Saymadım hasretinle bu kaçıncı yılbaşı
Bir ihtimal de olsa döner diye bekledim
Ne bir demet karanfil ne bir damla gözyaşı
Bir hal hatır sormayı dener diye bekledim
Şu kışta kıyamette ömrüme düşen karda
Bir dostuma uğrayıp ahvalimi sorar da
..
Sen bana yeni yılsın her dakika
Her dakika bir yaşıma daha giriyorum
Sen benim üstüne titrediğim güzel ve yeni
Saatim kadar saadetimin gözbebeği zamansın
Ben bin parçaya bölündüm her parçasında
Her parçasındayım kırkayak sesli boğuk arkadaşlığın
..
Ağladım tükeninceye kadar gözyaşlarım
Namaz kıldım sönünceye dek kandiller
Usanıncaya kadar rüku ettim
Muhammed'i sordum sende kaybolan
Ey Kudüs, ey nebilerin çıktığı şehir
Ey Kudüs, ey şeriatler feneri
..
Şimdiden bir hatırasın
Bulutsa, tozsa, uçarsa
Bütün (aşklar) paranteze alınsın
Rüzgar çanısın, rüzgarın diline dolanırsın
Ne bir şarkısın,
ne de dillerde nağme adın
Artık bazı şarkılar kadar yaralısın
..
"Gelecek Yüzyılın Çiçeğiyim"
“1984 çıkıp gidiyordu dünyadan. Saat 24’e doğru 67 ilimizin bazılarında bir sürü olay oldu. Ben bunların ancak bir kısmını anlatacağım. Tabii, çok küçük olaylar.
Ankara’da bir çocuk erken uyudu, düşünde bir ırmağın kıyısında kocaman bir çiçek gördü; ata benziyordu çiçek; konuşuyordu da. “Ben”, dedi, “gelecek yüzyılın çiçeğiyim.”
***
..
aşkımızı tavuklar horozlar gagalıyor sevgilim
yumurta kapıya sıkıştı
mikrodalga fırınlar kuşattı dört yanımızı
ütüler TV'ler müzik setleri
film koptu kopacak, bütçemiz kırık akordeon
evlenmeden boşanma durağındayız
insek mi
..
Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi.
Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara:
Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi.
Koyverip telli pullu saçlarımı rüzgara,
Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi
Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara...
..
Arıyor; üzerinde gecenin harmanisi. Arıyor; bulmamak için dualar okuyarak. Arıyor; feneriyle süzülüp pencereden. Arıyor; bulsa ne yapacak ki!
Bulsa ne yapacak kaşıkçı elmasını. Yılın tam başında parlayan elmasını. Vursa ne yapacak düşünce elmasını. Düşünce elmasını kim kaldıracak yerden? Kim kaldıracak yerden ayın haritasını?
Kraterler gibi koyu gözleri. Perdeyi çekebilse; koyu gözleri; dalgakıran yetmez koyu gözleri; pencereyi örten mavi katarakt...
Arıyor; bilseydi ne aradığını. Korkup göle attığı sır sandığını. Çevreleyen balıklar asla anlatmayacak. Asla kırmayacak sır sandığını.
..
Geceyarısı geçen güzden kalma birkaç yaprak kırk yıllık kahve
renkli bahçeler ve bir mimibüste
Kartaldan eminönüne giderken uyumuş titreyen bir çırak
Karanlık denizi köpürten dalgaları yararak çook gizli bir yere
giden tenha bir üsküdar alanı gemisiyle
bu yolculuğa başladım senden ayrılınca
..
Burada, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı üzerinde dizgesel, Profesör Fuad Köprülü'nün terimiyle integral görüşler öne sürmeyeceğim. Bu konuda 1998'i de kapsamayı öngören bir çalışmayı sürdürmeme rağmen, kendimi 'meslekten' bir edebiyat tarihçisi saymıyorum çünkü. Elbet bu sözlerim edebiyat tarihinin cahili olduğum anlamına gelmiyor ama bana tarihçinin mesleki kaygıları dolayısıyla öne sürme cesareti göstermeyeceği kişisel ve kurgusal düşünceler belirtme olanağı sağlıyor. Sadece şiir alanında kalacak ve ana doğrultuları saptamaya yönelik bir çaba harcayacağım:
Kabul edilebileceğini sandığım bir savım şu: Politik/ideolojik düzlemde olduğu gibi yazınsal düzlemde de Cumhuriyet'in yıktığı düzenle derin iç bağlantıları vardır. Tocqueville, 1856'da yayımlanan 'Eski Rejim ve Devrim' adlı uzgörülü yapıtında, Fransız Devrimi'nin yıktığı sınıfın / iktidarın ya da rejimin düşüncelerine çok şey borçlu olduğunu göstermiş ve "dünyada hiçbir şey yoktan varedilmez ve kaybolmaz" sözünü doğrulamıştır.
Cumhuriyet yıkıcıydı. Ama hızını birinci ve ikinci kuşak Tanzimatçılardan, Birinci ve ikinci Meşrutiyet dönemi muhaliflerinden almadığını iddia etmek çok zordur. Şu nokta önemle belirtilmelidir: 'Düzeni oturtmak' kaygısı, yeni bir toplum yaratmak ideali, rejimi doğal biçimde otoriter kılmış, Tanzimat'ın Batılılaşmacı aydınlarının siyasal açıdan daha güçlenmiş torunları olan Kemalistleri yeni rejimin ideolojik temellerini zayıflatabilecek düşünce, yazın ve sanat hareketlerine tahmin edilemeyecek ölçüde 'duyarlı' kılmıştır. Örneğin Bedri Rahmi Eyüboğlu, Paris'ten Türkiye'ye döndükten sonra Dadacılık, Gerçeküstücülük gibi akımların kaybolup gideceklerini öne sürmüştür.
Cumhuriyet dönemi edebiyatı ve sanatı, uzun yıllar kalım ve yıkım düşünceleri arasında biçimlenen ve günümüze de uzanan 'gerilimli ilişkiler' yansıtır. Gelenekten kesinlikli 'kopuş'u isteyen de bu edebiyattır, geleneğe dönülmesi gerektiğini vurgulayan da bu edebiyat. Ama bu çelişkin arzuları geçmişten devralmıştır. 'Zina'yı ve onun ekonomik / sınıfsal kökenini, töresel konumunu Namık Kemal kuşağı keşfetmişti. Ama köle kadına hak isteyen o kuşak, özgür kadından da ürkmüştü.
..
Evet...Şu günlerde bir telaşımız var.Malum yılbaşı geliyor.Hani şu insanların günler önceden hazırlandığı,evine konuklarını davet ettiği,ya da edildiği.Ya da parası olan için eğlence yerleri ve tatil beldelerine akın ettiği...Yılbaşı işte...
Yılbaşı geceleri bana hep çocukluğumu hatırlatır.Ne güzel günlerdi onlar öyle.O gece herkes içinden nasıl geliyorsa öyle olurdu.Başı örtülü komşu teyzelerimiz makyaj yapar,üstelik başını da açardı.Hep güzel şeylerden bahsedilir, insanlar isteklerini gizlemeden açıkça söylerlerdi.İlerleyen satlerde, alkolün de dozu arttıkça suskun olanlar suskunluklarını bozar, en insan yanlarını,en güzel dileklerini paylaşırlardı birbirleriyle.Babam,hoş hergün içerdi ama yılbaşı gecesi dozu artardı içkinin.'''Nasılsa serbest,yasak yok,gel keyfim gel,yaşasın özgürlük''' derdi...Canım benim...Hasretim babacığım...Sahi ne güzel günlerdi onlar öyle..Babam dilediğince içerdi yılbaşı gecesinde.Annem bile bugün yılbaşı der birkaç duble içer neşelenirdi.'''Bu mereti içen boşuna içmiyor''' derdi.Şaşırırdım...Bu öyle hoşuma giderdi ki,en azından annem yılın bir günü babama içtiği için kızmazdı :))) Konu komşu nasıl da eğlenirdik.Tombalayı unutmadım tabii ki o olmazsa olmazdı zaten...Veee gece tam onikide Nesrin Topkapı...Kadınlar gözlerinin ucuyla kocalarına bakarlar,dikkatlerini dağıtmaya çalışırlar ama boşuna tabii ki :))) Arada küçücük cingarlar çıkar ama çabuk geçerdi...Dans bittikten sonra derin bir nefes alınır...Rahatlanır :)) Şimdi herkesin yeni yılını kutlama vaktidir.Ve en sevdiğim zaman bu işte.Benim de bu geceye özel küçücük bir özgürlüğüm vardı.Komşu oğlu aşkımı kimse ne der demeden yanaklarından öpeceğim :)) Bunlar en güzel yılbaşı manzaralarıydı benim için...O günlerde herşey daha bir başkaydı.Nasıl unutabilirim ki...
Yılbaşı geceleri bir başkadır bizim insanımız için.Umursamayana ender rastlanır.İnsanlar sokaklara dökülür günler öncesinden.Yiyecek,içecek,hediye telaşına düşülür.Delice alışverişler edilir.Herkesin payına mutlaka birşeyler düşer,öyle ya da böyle.Sonuç olarak alan da satan da memnundur.Benim bu günlere özel alışveriş tasam olmadı.Bundan böyle olmaz da.Derdim alışveriş olmasa da yılbaşı arifelerinde sokağa atarım kendimi.Bu sanırım sekiz yıldır gelenek haline geldi bende.Böyle günlerde tek zevkim şehrimin insan manzaralarını seyretmektir.İnsanların telaşı bana bambaşka şeyler hissettirir.Kimine güler,kimine üzülürüm.Ayaklarıma kara sular inene dek dolaşırım sokaklarda,alışveriş merkezlerinde.Her yılbaşı,sadece kendime çok sevdiğim yılbaşı çiçeğini hediye ederim.Tıkış tıkış otobüslerde ya da dolmuşlarda incitmeden,kırmızı toplarını dökmeden eve getirir,bir yıl önce aldığımla yerlerini değiştiririm.Eskiyi çöpe atmadan önce geçen yılı yeniden içimden geçiririm.
Bu yıl da bu geleneğimi yerine getirdim.Ama bir keyifsizlik,yetersizlik vardı içimde.İnsanları izledim...telaşlarını...birşeyler vardı,karmakarışıktı kafam...Sordum kendime...neden...nedir bu telaş...Görmek istediğim,anlamak istediğim insanların yeni yıla girerkenki beklentileri neydi...Ya da var mıydı...göremedim...Her gelen yıl yeni bir umut muydu...Her gelen yıl hayata daha da sıkıca sarılmamızı sağlayacak mıydı...Umut vaadediyor muydu yeni yıl...göremedim...Yeni yılda gözlerimiz daha iyi görecek miydi...önce kendimizde,sonra yakın çevremizde,sonra ülkemizde,sonra dünyada olan biteni,olmayanı bitmeyeni görecek miydi gözlerimiz...Gözümüzün önünde seyreden yanlışları,haksızlıkları,çirkinlikleri görecek miydi gözlerimiz...Adaletsizlikleri görecek miydi...Yoksa kabullenip,olağan sayıp olduğu olacağı buydu mu diyecektik...Ya da geleceğe dair umutlarımız var diyebilecek miydik...Yoksa her keresinde gelecekten umudumuzu kesip,geçmişin anılarına mı gömüleceğiz.
..
Yılbaşı diyince aklıma lapa lapa kar geliyor.
Yılbaşı diyince aklıma sevinç,mutluluk geliyor.
Yılbaşı diyince aklıma hediye geliyor.
Yılbaşı diyince aklıma bir yaş daha büyüyeceğim geliyor.
..
Eski takvimden bir yaprak kaldı,
Demek geçen yıl iyice usandı,
Umutlar bu yeni yıla dayandı,
Geldi yılbaşı,yılbaşı,yılbaşı.
Dünyamız bir yaş daha ihtiyarladı,
Nice insanlarla doldu boşaldı,
..
SUYA DAMLALAR/FEV
Hoş geldin mi Yeni yıl?
Kalabalıklar içinde yalnızlığını daha bir duyumsar insan yılbaşı gecelerinde. Bu yalnızlığını yenebilmek için yakın dostlarından kimilerini arar. Onlarla bir arada olmak ister.
Kimi dostlarla bir arada o geceyi doyasıya yaşarken, geçmiş yılbaşı geceleri gelir dolar gözlerine, ister istemez.
Kendisinin de içeride olduğu bir yılbaşı gecesini buruk anımsar.
Sevgilisiyle kuru soğanı yağsız tavada örseleyerek bayat ekmeğe katık ettiği yılbaşı gecesini anımsar.
..
Ayların nurani Muharrem geldi
Kutlu olsun bugün hicri yılbaşı!
Çok kıymetli olan dört aydan biri
Kutlu olsun bugün hicri yılbaşı!
Mübarek bu ayda günahlar atın
Kutlu olsun bugün hicri yılbaşı!
..
Kendisi için yuvalanmış oluklardan geçip gidiyordu her sabah kırmızı lokomotif, nerdeyse yarıya kadarının bu oluk-yollar'a gömülü olduğu vagonlarda dış cephedeki pencerelerden anca dışarıyı görebiliyor olan içerinin yolcularının...
Pastel şehrin suları kesikti. Yılbaşına bir gün kalmışken, kırmızı yağması gereken kar mavi yağmaya başladı. Noel babao gece tüm evlerin bacalarından içeri doluşmuş ve çocuklara hep hediyeler bırakmış. 1 Ocak'ta da tüm şehrin suları gelmiş.
Kırmızı lokomotif bunun nasıl olduğunu anlayamayınca gidip Noel baba'ya sormak istedi, onu nasıl bulacaktı peki? Vali'ye danıştığında, dediler ki: 'Sen en iyisi bir yıl daha bekle.' O da bekledi. Yılbaşı gecesi şöminesinin önünde Noel Baba'yı yakaladı, sordu ona sorularını bir bir.
Noel Baba ona, hep kırmızı olursa maddenin hep madde, enerjinin hep enerji kalamayabileceğini anlattı; bunun için, önceki yılbaşında mavi kar yağdırıp daha bir şevkle girmişti bacalardan içeri. Sevindi ve sıçradı loko, ama bir şeyi de merak etti:'Peki mavi yağdırdığında şevkleneceğini biliyorsan, neden kırmızı yağdırırken de bu şevinci geçirebileceğini denemedin? ' Şaşıran Noel baba: 'Her şeyin bir sebebi vardır.' diye cevapladı. 'Olan bir şeyden umut kesme, gelecek yılbaşı gene kırmızı yağacak, sonraki yılbaşı ise yeşil olacak.' 'Olan şeyin sebebi vardır, neden kapıdan değil de bacadan daldığımın bir nedeni vardır.'
..
çoğu insan umutla bir bilet alır
büyük ikramiye belkide çıkar
paranın hissiyle hayaller kurar
aldatır insanı zalim yılbaşı
**********************************
insanların çaresi artık kalmamış
ümidinin hepsini buna bağlamış
..
Bir hafta öncesinden başladı gazetelerde yılbaşı gecesinin eğlence programlarının reklamları. Geçenlerde bir gazete de başlık atmış magazin sayfalarında kocaman. ''Yılbaşı Gecesi Nereye Gitmeli? '' Memlekette gözyaşı hâkim şu sıralar. Durmadan şehit haberleri geliyor yurdumun Güneydoğusundan, adamların derdine bak. Bir yere gitmesen ne olur sanki. Sakin sakin ev de geçirsen yılbaşını ve normal bir günmüş gibi de saat 23.00 ya da 24.00 yatı versen olmaz mı? Hiç bir hindinin de canına kast etmesen. Zaten aldığım bilgilere göre hindiler 30 Aralık günü geniş katılımlı bir protesto yürüyüşü düzenleyeceklermiş bu katliama son verin artık diye...
Cihangir'den, Etilere, Kuruçeşme'den, Uludağ'a, Kartalkayaya kadara çeşitli alternatifleri sıralamış magazinci dostlarımız. Tabi buralara Ortadirek diye tabir edilen vatandaşların gitmesine imkân ve ihtimal yok siz de biliyorsunuz ki... Ortadireği yerle bir ettiler zamanında. Onlar, yani anlı şanlı Otadireklerimizin hepsi o gece mecburen divan restoranda ya da sedir restoranda geçirecekler yıl başını, milli içkimiz ayran ile gün gibi aşikar. Canım restoran dediysem anlayın işte evde ki divan ile evde ki sedir. Sobalı evlerde kestane pişer, kaloriferli evlerde de fındık fıstık yenir, olacağı o, daha ne olsun ki? Bir de tombala oynanır işte üç beş kuruş para döner ortada. Eskiden tek kanallı zamanlarda ne heyecanlanırdık, Zeki Müren ya da dansöz Nesrin Topkapı çıkacak diye gece on iki sularında. Günler öncesinden onun hayallerini kuranlar olurdu...
Askerlerimizin birçoğu cephede terör ile mücadele ediyor. Bizler sıcacık evlerimizde televizyon karşısında kuruluyoruz, onlar vatan için, insanlık için patır patır toprağa düşüyor. Hele de evlatları asker olan anne ve babaların, yürekleri pır pır, belki gece uyku da uyuyamıyorlar. Onların hiç derdi değil yılbaşında bir yerlere gitmek ya da ev de televizyon karşısına geçip gece yarılarına kadar televizyon seyretmek.
..
'Men teşebbehe bi kavmin fehüve minhu ' (Kim hangi kavme benzerse ondandır.) Hadis-i Şerif
Şimdi içki kumar zina zamanı
Bu gece yılbaşı Noel Bayramı
Allah’a isyana başlama anı
Bu gece yılbaşı Noel Bayramı
..
HER GÜNÜN BİR ÖNCEKİ YILA GÖRE, YILBAŞI OLDUĞUNU UNUTUP, GLOBAL VAMPİR TÜKETİM EKONOMİSİ ÇILGINLIĞININ FİTİLİNİ ATEŞLEYEN YILBAŞI YORTULARINDA KENDİMİZDEN GEÇERKEN.
KENDİMİZDEN GEÇERKEN
İnsan, ebed âleminde yaratılıp, o âlemin standartlarına göre donatılmış olup, donanımlarını tanıma, doğru kullanma ve yeteneklerini geliştirmesi için, ruh cevherine, test amaçlı madde denilen malzemelerden inşa edilmiş vücut gömleği giydirilmiştir.
Geldiği mana âleminin karakteristik özellikleri, yaşadığı dünya hayatının her safhasında kendisini belli etmesine rağmen, sadece genel yaşamın ve özel yaşamının devamı adına his ettirilmiş olan haz ve lezzet, tatminsizliğinden duyduğu elem ve endişe;
..