YILDIZ ŞİİRLERİ

YILDIZ ŞİİRLERİ

Kemal Yildirim

Ömrünün baharında henüz çok gençti,
Kalbi sevgi dolu yüzü güleçti,
Ebedi alemi ne çabuk seçti.
Ateş oldun yüreğime düştün Atilla,
Yıldız oldun semadan uçtun Atilla.

Açık penceremden,seni gözlerim,
..

Devamını Oku
Sezai Güler

Bir yanım gün güneştir yar, varlığın aydınlık masalım
Bir yanım gecedir, aysa gökyüzüme astığın aydınlığım.
Bir yüzüm aydınlık, göz kamaştıran ışığı nur âmâlığım
Bir yüzüm karanlıktır, yıldız yıldız senli hayale daldığım.
Bir ömrüm bahardır yazdır yar, çiçekleri mutluluklarım
Bir ömrüm kıştır, kendimden göç edip kar buz ağladığım…

..

Devamını Oku
Şükrü Topallar

Saymakla bitmez gökteki yıldızlar
Biliyoruz hepsini göremezsek;
Yıldızların sayısıdır milyarlar
Öyle çok, herkese tek tek yetecek

Bitsin senin, benim yıldız kavgası,
Bir yıldız düşmelidir her insana
..

Devamını Oku
Ekrem Çiçek

K a r a n l ı ğ a ;
Hem de zifiri karanlığa hazırım
Senin YÜZÜNDE GÜNEŞİ GÖRMEK İÇİN!
Niçin YILDIZ olmaz insanlar? ...
AŞKTA YANMAZLAR, NİÇİN?

YILDIZ OLMANIN BEDELİ;
..

Devamını Oku
Mustafa Ali Akbaş

Yıldızlar göktedir yetişemezsin,
Uzansan göklere erişemezsin,
Bölünmez yıldızlar ah kesemezsin
Yıldızlar ikiye asla bölünmez.

Bir ay vardır birde gökte yıldız
Silemezsin elle kaplıdır yaldız
..

Devamını Oku
Ünal Çağabey


‘‘ Hey delikanlılar şimdi kulak verin biz koca ihtiyarların anlatacaklarına. Cahillik engelini aşamayan bilgelik yükünü taşıyamaz.’’

Şimdi söylüyorum işte kulak kabartın. Dinleyin selametin sükun ettiği bu geceyi ve selamete çevirin gündüzlerinizi. Arşın altında ki değerli hazinelerinizi koruyun ve kollayın. Onları tarumar eylemeyin, tarumar etmelerine izin vermeyin. Ve yolunuzu hem gönlünüzün çizdiği hemde aklınızın olur dediği yöne çevirin. O taraftan yol alın. Orayı kendinize siper edin. Bulunmaz dehlizlerde bilinmeyen duvarların diplerine aklınızı kalkan yapmayın. Çürük kalkanların arkasında bedeninizi bir savaşa yollayıp lime lime ettirmeyin. Ölçüsünü yüreğinizden dokuduğunuz ipliklerle yapın yolculukları. En değerli misafirhanelerde velileri değil her zaman çoğu zaman en delileri misafir edin ve onlara gösterin konukseverliğinizi ve kadirşinaslığınızı. Onları mahcubiyet mertebesinde yalnız bırakmayın ve kendinizi mahcupluğun göstergesiyle mütevaziliğin azizliğindeki çizgi de nasıl koruyacağınızı bilin.
Ve söylüyorum size hangi gece gündüzün yükünü sırtında taşıyabilir. Hangi gündüz gecenin ağırlığını yüreğinde her daim sürükleyebilir ve kendisini kendisine siper eyleyebilir. Kadim bir gelenekten, kadim bir gelecekten, geleceği önüne yol kılmış kadim bir geçmişten başka ne olabilir ki. Sordum günün birinde bir adama: ‘ ey kendini şahı sultan zanneden, dünyaları yaratmış da elinin tersiyle onları yok edebileceğini söylemeye cüret edebilen sahipsiz bilge sen mi taşıyorsun onu sırtında yoksa sen mi onun sırtında bir fazlalıksın.’ Ve söyledi kendini kendine zapt eden, kendinde kendini yarattığını zanneden zavallı Adem:‘ Andolsun ki benim şanım yücedir. Ben kendimi layıkıyla zapturapt eyleyen biri oldum. Ve göğün yedi katının altısını da gördüm. Ben senin lüzumundan fazlasıyla gerekli biriyim ve seni kendime zapturapt eylersem bir daha konuşamazsın,soramazsın ve söyleyemezsin.’
Böyle dedi göğün altıncı katmanında tepetaklak düşen ve düştüğünün bile farkında olmayan büyük bilge. Böyle söyledi kendini efendi sanıp uşak mertebesinin altında kalıp ezilen köle. Böyle konuştu gündüzü kendinde saklayan lakin gecenin en ufak deresinde boğulan,kayıp düşen,ışığını kaybeden yıldız.
Ve sordum: ‘ ey göğün altıncı katmanında kendine yer bulan kadim bilge. Hangi efendinin yardımıyla tuttun sen arşın ellerinden ve kollarına girdin ve kendini ona teslim edip onunla cenneti oyunlardan oyunlar oynadın.’
..

Devamını Oku
Mustafa Şimşek 1

SOKAK
Gecenin ağırlığı sokaklar üzerine gelip oturmuştu.Tek tük parlayan yıldızlar, sokakların çakılı bekçileri olan kaldırım taşlarının renklerini çözemiyorlardı.İkindi zamanı bulutların gözyaşlarıyla bütün caddeler ıslanmış, yer yer su birikintileri gecenin karanlığına dek bu yollarda saklanmışlar ve üzerlerinde misafir ettiği yolcu ayaklara bin türlü eziyetler çektiriyordu. Soğuk bir hava,gecenin yalnız yüzü,hızlı ve telaşlı karanlık adımlar bu sokaklarda cirit atıyordu… Bu kaldırımı ve sokakları arşınlayan adımlardan birisi de Yüzünde yılların yorgunluğu belli olan bu adamdı.Orta boylu,buğday tenli,kahve gözlü ve bakışları bir tebessüm içerse de gözbebeklerinden bir gizemin fısıltısı ve hüznün yansıması yüreklere gelip yerleşirdi.Çok şey yaşamış,çok şey görmüştü. Ruhu ve yüreği genç olmasına rağmen yaşı kırk olmuştu.Yalnızlık onun bir benzeriydi.Kim olduğunu bilerek yürüyen ve hep hesaplaşma muhasebesi içerisindeki bu adam,on beş –yirmi metre uzakta kalan ve ancak köşe başına varınca görebileceği çıkmaz sokağın iç taraflarından gelen avazlara dikkatini çekti.Siyah saçlı,etine dolgun ve gecelere meydan okurcasına kendinden emin bir kadın sağ sola küfürler savurarak bağırıyor, karşısında ve sağ solunda bulunan siyah giyimli birkaç adamla dalaşıyordu.Karanlık sokağın, karanlık yüzleriydi.Yalnızlığını peşinde gölge gibi sürükleyen bu adam,”dünyanın bilmem neresinde,bilmem hangi sokağında böyle gizli yüzler hep kol gezer” diye mırıldanmaktan kendini alamadı.Tek tük parlayan yıldızlar bu sokağa gelince saklanmışlardı.Gökte bir yıldız arıyordu.Bilmediği buydu.buraların semalarında yıldız olmazdı.Buralar hep karanlık hep karanlıktı.Çocukluğundan beri hep hayallar kurardı; hep yıldızlar altında yürür,ışık demetlerini savururdu göklere.alnı açık adamlar selam verirdi.Şimdi hayallerinden yoksun,dipsiz kör kuyuda kalmış gibi gerçeğin tam üzerinde yürüyordu.Bu sokak, benim kaderim olamaz; Bu sokak, bütün iğretilerini bende var edemez,düşünceleri gelip yerleşmişti ki; bu yalnız adamın, birden ayak uçlarına düşen ve renklerin bütününü kağıda bezemiş çirkinliğin resmine gözü ilişti.Bu sokak kirletmemeliydi,incitmemeliydi.Kadir-kıymet bilmezdi bu sokak…Eğildi ve ıslanmak üzere olan bu resmi avuçlarına aldı.Avuçlarında yer yoktu.Yoktu sanıyordu.Yüreğini avuçlarına alır gezerdi.Bir tılsım mıdır? Bir çocukluk hayali midir? Resim kendiliğinden yapışıverdi ellerine.Başını kaldırdı.Sokağın göz görmez ışıksız yamaçlarında bir ay parçası gibi resmin sahibi ışık huzmeleri gibi gözbebeğini iniyordu.Kağıda bütün renkler döşenmiş ve tabiat ananın bütün çiçekleri bezenmişti.Çirkinlik kendini hemen gösteriyor,resimle birlikte Çirkin Ayça ve portakal çiçekleri yalnız adamın avuçlarını yakıyordu…
“Yalnızlık kuvvettir” derdi.Yalnız olduğu zamanlar hep güvendeydi.bu sokak onun yalnızlığını yansıtırdı.Şimdi nerden çıkmıştı bu Ayça…Ay’dan güzel olan her şeye Ayça derdi.Tılsımı bozulmasın diye güzelliğin adını da Çirkin koymuştu.O anda, damarlarına taze kan yürümüştü.Tanrı gökten indirmişti bu karanlık sokağın,karanlık yüzüne bu çirkinliği.Yalnız adamın,bir kez daha burkuldu yüreği.Gönlünün bir yerinde saklanmış vuslat türküleri depreşmişti.Çirkinliğin şavkı gözlerini almış,kaybettiği dünyalarında bir filiz gibi yeniden doğmuştu umutları…Karanlık gözlerin karanlık sokağı birden silinip yok oluyor,artık ona beyazları çizmenin zamanı geldiğini söylüyordu.Yüreğinde yanan ateş onu ısıtmaya başlamış,bu karanlık sokağa artık ışık oluyordu.
-Sana gelirim.Adını yazdım çirkinim.Bu sokakta sana gelirim.Bütün karanlığı avucumda hapseder sana gelirim.Bir bulut akıyor yüreğimden artık korkmam karanlıktan,ölümden,bu seslenişlerle sana gelirim.Sokakta bütünüyle ışıklar yanıyordu artık.Karanlık sokakların karanlık yüzleri,çoktan göç mevsimine katılıp başka başka karanlıklara gitmişlerdi.Bu sokakta,çirkinliğin lambaları yanıyordu.Çirkinlik yağıyor,çirkinlik doğuyordu.
..

Devamını Oku
Gülay Yıldız

önce;
____önce kelimeleri astılar darağacına
sonra;
____sonra ülkemden bir yıldız kaydı!


bir şairi konuştular bugün bir binada!
..

Devamını Oku
Olgun Ekinci

………Soğuk, sessiz, karanlık ve yılın son ayı idi gece, gökyüzünden pencereye kümelenmişti yıldızlar, yirmi beş bitmiş yirmi altısıydı şimdi, gece bir sularıydı… Melekler yıldızların arasından sıyrılıp gökteki gezegenler gibi kayarak içeriye süzülüyorlardı… Yolculuktu, kısa ya da uzunu olmazdı, saatler ikiye yaklaşırken ulaştılar ‘’anne’’meleğin yanına… Ellerini, yüzünü, saygı ve sevgiyle defalarca öptüler, ‘’o’’da gülümsedi onlara eksilmeyen tebessümüyle, kol kola girdiler, ‘’bir saniye lütfen’’ dedi…

……… Evvela küçük kızının oğluna el salladı ve ‘’delikanlım ne zaman sosis yersen beni hatırla olur mu? ’’ dedi gözyaşlarını saklarken… Onayladı penceredeki bir yıldız… Her yıldız bir evladıydı, ne çok yıldız yetiştirmişti yaşamı boyunca ve tanrılar bile onu kıskanıyordu… Mehtap vaktinin en güzeliydi büyük kızı ‘’Onur ‘’ duyduğum ‘’Can’’ çağdaş ve aydın bir bürokrat olsun’’ dedi… Onayladı penceredeki son yıldız… Şimdi doktor olan eski öğrencisiyle küçük kızı ile ilgili bir sırrı paylaşmış ama o sır onunla gitmeyecekti maalesef… ‘’Allahaısmarladık’’ dedi her zaman ki gibi gözyaşlarını yüreğinde sallayarak… Dünya dönse ne gam, zaman sonsuzluktu şimdi, SEVilip TAPılan kadın, EKİN verilen SU, MEHTAPlı gece, ONUR dolu CAN, LÜTFÜne ermişti ÇETİN geçen gecede…

……… Ve yollar, kentler ötesine ‘’Canım gitti’’ mesajı ulaştığında saklandı güneş, griye boyandı zaman, yollar, her şey… Geceden kaybolan yıldızlara aydınlatan, ısıtan güneşte eklenmişti… ‘’Canım gitti’’…Her an beklediği ama gelmesin diye sabah akşam dua ettiği o mesaj bir bankamatik önünde iken geldi… ‘’Canım gitti’’… Dünya tersine mi dönmeye başlamıştı? Bilemedi, neredeydi, bu yollar nereye çıkıyordu, annesinin gözlerine bakarken buldu kendini, ‘’Neler oluyor, iyi misin sen? ’’ dediğinde irkildi… Yanıt veremedi boş gözlerle bakarken, annesinin geçen ay kaybettiği otuz yıllık dostu ‘’Nurten hanımı çok arıyorum’’ sözlerini işitti bir ara… Oysa artık ne çok aradığımız insanlar oluyordu anne, ne çok özlem duyduğumuz, duyacağımız insanlar biriktiriyorduk, acılarını, anılarını daima içimizde saklayarak… Elinde cep telefonu, ‘’gelen mesaj’’ kısmı açık hep aynı söze bakıyor ve tekrar tekrar okuyordu ‘’Canım gitti’’…

……… Ta uzaklara, çok eskilere gittim bir an, Sivas’ta dört beş yaşlarındaki o küçük kızı hatırladım, lâpa lâpa kar yağarken evdeki kedi, mecmualar ve okuma yazmayı kendiliğinden söken, bugün çocukluğuna sahip çıktığı gülüşü gamzeli o küçük kıza uzanan zamana… Ne çok sevinmişti ve sevinç gözyaşlarını bile saklamıştı melek anne ‘’kuzum, hayat baklavam’’ dediği gamzeli kızından… Öylesi içten gülümser severdi ki hiçbir hesap, koşul yoktu sevgide, çünkü; yalnızca anneler severdi evladını koşulsuz ve her çocuk annesine aşık olarak gelirdi dünyaya… Üzüntüler, sevinçler, ilk aşklar hep anneyle paylaşılır, bu yüzden bir el kavrar, sever geceleri karyolasında yatan küçük kızın saçlarını… Elini avuçlarının içine alır, yüreğinin sıcaklığı koku olur yayılır küçük kızın tenine, anne kokusudur, kutsaldır, bu yüzden ömür boyu çıkmaz o dünyanın en güzel, kutsal kokusu…
..

Devamını Oku
Timur Kocabıçak

"Saçların beyazladı" bedi bir dost
"Hayır"dedim. Onlar yıldız.
Saçlarıma yıldız yağmış.
Düşen her yıldızda bir hüzün bir keder
Çoğunda da mutluluk elbet
Bazılarında heyecan
İyi ya da kötü insanlar
..

Devamını Oku
Sadık Dursun

Şafağı bekleyen bir yıldız,

Doğmadan güneşi,

Yitecek özlemlerinde

Böyle bitesiye.
..

Devamını Oku
Meltem Tüsen

Havada yağmur var
Yıldız bakışlarım serzenişte
Umutlarım,kanatlanmış uçuyor
Bir sevinç,bir pır pır eden yürek
Yıldız bakışlarım uyanışta
Az kaldı,bekle diyor
Çarpıların bitişine
..

Devamını Oku
Abdullah Yılmaz

Bir ışık tuttum güneşten.
Bir gül ektim Akdenizden
Bir umut bekledim meltemden
Sendin o gözlerimdeki yıldız
Sendin o kalbimdeki gizli kız.

Her gün gördüm seni düşümde
..

Devamını Oku
Aydın Topal

Chanthaburi de bir kız, günde üç dolara safir parlatıyordu.
Amerika da bir kız, yüzellibin dolara safir bir yüzük takıyordu...
Kapitalizmin adil olduğu söyleniyordu.

Gökyüzünde bir yıldız kaydı,
Chanthaburili kız gözlerini hayata yumdu.

..

Devamını Oku
Barış Sarıoğlu

Gökyüzünde bir başına gezinen buzla çevrili kuruklu yıldız gibisin.Seninle olabilmek için amansızca biribirimizle yarışırken, biz zavallı gerzekler,sen kendi yanlızlığınla baş başasın ve ona sırılsıklam aşıksın.
..

Devamını Oku
Ziba Halil

Dolmuş gözüne yıldızlar kum gibi,
Uyumağa koymazlar geceyi.
Kalbimden kalbine akan bir yıldız
Çağırıyor seni seveni.
Gel gece.
Gel yıldız işığın çilensin yüzüme, gözüme.
Canlandır sensiz bu ölü, bu ruhsuz vücutu.
..

Devamını Oku
Dilek Çınar Arıkan

Yalnız dediler...yalnız yapayalnız bu gece..

Gecesine yıldız olsam, baksam baksam öylece,

Seyretsem yüreğini, ne diyecek ince ince,

Yalnızlığın mis kokmalı karanfilden ehlice.
..

Devamını Oku
Mahmut Yumuşak

Varımız yoğumuz toprağımızdır.
İspatı Ay Yıldız Bayrağımız'dır
Cennetteki şehit ecdadımızdır
Bu Vatan hem can hem kanımızdır...

Askeri, Polisi evladımızdır
Mehmedi, Şivanı gardaşımızdır
..

Devamını Oku
Emre Gülpınar

Saçlarının savrulduğu o meltem rüzgarında, yüreğinin gölgelik bir yerinde oturup gözlerindeki yıldızları sayıyordum.Gülüşünü hatırlar oldum aniden.Aşka ramak kala bir yıldız kaydı gözlerinden
..

Devamını Oku
Cihan Ceyhan

akşamdan kalma bir yıldız kayar düşlerime
sen
yıldızlar içinde
o yıldız gibisin
öyle buğulu
parlak
soğuk gecelerde
..

Devamını Oku