gittiğin uzakların her kilometresini
ezberine kazıyan
geçtiğin her dağ başının sisini
sırtında taşıyan benim gölgemdir
benim sesimdir
kıyısında soluklandığın
uçsuz bucaksız ovaların sessizliğinde
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Devamını Oku
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
'sonra
yolunu yitirmeden dönesin diye
çentik atan da benim
gül ağaçlarına
bakma suda balık olduğuma
aydan hırsızlama yapıp
başını taçlandıran da
izini ışıtan da benim aslında'
Şiir büğtünüyle güzeldi. Ama bu bölümü daha çok sevdim nedense...
Kutlarım dost. Yüreğinize sağlık...
Sevgi ve saygı ile...
ve başladı uzaklardaki bulurlarda fırtına sancısı
üstüme salın tüm ayrılıkları
yalnız bir şairden kimseye zarar gelmez
olsa olsa yine yazar ayrılıkları...
Algladıklarını yüreğinde sevince dönüştürüp, gözlerinden ışıltı olarak kusan bu şair, (ben gördüm, bir gün karsışında oturunca) geçilen dağ başı sislerini gölgesinde taşıma hünerini de gösterir elbet. Öyle sanıyorum ki bunun bir sırrı bulunmaktadır. Sorulsa yanıt yok deme olasılığı yoktur sanırım. Sorumuz saklı kalsın.
Sahip olduğu söyleme haklarındandan birisi de, soluklanılan uçsuz bucaksız ovaların kenarında saklanarak yokluğunun lacivertine karışan kırmızı isyan sesinin O'nun oluşudur. Sormaya gerek yoktur çoktan kanıtlanmıştır.
İkinci bölümü şairin soyadı yazmış bulunmaktadır.
Çünkü öyle bir özdeşleşmiş ki.
Neden? Şundan:
Yıkık ev pencerelerinde tüneyen, üveyilere karışan kanatları en azından şair kadar hünerli ve kıvrak arı kuşu, yasaklı (gidilmesi mi yasak?) köylerin eteğinde esen rüzgar, taşlı tarlalarda (taşlı tarlalarda kaç kişi yürümüştür, bu bir ayrıcalıktır) ayağa dolanan börtü böcek de benim diyor şair.
Börtü böcek de benim derken 'benim' sözcüğü batmıyor. Bencillik tütmüyor, haketmişler çünkü. Ve bir çocuğun kutsal bildiği oyuncağına benim diyen bir saflıkta asilliği bulunmaktadır. Şairinin hoşuna gitsin diye değil öyle anlaşıldığı iiçin böyle söyletiyor bizlere.
'Ve yine benim' derken;
Soğuk pınarbaşı özleminde, çoban çıkınında kuruyan ekmek için..
Şair soyadını hakkıya aldığını tescil etmiş oluyor. Öyle güzel dizelerle anlatıyor ki... Pınarlarım kurumamış olsaydı değerli şaire armağan ederdik.
Hele hele dönüşte yol kolay bulunsun diye gül ağacına çentik atmanın sahibi oluş ve aydan bir parça çalıp taçlandırma yapış büyük bir gönül zenginliği sayılır. Kıskanırım.
Burada nokta koymak istiyorum. Bu kadarı yeter de artar bile. Şiirin geri kalan bölümündeki ışıltı hızını kesen buruklukta keyfimi zedelemek istemiyorum. Bir güzel Hasköylü şiiriydi.
Nasıl severek okuduğum kolay anlaşılsa gerek.
Varolun değerli şair.
..............
sen
gecenin bilmem kaçıncı uykusunu
giydirirken gözlerine
benim ellerimdir
kanayarak soyunan
içinde bentler yıkan dalgalara
sen ............
kim bilebilir;
ardında bıraktığın şehirlerin,
saçlarını nasıl serdiğini yoluna......dizelerini yazan şair yüreği kutluyorum...
yokluğunun laciverdine karışan
kırmızı isyan
.....Baştan sona dili ustaca kullanan, akıcı bir uslup. Zevk alarak şiir hazzına vararak okudum dizelerini. Yürekten kutluyorum..
sen
gecenin bilmem kaçıncı uykusunu
giydirirken gözlerine
benim ellerimdir
kanayarak soyunan
içinde bentler yıkan dalgalara
sen
teri kurumuş düşlerden
yalınayak çıkarken sabahlara
benim bedenimdir yenik düşen
kan ter içinde kâbuslara
ve benim yüreğimdir
doruğa vurduğunda hasret
kulağında yar sesi çınlayarak
kalan, çığ altında
kim bilebilir;
ardında bıraktığın şehirlerin,
saçlarını nasıl serdiğini yoluna...
Çok güzel bir şiir
Tebrik ederim
Mustafa Yiğit
Her benin sakladığıdır bendeki savaşlar.Sen olmayınca içimdeki sancı sanırım yıkılan hep bendir
TEBRİKLER NAZLIHAN HANIM.. KUTLARIM ŞİİRİ VE USTA YÜREĞİ....
SAYGILARIMLA
usta işi olmuş..
çok iyiydi..
tebrikler
'kim bilebilir;
ardında bıraktığın şehirlerin,
saçlarını nasıl serdiğini yoluna...'
duygulu şiire tebrikler
Bu şiir ile ilgili 74 tane yorum bulunmakta