İki kekeme konuşuyorlarmış.
Biri:
- Eee...na...na... nasıl... nasıl...sın... ba... bakalım, diyormuş.
Öteki de:
- İyi...iyi... iyiyim... sen... sen... na...na... nasılsın... ba...ba... bakalım, diyormuş.
Derken adamın biri, kekemelerden birine yolu sormuş. Kekeme, hiç kekelemeden:
- Önce biraz ilerden sağa sapın, demiş; sonra da doğru yürüyün...
Öteki kekeme, öfkelenmiş dostu kekemeye:
- Ulan... ulan... sen... sen... be...be... benimle... dal...dal... dalga... dalga mı, ge...ge... geçiyor... geçiyor... geçiyorsun, demiş.
Düzgün konuşmasını da beceren kekeme:
- Yo...yo... yok, demiş; ben, ben... yo... yolu... yolu... so...soran... soranla... dal...dal... dalga... geç... geçtim... sa...sadece...
Yaşamları boyunca deniz'in mavisinden gelen tuzlu suların estirdiği rüzgarları saçının tellerinde bile hissetmemiş olanlar akılları ve çapları ölçüsünde ama herşeyden öncede kendi beklenti ve hesapları uyarınca toplumun her kesimi ve beklentileri ile dalga geçmeye bayılıyorlar. Bu davranışlar elbette inançların pozitif kapılarını kapatıp, inanmamışlığın inatçı arka kapılarının yolunu tek yön olarak olarak gösteriyor ve elbet başımızdaki çok sayın büyükler ilk sırada olmak üzere hepimiz bir şekilde bu sofradaki kırıntılardan pay alıyoruz. Sonuç işte kaos karşılığına kendi dillerinde yer ayıran sözlüklerin ilgili bölümlerine yeni sayfalar eklemeye kadar varıyor. Kalitenir sırtı, şirazeden yakalanıp yeşil çimenlere vuruluyor .
Bu dalga geçme hevesinin kişi egosu ile bütünleşmesi önce konuşma dillerindeki avam ağızları; olmaması, konuşulmaması gereken kürsülere taşıyor ve elbette karşılık görmek içinde anında müşterisini oluşturuveriyor kapı önünde. Tabi dil avam yada bizdeki karşılığı ile mahalle ağzına böyle simultane çeviriyle kulaklarımıza dolacak şekilde yankılanınca 'imam yellenirse, cemaat....' özdeyişide medyanın sayfa ya da ekranlarında ve her kıraathane masasında ayrı ellerin pişti kağıdı olup oda düşürüveriyor sırtını bu kez yeşil çuhaların üstüne. Böylece sırtımızı yeşil çimenlere olsun, yeşil çuhalara olsun yeşile dayamaya başladığımız ve alıştığımız andan itibaren de 'yeşil yeşil' bakmaya başlıyoruz 'yeşil yeşil' otlanırken.....
Mesela Gül ve Babacan; AB için yol haritası çiziyorlar ve bunu ortak toplantıda açıklıyorlar. Esas yol haritasının AB'nin kadastro uzmanlarının çizdiğini unutturmaya çalışarak dalga geçercesine....
Mesela Arınç, sivil ve dindar cumhurbaşkanından neden rahatsız olunuyor, anlamıyorum diyebiliyor. Sanki esas rahatsız olunanın sivillik ve dindarlık olduğunu herkesin gönlünden üniformalı bir ateistin geçtiğini söylemek ister gibi dalga geçercesine....
Mesela Başbakan; Cumhuriyet tarihinin en büyük sivil gösterisi için; onlar 81 vilayettin bindirilmiş kıt'alarıdır diyor, gülüp geçiyor (bunun için bir benzetme yapamadım, çok düşünmeme rağmen aklıma gelmedi) ....
Şubat'tan bu yana; sekiz tane vatan evladı kanalizasyon çukurunda can vermiş ve vermeye devam edecek...
Kırk kişi kapasiteli otobüs, içindeki altmış yolcusu ile sabahın köründe kör gibi bir kamyonla kafa kafaya tokuşuyor, içindeki yolculardan yarısının cansız bedenleri yollara seriliyor.
Evinin balkonunda oturan yaşlı bir kadın; aslanlar aslanı bir babayiğitin kutlama heyecanını taşıyamayan silahından çıkan mermilerle orasından, burasından vuruluyor.
Bir milletvekili bayanımızın çantası, kendisinde olduğu sırada arabasının içinden gasp ediliyor kapkaçcı maratoncularımız tarafından.
Hüsnü Şenlendirici bey kardeşimiz (ki kendisi yeni ilahlarımızdan olur) kayınbiraderi tarafından evinde dövülüp, ağzı burnu kırılıyor.... İnternet sitelerinin mahkeme kararlarıyla erişim özgürlüğü engelleniyor.
Ve (lafı fazla uzatmamak adına) son olarak mesela bu günkü bir haber: Adıyaman'ın Kahta İlçesi'nden türbe ziyaretinden dönenleri taşıyan yolcu otobüsü, akli dengesi bozuk bir kişinin şoföre müdahale etmesi sonucu kontroldan çıkarak, TIR ile çarpıştıktan sonra şarampole yuvarlandı. Kazada biri kadın 2 kişi hayatını kaybederken, 10'u ağır 44 kişi yaralandı.....
Hadi, bunlarlada dalga geçelim, hazır güneş üstümüze doğmuşken...
Allah cümlemizi korusun...Dalga geçilmeyecek kadar denizlerden uzak bu yaşam içinde dalgalarla boğuşa boğuşa telef olmaktan.....
Cevat ÇeştepeKayıt Tarihi : 18.4.2007 12:50:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hikayeside yok zaten...
![Cevat Çeştepe](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/04/18/yesil-yesil-dalgalanmak-elestiri-notlari.jpg)
n derinlerin deki serpilip gelişen sevdalar hiç eksik olmasın...................harikasın
abdullah oral
Böylece sırtımızı yeşil çimenlere olsun, yeşil çuhalara olsun yeşile dayamaya başladığımız ve alıştığımız andan itibaren de 'yeşil yeşil' bakmaya başlıyoruz 'yeşil yeşil' otlanırken.....
Allah cümlemizi korusun...Dalga geçilmeyecek kadar denizlerden uzak bu yaşam içinde dalgalarla boğuşa boğuşa telef olmaktan.....
amin...yüreğinize sağlık... anlatı değeriyle bu içtenliğin önemini de bir başka huzurla duyumsatan konuyla ilgileşimde, ciddiyetin uzak sularında duyumuna bu bilinç değerine hayranlığım büyüyor... yazılarınızı büyük bir ilgiyle izliyorum... şiirleriniz gibi hep ayrıcalıklı bir anlatı temizliği beni büyülüyor...
teşekkür ediyorum paylaşımınıza, sevgiler, saygılarımla
TÜM YORUMLAR (3)