YEŞİL ŞİİRLERİ

YEŞİL ŞİİRLERİ

Yener Koç

Gözlerinde yeşil dallar
Boy boy olmuş meyva verir
Bir çiçekten kalkar arı
Bir çiçeğe konar gelir

Rüzgar kokunu savurur
Yeşil fidana takılır
..

Devamını Oku
Gülşah Süder Uzunmehmetoğlu

Ne yazabilirim sana dair bilmiyorum ki? Hayattayken ne hissediyorsam,söylemiş içimde tutmamıştım.Her şeyi konuşabilen kaç kişi vardır bilmiyorum. En çok seninle otobüs seyahetlerini,bilmediğimiz sokaklarda saatlerce yürümeyi severdim. Sessiz gecelerde saatlerce balkonda oturup uzun uzun sohbet ederdik.Bir türlü anlam veremezdin insanların neden böyle davrandığına.İçinde kötülük yoktu ki,sen nasılsan herkes öyle olsun istedirdin, ama malesef olduramadın.Ve hepte anlamsız yere kendini suçlardın; o kadar hassas,o kadar duygusal.
O gülen, yeşil gözlerini son kez açık görmek isterdim. Aslında istemezdim.
En son seni Mudanya iskelesinde geride bırakmıştım.İlla karnımı doyurmak istemiştin, yolda inip poğaça almaya kalkmıştın.Kıyamazdın ki.42 yaşında da olsam senin küçük kızındım. Son defa sarıldığımı bilmeden; iki kere sıkı sıkı sarılmış,boynundan öpüp kokunu her zaman ki gibi içime hapsetmiştim.Arkamı dönüp el sallamıştım.Gözlerinde üzüntü yoktu, tam tersi mutlu; ışıl ışıldı. Zamansız bir zamanda sevdiğini karşısında bulmanın mutluluğu vardı.Çünkü gene süpriz yapmış hiç beklemediğiniz bir anda iki günlüğüne kapınızda bitivermiştim.
Eğer o hastane odasında görseydim gözlerini biliyorum ki mat bir yeşil olucaktı.
“Köhne İskele” şiirimde yazdığım gibi; en son bir iskelede bırakmıştım seni.Ama bizim iskelemiz ne köhne ne de şehrimiz silikti.Bana her zaman güç veren güneş ışığı parlıyordu,mis gibi deniz kokusu, gökyüzünde martılar...
Mudanya’ya giderken babannemim mezarlığı gözüküyordu köyünüzle birlikte. Hayıflanmıştım -bir türlü ziyaret edemedim babannemi- diye.Hayat öyle bir şey yaptı ki bana; sen şimdi orada yatıyorsun ve ben hem seni hem babannemi ziyaret edicem.
05.07.2011 Bükreş
..

Devamını Oku
Sabri Ergel

İnan ki sevdiğini söyleyince
Çok hoşuma gidiyor sözlerin
Bana hayat veriyor gülünce
Senin o yeşil gözlerin

Hızlanır kalbimin atışları
görünce resimlerdeki yüzlerin
..

Devamını Oku
Ziya Kara

Siz hiç yeşil deniz gördünüz mü
Sizi bilmem ama; ben gördüm
Vapur, denizi adeta okşarcasına dövdü
O güzelim mavi; su yeşiline döndü...

Mavinin üzeri, iç içe yeşil beyaz
Şaşırdım; bir eda, bir naz
..

Devamını Oku
Yiğit Metin Sevindik

Senden son isteğim,
Bir tek şeyi unutma.
Seni sevdim ben.
Yeşil yeşil,mavi mavi sevdim.
Gözlerinde yıkadığım sevdamı,
öfkende yitirdim.
Dinlemeyip de beni, çıkıp gittiğin yer de,
..

Devamını Oku
Anonim

Keklik kondu kesmeye
Keklik kondu kesmeye
Ben çoktandır göz koymuştum
Kız seni alıp dağlara kaçmaya

Dağlarım aman
Yeşil yeşil dağlarım
..

Devamını Oku
Arzu Dinçer

Taze yaprak gözlerinle bak bana,
Baharı takıp peşime, geleceğim sana!
Sen ki bitmez sevdam.
Sen ki coşkun denizim..
Yeter ki yeşil yeşil bak bana.
Bal sarısı ışıklara bürünsün göz bebeklerin
Güneşi ardıma takıp, gelirim sana!
..

Devamını Oku
Nursal Arkadaş

Yağmur, değince yüzüne utanırdı renginden
bilmez ki yeşil gözlerden akan da yağmur rengidir
..

Devamını Oku
Nevzat Özkan

yeşil desem yeşil değil,
mavi desem
mavi değil deniz.
turkuaz hayallerin
altında buluştuk
yıllar sonra ikimiz.
geceyi aydınlatan
..

Devamını Oku
Mehmet Tunçer

Bir kez sevmişim seni
Bir kez tüm sevilerimi adamışım sana
Ta ruhumun derinliklerinde bir yer ayırmış
Beni can evimden yaralamışsın yeşil gözlüm
Git demesi
Unut demesi
Sevme demesi kolay
..

Devamını Oku
Gülşen Şenderin

10 Temmuz 2001, günlerden Salı, saat sabahın dokuzu Kıbrıs Türk Hava Yollarına ait bir uçak, Yeşilköy İstanbul Atatürk Hava Limanından 30 dakika sonra kalkacaktı.Yolculardan bir bayan onca yıldan sonra Güney Kıbrıs’taki köyüne, doğduğu topraklara güneşli tepelere kavuşacaktı….O dağlık köye Dağaşan’a randevusu vardı.
10 Temmuz 1974 günlerden Çarşamba; Kıbrıs yine o çok sıcak günlerinden birindeydi..Cyprus Air Way’s a ait; Aktarmalı Adana, Ankara, İstanbul seferli bir uçakla gelen bayan yolcu 27 yıl önce ilk kez İstanbul’a gelmişti.O eski hava limanıyla şimdiki yeni lüks hava limanını kıyasladı.Gözleri yeniliklere aklı bilgi çağına takıldı gitti.

Kıbrıs Ercan Hava Limanına uçak tam 10.45’ te indi.Bayan sanki ilk kez geliyordu Kıbrıs’a, bir çocuk gibi yerinde duramıyor, aceleci, tedirgin içi içine sığamıyordu.Heyecanı gözlerinde alev alevdi.Kontrol işlemlerine zor tahammül etti.
Taksi onu oto terminaline bıraktı.Kuzey Kıbrıs ile Güney Kıbrıs toprakları arasında hiçbir engel sınır yasağı yoktu.Eskisi gibi otobüse binip köyüne gidiyordu. Lefkoşe’den hareket eden otobüs Yeşil Hattı geçtik ten sonra hızla ilerledi.İşte Geçitkale, Bebek Bar’da eskisi gibi yine mola verildi. Havuzun etrafında yine mis mis kokan altın top ağacının ve cemile ağacının (Begonvil) çiçekleri gülerek yolcuları karşıladı.Buble - up gazozunu ve Bel - Kolayı özlemişti. Gazoz içerken Ayşe’nin anlattığı Pulya Festivalini hatırladı.Bu yörede yapılan Pulya Kuşu turşusunu ilk kez Ayşe’den duymuştu ve ilk kez yemişti.Lefkoşe Atatürk Kız Yurdu’nda ve okul çağlarında 5 yıllık arkadaşı olan Ayşe ne de güzel Lefkara işi işliyordu…Daha sonra 1964 yılında Lefkoşe Ledra Palas sınırında esir düştüğü gün öğrenci olduğundan dolayı Geçitkale’ye getirildiğini, bayan Rum polislerin sıkı sıkı yoklamalarını, Barış Gücü’nün öğrenci esirlere radyo yayınıyla müdahalesini anımsadı…
Ve limanıyla ünlü Limasol, güzellikleri, büyük hayvanat bahçesi, zenginlikler taşıyan verimli toprakları. Keo Şarap Fabrikası. Liseyi burada bitirmişti.Ne çok anıları vardı. Tiyatro heyecanı: Mezuniyette “ Yanlışlık “ adlı eserde oynamıştı. Resim merakı, atletizm yarışmaları.Uzun koşu birincilikleri bu şehrin sokaklarında geziniyordu buğu buğu.
Ağrotur İngiliz Üssü’nü geçtikten sonra kıyılara sert vuran deniz dalgaları Rum Taşı’nı köpükleriyle yıkıyordu.Yeşiliyle, mavisiyle, kalesiyle ünlü Baf.Afrodit Hamamları buraya yakındı.Afrodit Akdeniz’in sularından, köpük köpük kabarcıklarından kıyıya fırlatılmıştı efsaneye göre. İlkokul yıllarında sınıfıyla ziyaret ettiklerini anımsadı. Köyü Baf Kazası’na bağlıydı.Burada doğduğu toprakların izlerini taşıyan simalar daha çoktu. Köye varmak için henüz 40 mil kalmıştı.Kulaklarında yankılar uyandıran devrik cümleli konuşmalar hatıraları birer birer canlandırmıştı.Zaman tünelinde o zaman dilimi “ Çocukluk Tacı’nı geri vermişti. Hiç vazgeçemediği bu “Çocukluk Tacı” başında masumca gururla parlıyordu.Güllü henüz 10 – 12 yaşlarındaydı, henüz ergin olmamıştı. Erkek çocuklarına kök söktüren
..

Devamını Oku
Muammer Erkul

Geniiiş ve yeşil tarlalar gibi yayılmıştı içim...
Her tarafımda, ayrı bir damakla sevişecek mahsuller yetişiyordu.
§
Ve bir gün kamaştı gözlerim...
Kulaklarım uğuldadı;
Çünkü sen, büyük bir tarrakayla göğsüme düştün! ..
.....
..

Devamını Oku
İrfan Kaya

Gözlerinde,
Yeşil gölün suları dağ eteklerine iner
Avare, şarkı tellendirirdi çatlak notalarda
Zamanın ipine takılır,
Dünyayı ayak izlerinde bırakır giderdi
Çimenler üzerinde parmak ucu.
Elinin eklemleri en çok yırtık cebini severdi
..

Devamını Oku
Sevinç İnce

Yeşile boyuyorum
Yokluğunu
Tahta evin gölgesinde
Camlarına asıyorum gözlerimi yeşil yeşil
Aslının keremi
Leylanın mecnunu
Kekik kokuyor çınarlı yolları
..

Devamını Oku
Kerem Yüce

Evlat tadında bir yaraydı bu aşk,en ücrasına en derinine sıkışmıştı yüreğimin.Isıtmıyordu tenimi devrim kokan o yeşil ceketim,üstelik kaybolmuştu bir karanlıktan diğerine koşarken yıldızlı berem.Solumdan geçiyordu sana giden yollar ve hep çevirme vardı sol şeritte.Mahirdi deniz; tıpkı gece gibi karanlığı örtmede,yüreğimse özgür; bir yanı deniz kokardı bazen bir yanı şarkışla gibi tedirgin.Bize düşerdi her zaman kılıcın keskin tarafı,bıçağın sivri dili,namlunun soğuk dudağı; kan damlardı kalemimizden mendilimizin üstüne.Pusuya sinmişti aç kurtlar karlı tepelerde ve kan kokuyordu hava tanrının azabı inerken gökten.Vurulduk belki adaletin silahıyla ama o mermiler göğsümüzde hep bir madalya.Uyanırken bir sabah başka bir sabaha,ay güneşe devrederken nöbeti taşınıyordu yüreğim başka devrimlere...Okurken son mektubunu gördüm ki kurumamış mürekkebin hala taptaze,toprağın altına uzansa da bedenin,biliyorum; yakamozları barındıran ruhun hep sen gibi düşünenlerin yüreğinde...
..

Devamını Oku
Melis Morsallı

Fakir aile idik biz. Evimiz içi boş odaları olan ahşap iki katlı bir evdi.Dışarıdan gören bakardı evimize görkemli gözükürdü.İçini bilen bilirdi.Yan komşumuz Zehra teyze ile annem evin taş iki basamağında oturur benim okuldan gelmemi beklerlerdi.Zehra teyzemin hiç çocuğu olmamıştı ve her zaman gözleri dolu ‘’oğlum’’ diye severdi.Yüreğinin titrediğini çok iyi hissederdim.Yeşil el örgüsü bir yün hırkası vardı.Onunla hemen sarar beni ‘’gel oğlum çay yaptım ‘’derdi.Akşamları canım sıkılınca giderdim yanına.Sonra duydum Zehra teyze ölmüş.Çok üzüldüm ne zaman aklıma gelse yeşil hırkası ve bana sarılmasındaki sıcaklığı hatırlarım.Bir de ben yatılı okula giderken arkamdan el sallamasını.

Annem sessiz bir kadındı.Küçük yaşta olmama rağmen kızardım O’na.Babam çok üzerdi anneciğimi.Hiç sevmedim ben babamı.Annem kızgınlığını bile bana duyurmamak için babamın susmasını istediğini ‘’lütfen Hakkı Bey ‘’derdi içli derin bir nefes alarak.Çok güzel kadındı annem.Ben hep saçları açık olsun isterdim.O ‘da benim isteğimi yapardı ama babam gelmeden saçlarını toplar eşarbını takardı.Bu ahşap ev annemin çocukluğundan kalan bir evmiş.Kapının girişinde ince eski püskül bir kilim vardı.Anneannem örmüş.Babam görücü usulü ile evlenmiş annemle.Annem hiç sevmedi babamı.Bana anlatmadı bunu hiç ama ben anlıyordum.Hep mesafeliydi araları.Bir de Zehra teyzemle konuşlarken duymuştum.Kalbine gömdüğü çocukluk aşkını.Babam hep sert tavırlı bir adamdı.Eve gelince mutlaka bir gerginlik çıkardı.Uzun uzun oturur içerdi tahta yemek masamızda.Ben yemeğimi erken yiyip kalkardım sofradan.Odam küçücüktü.Ama sakladığım günlerim, sırlarım çok büyüktü.Evde sorunlar artınca tabi babamdan dolayı annem birileriyle konuşup beni yatılı okula göndermeye karar verdi.Çok üzülmüştüm.Ben dayanamazdım annemden ayrı kalmaya iyi de peki annem nasıl dayanacaktı.Kırılmıştım beni gönderiyor diye.Göz yaşlarıyla bana ‘’git hayatını kurtar oğlum’’diye ağladığını anımsamak hala yüreğimi sızlatıyor.Babamı da ikna edip gönderdi beni.Küçük kahverengi bir bavul hazırlamıştı bana.Ördüğü atkıyı ve şapkayı hala saklıyorum.

Saçlarını örttüğü eşarbı almıştım en son vedalaşırken.Kokusunu unutmayayım diye.

Okulda ilk günlerimi hatırlamak bile istemiyorum.Hala onca zaman savrulup gitmesine rağmen hayatımdan.Terk edilme duygusu, yalnızlık, Zehra teyzem ve canım anneciğim.Tatillerde bile az gider olmuştum yanlarına.Bir gün okulda söylediler bana annemin öldüğünü.O gün bir uçurumdan yuvarlandım.Hala annem olmadan çıkamıyorum o uçurumdan.Annemsiz hayat böyle bir şey işte hayatımda.
..

Devamını Oku
Doğan Deniz

.
Bir yudum su gibi aziz ol.
Nefes nefes ak içime
Toprak gibi anaç ol.
Yeşil yeşil ak içime.
Güneş gibi yak bedenimi.
Gök yüzü ol
..

Devamını Oku
Sevgi Uz

Mahkumiyet hayatım zindanda geçti
Aydınlık günüm karardı sanki
Onu ilk gördüğümde vuruldum belki
Bir çift yeşil gözün esiri oldum

Açmadın kalbini bana bir an da olsa
Yüreğim aşkınla dolu viran da olsa
..

Devamını Oku
Mustafa Nuri İnanç

Ne güzeldir benim camiilerim
İçi yeşil dışı yeşil,rengarenk güllerim
Bir tarafta tarihim
Deruni izler
Diğer tarafta zamane söylenen dizeler

Benim dinim Hak dinidir
..

Devamını Oku
Muhammed Yaşar

Kötürüm bırakılmış bebekler
Yolları kesilmiş
Aş bekler

Köşe bucak yeşil yeşil
Bir… Her çeşit
Gerilip gerilip
..

Devamını Oku