Yeşille Mavi Öpüşüyordu, Gördüm... Şiiri ...

Aynur Uluç
498

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

tüm rüzgârlar senin olsun...

“Duyduğum yoktu ne vakittir, bir kumru sesi penceremde / İçime yine yolculuk mu düştü nedir” demişti Orhan Veli. Bizse pencerede kumruyu bile görmeden almıştık yolculuğun kokusunu ve sabah erkenden eşyalarımızı arabaya yüklemeye başlamıştık. İçimde Karadeniz’e doğru yola çıkacağını bilmenin heyecanı. Şimdiden gözümde canlanan görüntüler, o hayallerin yerine gerçeklerini bir an önce koymanın sabırsızlığı, kıpır kıpırlığı.

Öte yandan gözünün içine bakarsın sokakların ve “ Ben gidiyorum.” dersin. Hınzırca gülersin; bu çok sevdiğin şehri terk etmenin tadını çıkarırsın için için. O arada yaşanan duyguyu kuvvetlendirmek için mi nedir... Kıraç, eşlik eder radyodan: “Gidiyorum buralardan, tüm rüzgârlar senin olsun, bıktım artık yol almaktan, önüme çıkıp durdursan.” Korkarsın bu cümleden, çünkü durdurulmak filan istemiyorsundur. Böyle bir psikolojiyle çıktım yola; yanımda İmran, Gülnur, Saliha, oğlum Devin ve yeğenim Altar. Sevdiklerimle birlikte geliyorum sana Karadeniz.

İlk durak Safranbolu. Hemen orada semer yapan bir amca ile sohbete başlıyoruz. Hemen yanlarında ben de yerimi alıyorum. Amca var doksan yaşında, ama bu yılların seksenini semer yaparak geçirmiş. Saliha, dükkândaki malzemelere bakınca, amcanın koltuk imâl ettiğini düşünüyor.. “Hayır, koltuk değil semer yapıyor.” dediğimizde de “Haa evet, biliyorum, ata konuluyor ” deyince artık hepten dilimize düşüyor. Yol boyunca rastladığımız her hayvanı kendisine bizzat tanıtmaya başlıyoruz. Özelikle de atları tabii.

Tamamını Oku
  • Ramazan Topoğlu
    Ramazan Topoğlu 11.07.2006 - 20:32

    Geziye çıkacak olmanın heyecanı ne güzel.
    Devin ve Altar isimleri de öyle.
    Vitrini sarı sarı ışıyan dükkan önlerinde değil de, bir semerci ustasının yanında gözlemde bulunmak da öyle.

    En asil iki hayvan at ve kuş. Masallara da çok yakışır, her yerde de.

    Türkan Şoray efsane. Kadir İnanır o az bulunur dikkat çeken müthiş fiziğinin kolaycığında ortalarda dolaşarak bile yetiyor. Ayşegül Aldinç'in bir yazısında değindiği gibi çoğu zaman karşıya dışkıya bakar gibi bakıyor. Amasra iki kişi olarak gidilmek için hedeflenip gidilemediği için büyük bir yaradır içimde.

    Bir bayanın 'Nazım Hikmet Ran imzalı ama Aşık Veysel’in saz çalan bir fotoğrafı ile tamamlanmış öbür çerçeve üzerine' şaşkınlığı gözlerine ışık katar. Koyda denizin içine uzanıp gökyüzüne bakmak da. Yeşille mavi öpüşürken ortasında kalmak yer çekiminin gücünü yokedip kanat takar insana. Yıldız izlemek için insanın kendisine söz vermesi ruhu ikilileştirir herhalde.

    Hafif açık olan göbeğini ahenkle hoplatan bir adama raslamak bir yerlerde... .yıldızları ve dalgaları seyrederek akşamları içtikleri çaydan bahsedip sizi de davet edenler...

    Işık günü terkedip giderken bu gezi yazısı bana çok iyi geldi.

    Takdir edilesi bir gözlem, gözlemlenenlerden mutlanma ve abartısız harika bir anlatım.

    Paylaştırıldığı için teşekkürler Sn. Uluç.

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta