Ben Leyla’ mıyım, Mecnun'u bilmeyen?
Vefasız mı Mecnun, Leyla’yı görmeyen?
Ecel oku ruhuma değdi, oku başımda oku.
Varlık önümde, arkamda bıraktım yoku.
Bir doğum sancısı, ölürken kıvrandığım.
Bu şehadet şerbetidir, içtikçe kandığım.
Dal budanırsa büyür, “bahar” demeyin.
Fanilik arkamda mı, sonsuzluğu bileyim?
Durun doğrulayım, altımda kaldı gölgem.
Sırtıma vuruldu semer, ağzıma da gem?
O tekerleksiz araba ne, ben mi bineceğim?
Kervan yola düzülmüş, nereye gideceğim?
Ne fincancı katırları, ne tuz yüklü develer.
Nasıl belde burası, toprak damlı taş eveler.
Kervan öyle karşılanmaz, kuruldu mu Pazar?
Ölü toprağı mı serpildi, Pazar değil mezar.
2011
Ne zemheri soğuğu, ne martta yağan kar,
Ne saçaktan sarkan sarkıt, ne buz gibi yar.
Ne tıkalı logarlar, ne caddeyi basan sel.
Ne nisan yağmuru, ne şimalden esen yel.
Ne çatıda donan kuş, ne buz tutan yollar.
Ne kayıp düşenler, ne de kapanan okullar.
Ne akşamdan çöken sis, ne sabahki çiğ
Ne çakan şimşek, ne dağlardan düşen çığ
Ne açlıktan ölen kuşlar, ne kara kar bulutları
Ne otsuz ocaksızlar, ne garbin son umutları.
Ne bardaktan boşanan yağmur, ne kuzu dişi
Ne heyelan ne hortum, ilahi afat gibi bişi
Ne kuduran dalgalar, ne batan koca gemi.
Ne zincirleme kazalar, ne sabah posta treni.
Ne rotarlı uçaklar, gemiler, teyirli otobüsler.
Ne patlak saatler, ne zincir takmayan taksiler
Ne yelde uçan çatı, ne yanan direkte trafolar
Ne kayak yapan gençler, ne kardan tablolar.
2011
Bu sabah kahvaltısında menüm,
Baldudaklarınla, zeytin gözlerin
İnci dişlerin, yağım ve peynirim
Yanak allığınsa, çayımda demim
Dilin kiraz, dudağın çilek reçelim.
Tenin gül kokar, çayda ki şekerim
Hamurun kaysıdır, pasta böreğim.
İnce belli bardağımsın sen benim.
2011
Başımı secdeye koyunca, göğe değer.
Huzurunda eğilmek, yücelmek meğer
Alçakgönüllü ol sonra kibirden kurtul
İstifrayla mideyi, istiğfarla ruhu yıkar kul.
2011
Susan değil, konuşanlar pişman olur
Kendini, kendine düşman bilen dost olur.
Katranı damıtsan da, yapamazsın şeker,
İnsan ya hamuruna, ya mayasına çeker.
“Yalana gülmekten ise, doğrulara ağla”
Sükûtun mükâfatı "az konuşup çok anla"
İşi baştan savma yapma, başla ve bitir.
Yarın ki soruyu çöz, cevabı bugün getir.
Çözülebilecekse, düğümü kesme çöz
Delice sevilmek risk, sevmek sıcak köz
İdealsiz yaşamda, uzun ömür neyine?
Ne mutlu Azrail’e “Hoş geldin” diyene.
Ölüm ansızın gelmez, önce tüyo verir.
Son lokma, son nefes öncesi Azrail gelir.
2012
Verene değil, sen niye verdiğine bak
Kim candan önce cananı düşünür kalk.
Kötülük kolaydır, içinden çıkmak güçtür.
Alçak gönüllü yürekler, belki ödünçtür
İyi olan, kötü anlaşılacağını düşünmeli.
İnsan, İslam’ın ölçüsüyle şereflenmeli
Elem yürekte ağrıdır, sevilince rahatlar.
Varlık hak varlığıyla özdeştir, çağ atlar.
Verilenle dolar, aldığımızla kalp boşalır.
Yürekler suyla değil, gözyaşıyla yıkanır.
2011
Başkasının sağlığına içe içe, sağlıktan oldu.
“Yarasın” dedikçe, ciğerleri yaralarla doldu.
İçki sigara vazgeçilmeziydi, oda geçemedi.
Ama bu iki dost vefasız çıktı, ondan vazgeçti.
O dostları için tüketmişti, elde avuçta olanları
Meyhane borcunu ödeyemedi, geride kalanları.
Fanatik Galatasaraylı “amigo” derler lakabına
Kimse hatırını sormadı, o da çekildi kabuğuna.
Hayattan da beklentisi yoktu ki, ölmeden önce
Cenazede üç beş yaşlı adam, ağladım görünce.
2013
Kim bilir kimi yakan ateş söndürecek,
Sönmez sanılan ocakları.
Kim bilir, hangi konağa konacak baykuşlar,
Mekanı kimin damının bacaları
Kim bilir, kimin ocağına incir dikecekler
Kimin kapısına asma kilit vurulacak,
Ve kim bilir kimin ayağı, ya dili sürçecek
Kapılar yüzüne kapanıp, sular bulanacak.
2011
İnsanı ve insanlığı, öldürmeye gayret sarfederiz.
Yaşatmak için ne yaptık da, “insanlık ölmüş” deriz.
Sevdiklerimizi mi kaybediyor, vaz mı geçiyoruz? .
Elimizdekinin iyisini mi, kötüsünü mü veriyoruz?
Ölmeden gideceği yer gösterilmeden ölmezmiş.
Azrail iyilere kem, kötülere de hoş görünmezmiş.
O üç vurup bir sayanlar, ömrü küfürle geçenler.
Teşvik-i mesaiyisini, başkasını gaspla geçirenler.
Derler ya “zulüm baki değildir, hesabı sorulur".
Kılı kırk kere ölçer kantar, cezalıksa çeker kul.
2013
Yarışlar tekrarlansa, kazanmayan mı kalır?
Herkes istediğini alsa, geride kalan ne alır?
Götürmek çok kolaydır, getirmek kolay değil
Cefaya talip yok, sefaya nedir bu meyil.
Cesurun bakışı, korkağın silahından beter
Sadakat sadakadır, bir gram ihanet yeter.
Ebedi uykuya açılır kapı, geçilir son eşik
Omuzlarda taşınır meftumu sallayan beşik.
Sala ninni, yatak toprak, sabahsız bir gece.
Ne ilk masal bu, ne de bilinen son bilmece.
Kundak kefeni ak, günahlar ruhumuzda kir
Önce Azrail geldi, Sonra da Münker ve Nekir.
2010
Uğur Musab Şahin
Kayıt Tarihi : 30.6.2011 08:55:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!