Yılbaşı Kutlaması Şiiri - Abdulhakim Öztürk

Abdulhakim Öztürk
79

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Yılbaşı Kutlaması

Yılbaşı Kutlaması

Sizlerinde bildiğiniz gibi 'yılbaşı' yaklaşmaktadır, bu sebepten dolayı bazı mühim şeylere değinmek istedim.

Bu mühim mevzu her tarafta imanı zayıf olan Müslümanlar uyarılmalıdır. Yani yılbaşının kutlanmasının ne kadar haram olduğunu azda olsa açıklık getirmek istedim.

Evet biraz uzun ama inşallah uzunluğuna bakmadan hepsini okur ve yılbaşı ile ilgili cevapları bulursunuz

YILBAŞINI KUTLAMAK, CEHENNEM ASHABINA BENZEMEK..

Hamd, Alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. Salâtü Selâm Resûlullah'ın, Ehlinin, Sahabesinin ve de kıyamete kadar onları dost edinen herkesin üzerine olsun.

Müslüman toplumların içinde bulunduğu sıkıntıların başlıca nedeni, Yahudi, Nasrani (Hıristiyan) ve diğer şirk ehline özenmeleri, bu cehennem halkının peşinden gitmeleridir.

Onları izleyenler, şu hadisin muhâtabıdırlar: “Sizden öncekilerin yoluna karış karış, kulaç kulaç uyarsınız. Onlar kertenkele deliğine girse, siz de peşlerinden girersiniz”, “Ey Allah Resûlü! , Yahudi ve Nasraniler (Hıristiyanlar) mi? ” dedik. O da: “Ya kim? ” diye cevap verdi” (Buhari, Müslim) .

Bu insanlar:

1. Dinden yüz çevirip havâlarına uymuş, işleri fesada bulanmıştır. Ne yazık ki, toplumların çoğu bencillik ve kibir içerisinde dünyaya dalmış, ehli İslâmi küçümser olmuşlar. Sorulduklarında ‘Elhamdülillah Müslümanım’ demekten öteye din adına hiçbir şeyini bilmez, bir kısmı da hiçbir şey bilmediği halde her şeyi bildiğini sanır.

2. Bunlar, Resûlullah (S.A.V.) 'in getirdiği İslâmî çizgiyi muhafaza edemeyerek, yaşadıkları gibi inanma gafletine düşerler. İslâm ile “güncel hayatın gerçekleri” dedikleri şeyler arasında sentez bir din anlayışı geliştirerek bunu, “çağdaş İslâm” ismiyle, süslü poşetler içerisinde insanların önüne koyarlar. Ayet ve hadisleri kendi havâlarına göre eğip bükerek de, “çağdaş İslâm”larını akıllarınca daha uygun bir hale getirirler. Bu tip insanlar maalesef sayılamayacak kadar çok. “Siz o gün çok olursunuz ancak sellerin önüne kapılan çerçöp gibi” (Sahihtir, Ahmed) diyen hadisi şerifteki nitelemeye uygun olan bu kimseler; Müslüman olduklarını savunur ve İslâm adına sürekli ahkâm keserler. Gelin görün ki, Resûlullah (S.A.V.) 'in sünnetini bırakıp başka başka sünnetlere tabi oldukları için, onların çalışmasıyla Allah Müslümanları zafere ulaştırmaz. Her yer onlarla ve boş sözleriyle dolsa bile...

Bunların dışında üçüncü bir grup daha var ki (Allah bizleri onların listesine dahil eder inşallah) , onlar; Allah Celle Celaluhu'nun hidâyetine erdirip ayaklarını sabit kıldığı kimselerdir. Bunlar, Allah azze ve celle'nin, Kitab'ına Ve Resûlü (S.A.V.) 'in Sünnetine tam olarak uyanlardır. İşte onlar gerçek “hak ehli”, Allah azze ve celle katında kurtuluşa eren topluluktur. Onlar bu dinin dosdoğru çizgisinden asla dönmez ve bu çizgi üzere ölürler. Resulullah (S.A.V.) bunlar için şöyle buyurur: “Düşmanın zarar veremeyeceği, hak üzere sebatkâr bir fırka kıyamete dek var olacaktır” (Müslim) . Kafirlere benzemekten en fazla sakınanlar işte bu Müslümanlardır. Onlar kâfirlerin yaşantılarını asla taklit etmez, bu takdirde şereflerini kaybedeceklerini bilirler. Ancak, kafirlerin bizim yaşantımızı taklit etmeleri, onlar için büyük bir şereftir. İzzet, ancak Allah Celle Celalühu, Resulü (S.A.V.) 'in ve tüm müminlerin dir.

Bu, kurtuluş ile müjdelenen fırka dışında kalan ve birinci maddede zikretmiş olduğumuz ehli hüsran, ehli nedamet, ehli zillet içindeki ihanet fırkası (ki, Allah bizleri onlar ile birlikte olmaktan muhafaza buyursun) , zifiri karanlık içinde, sonlarının ne olacağı belirsiz bir şekilde ömür çürütmektedirler. Tövbe edip Allah'a dönmeden ölürlerse, varacakları yer ise Cehennem ateşinin ta kendisidir (Allah korusun!) .

İkinci bölümde zikretmiş olduğumuz, deliller üzerinde oynayıp onları eğip büken, çağdaş diye tabir edilen ne olduğu belirsiz, köksüz ve ruhsuz yaşayışlarına dayanak arayan fırkaya gelince; işte bu risâle onlar için yazıldı. Yani bu risâle ile onları, Allah'a dönmeye davet ediyoruz. Sırât-ı müstakim üzere yaşamaya çağırıyoruz onları. Cehennem ateşine götürücü havalardan sakındırmak istiyoruz, uyandırmak istiyoruz. İnanıyoruz ki, onların; kâfirleri taklit etmelerinin esas sebebi bilgisizlikleri, basiretsizlikleri ve iman zafiyeti, ayrıca, kendilerini dosdoğru yola çağıran örnek şahsiyetlerden de mahrum olmalarıdır.

Bu, kafirlere benzemenin en belirgin örneklerinden biri de, onların “Yılbaşı”larını tanımak ve Yılbaşını Hıristiyanların kutladığı günde kutlamaktır. Bu vesile ile, ‘yılbaşı’ adıyla bilinen bozulmuş Hıristiyanlık âdeti üzerinde bir nebze durmak istiyoruz.

Allahü Teâla, Hıristiyanlar hakkında şöyle buyurur:

'Meryem oğlu Mesih Allah'dır, diyenler kafir olmuşlardır.' (Mâide l7)

'Allah üçün üçüncüsüdür, diyenler kâfir olmuşlardır.' (Mâide 73)

Bu insanlar onların uydurma bayramını kutlarken, Mesih Aleyhüsselâm'a ve O'nun doğum anısına iftira etmektedirler. İsâ Aleyhüsselâm onların yaptıklarından uzaktır ve bunların hepsini inkar eder.

İşte onlar, bu uydurma yalanlar ve bozuk inançla, Allah Celle Celalûhu'nün hakkında hiçbir delil indirmediği ve selim fıtratın nefret ettiği amelleri işlemektedirler.

Gariptir ki, Müslüman toplumun çoğu Yahudi ve Hıristiyanları taklit edip onların küfrü bayramlarına uyduktan sonra da Müslümanlıktan söz ediyorlar. Peşinden bununla da yetinmeyip ilericilik ve uygarlığın Yahudi ve Hıristiyanlara uymaktan geçtiğini zannederler. Bu, onların dinlerinden uzaklaşmalarının ve kâfirlerin uşağı haline gelmelerinin bir başka adıdır.

Oysa İslâm, insanoğlunun yegâne şerefi; yüzyıllar ötesinden insanoğlunun bilim ve istikâmet membaıdır. Bunu bir bilseler!

Allah Celle Celalûhû'nün dini, şeriatı/nizamı dışında kalan, diğer bütün şeriatlara/nizamlara muhalefet etmek, onların din, gelenek ve bayramlarının tamamına, yeme içme ve giyim kuşamlarında da onlara aykırı olmak, dinimizin temel kurallarındandır.

Bu konudaki delillerin tümünü ortaya koymaya gerek yoktur. Aksine, söz konusu delillerden birkaçı bile yapılan hareketlerin tehlikesini açıklamaya yeterlidir. Hayra nasihat edenlerin çok az olduğu günümüzde, dinimizin aslından olan nasihatleşme prensibini de böylelikle ihya etmiş olalım:

1. 'Sonra seni din konusunda bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin arzularına uyma.' (Câsiye 18)

Şeyhülislâm Ebu Abbâs Harrâni şöyle der: “Burada 'bilmeyenler' sözüne, Allah'ın Şeriat'ına aykırı davranan herkes girer. ‘Havâları’ kavramı içerisine de, müşriklerin işledikleri amellerin hepsi girer, ki bu davranışları onların dinlerinin gereğidir”.

2. 'Sana gelen ilimden sonra eğer, onların arzularına uyacak olursan, İşte o zaman zâlimlerden olursun.' (Bakara 145)

Ehli Sünnet müfessirlerinin icmâı vardır ki; “Bu ayeti kerimede onların tüm yaşantılarına muhâlefet etmenin zorunluluğuna açık bir işaret vardır” demişlerdir.

3. 'Ey iman edenler! “Râinâ” demeyin “Unzurnâ” deyin. Söylenenleri dinleyin. Kâfirler için acı veren bir azap vardır.' (Bakara 104)

İbni Kesir Rahmetüllahi Aleyh, tefsirinde bu ayet hakkında şöyle der: “Allah azze ve celle, bu ayetle, mü'minlerin, söz ve davranışlarında kâfirlere benzemelerini yasaklamıştır. Çünkü Yahudiler «..Râinâ..» kelimesini Nebi (S.A.V.) 'e alay niyetiyle kullanırdılar. Allahu Teâla da mü'minleri bundan men etti.”

İbni Kesir şunları söyler: “Ayette söz, davranış, bayram, gelenek ve ibadetlerinde ve diğer tüm işlerinde kâfirlere uyanlara acı bir azapla cezalandırılmaları gibi ağır bir tehdit vardır.”

4. Allah Resûlü (S.A.V.) : “Kim bir kavme benzerse o da onlardandır” (Sahihtir; Ebu Davud) buyuruyor. Hadis-i şerifte, Müslüman olmayanlara benzeyenleri şiddetle kınama vardır. Kim ehli takvâ ve Salih insanlara benzerse, o onlardandır; kim de Yahudi ve Hıristiyanlara benzerse, o da onlardandır.

5. Allah Resûlü (S.A.V.) “Bizden başkasının sünnetiyle amel eden bizden değildir.” (Sahihtir; Sahihul câmi) buyuruyor. Bir başka hadiste, “Başkalarına benzeyen bizden değildir. Yahudilere de Nasranilere (Hıristiyanlara) de benzemeyin. Yahudilerin selâmı parmaklarıyla, Nasranilerin ki ise, elleriyle işarettir.” (Sahihtir; Sahihül Câmi) buyurmuştur.

Bunların tümü onlara benzeme hakkında ise, ya kâfirlere uyan, onların örf ve adetlerini benimseyen, Müslümanları küçümseyip onlardan uzak duran, kısaca küfrü ve tüm küfrî değerleri hayatının ayrılmaz bir parçası kılan kimsenin hükmü nedir acaba? ! ..

Kim Allah Resulü (S.A.V.) 'in sünnetini terk eder ve bunu başka bir sünnet, alışkanlık, adet veya gelenekle değiştirirse, İslâm'a bağlı olduğunu söyleyip Müslümanların isimleriyle anılsa bile, İslâm üzere değildir, yani kafir olurlar.

6- Allahu Teâla kâfirlerin geleneklerine uymayan mü'minleri şöyle över: 'Onlar ki, yalan şahitlik etmezler, boş bir şeye rastladıklarında vakar ile geçip giderler.' (Furkan 72) . Ayetteki «..zûr..» kelimesini müfessirler, “müşriklerin bayramı” şeklinde açıklamışlardır.

7- Resûlullah (S.A.V.) Medine'ye geldiğinde, onların oynayıp eğlendikleri iki günlerinin olduğunu öğrendiğinde “Bu günler nedir? ” diye sorar. Onlar da, “Cahil iyede bu iki günde eğlenirdik” dediler. Bunun üzerine Resûlullah, “Allah bundan daha hayırlı olanı, kurban bayramı ve fıtr (Ramazan) bayramını size verdi.” (Sahihtir; Ebu Dâvud) buyurdu.

8- Adamın birisi “Bavâne” adlı bir yerde deve kesmek üzere adakta bulunmuştu. Resûlullah (S.A.V.) 'Orada daha önce câhiliye insanının taptığı putlardan biri bulunuyor muydu? ' diye sordu, 'Hayır, bulundurmuyordu' dediler. Resûlullah bu defa, 'Peki, kâfirlerin bayramlarından biri orada kutlanıyor muydu? ' diye sordu, yine 'Hayır' dediler. O zaman Resûlullah adama, 'Nezrini (adağını) yerine getir. Allah'a isyanda da, insanın sahip olmadığı şeylerde de nezre sadakat yoktur.' dedi. (Sahihtir; Ebu Dâvud) .

Bu hadiste gösterir ki, kâfirlerin bayram yerlerinde işlenen bir amel, hayır olsa bile başlı başına Allah'a isyan sayılmaktadır. Çünkü bu, Allah'a isyan edilen yerleri meşru görmektir. Allah'a isyanın söz konusu olduğu yerlerde şerî bir maslahat olmaksızın bulunmak da böyledir.

Ömer Radıyallahu Anh, “Allah düşmanlarının bayramlarından sakınınız” (Beyhakî) demiştir.

Allahu Teâla, Cehennem ashabı olan kâfirlere benzemeyip onların yaptıklarını yapmamayı büyük bir hikmet gereği olarak bize emretmiştir ki, onların sevgisi Müslümanların kalplerine girmesin. Onlar Allah'tan ve de Müslümanlardan uzaktırlar. İş ve yaşantıda onlara benzemek, onlarla bir olmak kalpler arasında ülfet ve yakınlığı doğurur. Bu da onları sevip saymayı beraberinde getirir.

Mevzu hakkında zikre şayân bir çok delil vardır. Daha geniş bilgi edinmek isteyenler Şeyhülislâm İbni Teymiye'nin, “Sırâtı Müstakîm” adlı eserine başvurabilir.

Tüm bunlar, insanların Resulullah (S.A.V.) 'in yolunu bırakıp nasıl kafirlerin yoluna uyduklarını yeterince açıklar.

Müslüman olduğunu söyleyen bir çoklarının “yılbaşı kutlaması” adı altında edâ edilen bu çirkin hıristiyan adetine katıldığını üzüntüyle görüyoruz. Yaşayan bir tek Müslüman bırakmamak üzere eskiden haçlı seferleri, günümüzde ise daha kapsamlı silahlarıyla maddî ve mânevî savaş ilan etmiş bulunan batılıların geleneğini taklid etmek gerçekten akıl almaz bir davranıştır. Özellikle bu geleneğin içinde Allah'a isyan ve İslâm ile eğlenme de varsa bunun tehlikesi çok daha büyüktür.

Yapılanlar bir kutlamadan çok din, ırz, namus, ahlâk ve aile mefhumlarını yıkmak için özenle tasarlanmış bir programı andırmaktadır. Kişi, hem kendisi hem de çoluk çocuğu için nerede durduğunun farkına varmak zorundadır... Allah, bu çirkefliğe alet olana akıl ve izan versin! .

Hanefî ulemâsından Molla Ali Kâfl Rahmetullahi Aleyh, şöyle der: “Kim Nevruz günü kâfire bir yumurta hediye ederse kafir olmuştur. Çünkü, bu davranışıyla kafire, küfründe ve sapıklığında yardımcı olmuş, onları teşvik etmiş veya bununla onlara benzemiştir.”

Eğer bu hediyeleşme onların geleneğinin bir uzantısı ise Müslümana da verilen böylesi bir hediye aynı hükümdedir. Çünkü iki durumda da onlara benzeme söz konusudur. Ancak, onların bir geleneği değil de bunun dışında hediyeleşme olursa bu farklı ve güzeldir.

Mecmau'n-nevâzil'de: “Nevruz kutlamalarını gören bir Müslüman, ‘ne güzel bir gelenek’ dese, kafir olur” ifadesi yer alır. Böyle davranan kimse bu hareketiyle küfrün çıkmasını hoş görmüş, İslâma noksanlık zâfet etmiş olur!

Fetâva Suğra'da ise şöyle denmiştir: “Kim Nevruz günü, daha önce hiç satın almadığı bir şeyi Nevruz'u kutlamak için satın alırsa, kafir olur.” (Fıkhı Ekber Şerhi) . Aynı şekilde, daha önce hindi satın alıp yemeyen kimse, yılbaşını kutlamak için satın alırsa küfre düşer.

Müslüman olduğunu söyleyen çokları kâfirlere belirgin olarak şu hususlarda benzemiştir: Bunların başında onların en belirgin özelliği olan ve dini yaşanmayan vicdâni bir duygu sayarak onu sembolleştirmeyi esas alan beşerî sistem ve ideolojileri benimsemek gelir.

Bunu da şekil şimalde onlara benzemek izler. Sakal kesilir, giyim kuşam onlarınkine benzer, evlere resim asılır, eşyalar ve mobilyalar bir Hıristiyan’ın evini andırır. Onların dinlerinde önemli ve kutsal sayılan noel ağacından alıp evlerine koyup bu vesileyle süs yapıp birbirlerini tebrik eden ve Müslüman olduklarını söyleyenlere rastlamak işten bile değildir.

Artık görünüşe sirayet eden bu taklidiler, bir süre sonra kalbe de nüfuz eder ve kişinin düşünceleri de aynı doğrultuda, paralel değişimler gösterir.

Durum gayet açıktır: İnanıldığı gibi yaşamamanın faturası, yaşanıldığı gibi inanılarak ödenir! ..

Tüm bunlar sonuçta, uzun bir zaman cihana hüküm sürmüş bir ümmetin, domuz etiyle beslenen din, ahlak ve namus düşmanlarına hayranlık duymayı beraberinde getirir. Toplum, bu sûrette kendi değer yargılarını unutur ve henüz dün sayılabilecek kadar yakın olan bir zamanda ülkesini yutmak isteyen bir milletin, kokuşmuş değerleriyle yaşamayı kendine onur kabul edebilecek kadar alçalır! ..

Kâfirlerin bir takım inançları doğrultusunda edindikleri tüm işaret, gelenek, adet ve düşünceden kaçınarak; selâmlaşmak, akraba ziyaretinde bulunmak, hayırda yardımlaşmak, namaz, hac, zekat, oruç, iyiliği emretmek kötülükten sakındırmak ve güler yüzlülük gibi büyük dinimiz İslâm'ın tamamı insanlık için hayır olan şiârlarıyla izzetlenmek hem imanı, hem de toplumsal bir vecibedir.

Mü'minlere karşı merhametli, kâfirlere karşı izzetli durmak, Allah için sevip Allah için buğzetmenin en önemli dinamiğidir. Ki buda İmanlı olabilmenin temel kaidelerindendir

O halde, Resulullah(S.A.V.) 'ı ve O'nu dost edinenleri bırakıp, şeytanı ve de Allah düşmanlarını dost edinmenin ahi rette getireceği sorumluluğu düşünerek bu ve benzeri çirkin taklitleri bırakmalıdır..

'Allah'a ve ahiret gününe inanan bir toplumun; babaları, oğulları, kardeşleri, ya da akrabaları da olsa Allah'a ve Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin...' (Mücâdele 22)

Allahu Teâla, bizlere sevdiklerini sevmeyi, düşman olduklarına da düşman olmayı nasip etsin. O ne güzel dost ve ne güzel yardımcıdır.

“Sallallahu alâ Muhammed’in ve alâ âlihi ve Sahbihi ecmâîn”

VE'L-HAMDÜ LİLAHİ RABBİ'L ÂLEMİN

Abdulhakim Öztürk
Kayıt Tarihi : 29.12.2006 13:55:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Abdulhakim Öztürk