içip
pare pare kalpleri arayan canlar ekildi tarlalara
zorlu sınavlardan geçerek
alnı aydınlık delikanlılar olacaklardı gide gide...
bizimkisi bir umuttu
yeniden doğmak varken
sen ahireti seçtin ibrahim
kentin günahkar sokaklarında
masum hayaller kuran genç kızlar
uzaklaştılar o masum hayallerden
dudaklar kötü sözcüklerin sağanağına tutuldu
gökleri kaplayan bulutlar
kararttı aydınlığın üstünü
sürgün bakışların mühürlendiği caddelerde
yürümek varken
sen durmayı seçtin ibrahim
dağların eteklerinde dikenlere battı ayaklar
ayaklara dikenler battı sarp yamaçlarda
kandil yanan gecelerin en zifiri kuytusuna bıraktılar acıları
köreldi gözler
yüreklerde mülteci sevinçler sükunken
sen sessizliği seçtin ibrahim
niceden ve nice geceden sonra
yağız delikanlı düşlerini de yanına alarak
düştü yollara
az gittiler uz gittiler
gah ateşe tapınan pervaneler gibi yana yana
gah mecnun misali divaneler olup
leylaları ana ana
dere tepe düz gittiler
sevgiyi isyanlarda ölümsüzleştirmek varken
sen çölde bir kum tanesi olmayı seçtin ibrahim
ah dedikçe bir ah daha ederek
ahu vahı dağı taşı delerek
ömre bedel hançerler saplandı yüzlerce kez bağırlarına
yüzlerce kez ölüp
yüzlerce kez yine dirildiler
koca şehirlerde yitip giden gençler aşkına
çemberiyle göz yaşlarını silen onca güzel kızlar aşkına
şah-ı merdan aşkına
sen yeniden ölmeyi seçtin ibrahim
saklı sevdalarını toprağa düşürmemek için
yitirdiler sevdiklerini
en son mısraların
en son kafiyesinde
bir aşka verdiler ruhlarını
en güzel bestede söylenmek varken
sen yanık bir gazelin intizarını seçtin ibrahim
öldüler geride bir nice hatıra bırakarak
öldüler ruh iklimlerine erercesine akarak
anneler bebelerine süt verirken
ninnilerini dediler
balalar türkülerini söylemek varken
sen kırık bir destan olmayı seçtin ibrahim
o şehirlerde bir vakitler yaşamış birileri
anlamadılar ölülerin bile anladığı yağmur çiçeklerini
onlar da bir masal şimdi
en son ebabiller uçmadan
sicciller şehrin üstüne düşmeden
son gemi de ufuklardan geçmeden
en son hücumla gidelim bu dünyadan ibrahim
kavalcı köyün faresi çalıp götürsün masallarımızı bizden
bize de onların yalnızca adını anmak kalsın
gökten üç elma düşsün
biri onlara
bir bize
biri de sana İbrahim
redfer
İlyas KaplanKayıt Tarihi : 4.9.2024 02:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!