Bir avuç leblebi
bir avuç kuru üzüm
camların kenarında gazete kağıdı
bacanın kurumunda hüzün
bir şişe kavaklı dere
çatın çökmek üzere
Ben hiç kuş vurmadım
Vurana da çok kızdım
Bir sabah bir kırlangıç düştü
Ayağımın dibine
Gagası ve gözleri açıktı
Yıllar var hiç unutmadım
Yaslayıp yanağını pencerenin camına
dalar gidersin sende ben gibi
karışır gözyaşların o eski anılara
çağlayıp akarsın sende ben gibi
hüzünlü bir rüzgar okşarken perdeni
ansızın iç çekersin sende ben gibi
Anlatsam anlamazsın
yaşarsan ancak
yüreğim yangın yeri
yüreğim serçe kıyımı
yüreğim durdu duracak
sen bilmezsin bu acıyı bilemezsin
Ateş düştüğü yeri yakar
ateşin olacağım için
öyle üzgünüm ki
yanıyorum için için
senin psikolog olduğunu görmek isterdim
sana şiirler yazanı tanımak
Babanın elinden tut küçüğüm
Babanın elinden
Tut ki kaybolmayasın
Şu sisli şehrin labirentin de
Yüce dağın gölgesi bile
Ruhunda aşıkāne
Cenneti elinin tersiyle ittin
Sırf Ademle olmamak için
Ateşi toprağa tercih ettin
Kibrine yenildiğin için
Sürüldün adalar diyarına
Döş oldun Şeytanın otağına
Zamanın bir bölümünde
Gizlice ve sinsice
Bir barınak yaptım
Şiir yazdım orada
Kuş besledim
Leylayı üzdüm
Yavaş yavaş çek böğrüme saplanan oku
ve korkutma ölüleri
birazdan karanlık çöker
karanlık cehenneme benzer
ikisi de siyahtır
ve Tanrı her zaman haklının yanındadır
Ne vakit seni düşünsem
Kuyulanır yüreğimin ortası
Ah...içine benimle sığabilsen
Yaşanırdı sevdanın en karası
Yeryüzüm yüzün kadar
Doyamam seyretmeye
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!