Sen
bakışı iğnelenenlerdendin
sözleri artık bilinenlerden...
Akacak mecra bulamayınca aşktan yana
kendi nehrinde kendini kirleterek meydan okudun sularına...
Ciğerine çektiğin hava ve
hep yenilgiyle bitiştiğin uyku kadar
tanımasaydın eğer hayatı
alnında biriken terin
namusu kılmasaydın eğer
bir bardak soğuk suyun ferahlığını
iğnelerin karşısına iğnelerinle dikilecektin
artıkların karşısına artıklarınla...
Sen
gülüşünde yorgun düşenlerdendin
yüzünün yongalarını bir kurşun gibi
görüntülerin bağrına savuranlardan.
Sıkıca iliklenirdin
bakışların talan edilen yurduna
bir yadediliş düşmesdi payına sevmelerinden
kalbinin nasırlarını yumuşatan bir okşanış
düşmezdi payına.
Öylece başbaşa kalakalırdın
etine duyarsız çürüyen dişlerinle
ağrılarının eczasız suretiyle
başbaşa kalakalırdın.
Halbuki bir göz yalasaydı sularını
kaybolsaydı böylece
dalgalarına kin güden köpükler
işte o zaman
ağrıların bir surete binecekti
duyarsız kalamayacaktı etine çürük dişlerin...
Sen siperlerinde
bakir kelimeler biriktirenlerdendin
sükutunda dinlenmiş isyanlar biriktirenlerden...
Gözlerin ölü doğmuş bir şiirin
cenaze merasimiydi hep sanki
toprağı ürkütmemek içindi çekingen yürüyüşün
bakışın
yıllardır nadasa bırakılmış bir tarlanın
özlemine ayarlıydı.
Mülteci kokular sürünürdün
konakladığında bakışlara
sen benim o mülteci kadınlarımdandın
Bu şehrin iskelet kokan sokaklarına
yıllarca tohumlar savurdun kendini esirgemeden
şehir korkunçtu
yemek saatinde yakalardı hep bizi
aldırmaz tohumlarını savururdun sen...
Oysa bu şehirde
toprağın da sözler gibi asfaltlandığını
sen de bilmekteydin
ve bilmekteydin
gözlerimizin bir yükü de mezarlıklardı
ve yine bilmekteydin
kendi içimize savrulurdu tohumlar
akacak mecra yoktu bize bilmekteydin.
Sen
kalbi tacize uğrayanlardandın
şefkati mıncıklananlardan...
Asla unutmaz geceni de alırdın yanına çıkarken
alnını aklayan
vefanı çoğaltan
nabzını doğurtan geceni de alırdın...
Dağınıktı kalbin
söz ve gözün yumuşaklığıyla
çalakalem taranmak isterdin
sen benim mülteci kadınlarımdandın.
Bir yanın meyilliydi yıkılmalara
bir yanınsa nehirler biriktirirdi hayatı durlamaya
tutuşurdu gözlerin yere düşerken
eğilir ve gizlerdin alevlerini
gülüşün ayaza tutulurdu
ve titrerdi mimiklerin...
Söz ve şiir bize meyilliydi
aşk ve tohum bize.
Unutma ve boşverme sakın
silkele üzerinden yılgınlığı ve davran
aşınır elbet asfalt ve toprak tohumunu çeker
bil ve boşverme hiç sakın!
Asla, asla yıkılmayasın! ...
(Kasım 1998)
Kayıt Tarihi : 6.12.2003 18:19:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Mehmet Halil.
sevgiyle, dostlukla
“umut, işkenceyi uzatır”
Dinlemezsin yine de... Umut heybende ki en değerli varlığındır ya, vazgeçemezsin.
TÜM YORUMLAR (4)