Yaprak yeşil, güneş sarı
Bahar çiçekli, yaz sıcak
Kaş kalem
Kuş turna
Kış dediğin karlı olacak
Ve bu gam
Ve bu keder
Ve bu müştak oluşum Azrail’e
Reva mıdır, cefa mı
Rüzgâr, yağmur
O an
Mahallenin orta yerinde
Küçük bir çocuk ağlıyordu
Memleketimin çocukları erken büyüyordu
Gözlerim gayri resmi çatışmalarda donuyordu
Gece
El ayaktan çekilince
Güneş gibi ışıldar deniz
Lacivert kubbe örter üstümü
Sizin bilmediğiniz
Tam da o vakittir
Dalları kırılmış, devrik bir ülke mevsimindeyim
Sırılsıklam bir Akdeniz’de
Dem vaktindeyim
Bir cebimde sıcak ekmek buğusu gibi
Türküler, ağıtlar, marşlar
Böyle gitmek de varmış, böyle gitmek kaderden
Sessiz çığlıklarımda, kelamlar tüketerek
Bu bir ayrılık değil, sarsılıştır derinden
Yürüyorum elbette, fakat tökezleyerek
Sen ki billur su idin, sen ki vaha ömrüme
Denize attığım her oltanın ucunda kendimi yakalıyorum
Önce alnımdan geçiyor, aklıma gelen
Sonra gözlerimde patlıyor güneş tutulması
Şilep dolusu susuyorum
Bin dokuz yüz yetmiş ikiden beri
Dizlerimdeki derman şahit olsun ki
Kendimde değildim
Sende olduğum kadar Leylâ
Dudaklarındaki hüzne gömüp serçe parmağımı
Bir mevsim tükettim, gözyaşlarını anlatacak bir teşbih uğruna
Sıcak bir mevsimde uyanıyorum titreyerek
Dönüp başa sarıyorum
Alfabenin kırık harflerini sayıklar gibi adını
Rimelli gözlerini sevemedim
Gecelerin bin bir türlü hali var
/ Bana '' Gel de, geleyim '' derdin
Sana '' Git '' deseydim de, gelmekti derdin /
:)))))